ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


İsrail'i endişelendiren mesaj

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in en büyük destekçilerinden biri olduğunu görevinin ilk yılında da fiilen göstermişti.

ABD Büyükelçiliği'ni Tel Aviv'den Kudüs'e taşımıştı.

Kudüs'ü sözde "İsrail'in bölünmez başkenti" ilan etmişti.

İki devletli çözüm için BM vizyonunu bir kenara atıp kendince bir çözüm geliştirmişti.

O çözümde Filistin Devleti'ne olması gerektiği gibi Doğu Kudüs'ü değil, şehrin kenarındaki Ebu Dis banliyösünü başkent olarak layık görmüştü.

Trump, "İsrail'in en büyük destekçisi" olduğunu başkanlık yarışı boyunca yüksek sesle dile getirdi.

Her ne kadar Netanyahu ile arası limoni de olsa ABD – İsrail birlikteliği bu iki ülke için siyaset üstü bir mesele.

Ne savaş suçları, ne insanlık ayıpları bunu değiştirdi.

Netanyahu, Trump'ın yeni döneminde Beyaz Saray'a davet edilen ilk yabancı lider oldu.

Elbette bunun sembolik önemi büyük.

Ayrıca pratikte pek çok çıktısı da olacaktır.

Trump, Netanyahu ile "iki devletli çözümü" konuşacağını söyledi.

Muhtemel ki eski planları raftan indirecek ve zaman içinde Filistinlilere yeni bir dayatmayla gelecek.

ABD Başkanı'nın attığı adımlar zaten kendisini hissettiriyor.

Batı Şeria'yı işgal eden radikal Yahudilere karşı kısıtlamaları kaldırdı.

İsrail'e sevki Biden döneminde dondurulan bir tonluk bombaların teslimatını serbest bıraktı.

Görünen o ki daha fazlası gelecek.

"Ben göreve gelene kadar ateşkes imzalayın" diye İsrail'e ve Filistin'e baskı yapmasına bakmayın.

Aslında amacı hakkaniyetli bir çözüm değil.

Yemin töreni konuşmasında "Barış yapıcıyım" diyebilmekti.

İlerleyen aşamalarda İsrail'in ateşkesi bozmaması konusunda hassas olmasını da beklemiyorum, umarım yanılırım.

Daha birkaç ay önce Gazze Şeridi için "Monaco'dan daha iyi olabilir" diyen o değil miydi?

Daha birkaç gün önce art arda üç kez Gazze halkının Ürdün ya da Mısır gibi ülkelere nakledilmesi önerisini ısrarla tekrarlayan da oydu.

Bütün Arap ülkeleri dahil uluslararası camia buna tepki gösterirken Trump söyleminde ısrarını korudu.

Sanki soğukkanlılıkla dünyayı bu fikre alıştırmak ister gibiydi.

Filistinlilerden arınmış bir Gazze...

Gazzeliler en kötüsü son 15 ayda olmak üzere, uzun yıllardır İsrail zulmüne sırf bu yaşanmasın diye direnmiyorlar mı?

Olacak şey değil!

Trump'ın adımlarında, mesajlarında buraya kadar hemen her şey İsrail'i memnun edecek türden.

Ancak memnun etmeyen, hatta endişelendiren hamleleri de oldu.

Örneğin, yine son günlerde İsrail kamu yayın kuruluşunda yayınlanan bir haber...

O haber, "Beyaz Saray'dan üst düzey yetkililer İsrail'e Suriye'den asker çekmeyi planladığını söyledi" diyordu.

ABD Başkanı daha sonra sözlerine açıklık getirdi.

"Suriye'den asker çekeceğimi söylemedim. Amerika'nın Suriye'de işi olmadığını, çünkü orasının karmakarışık olduğunu söyledim." dedi.

Basına yansıyan ilk açıklaması da sonradan açıklık getirdiği sözleri de haliyle İsrail'de kaygı doğurdu.

Çünkü İran ve desteklediği güçlerin Suriye ve Lübnan'da yeniden varlık göstermeye başlamasından endişeliler.

Gerçi Suriye'de devrimin ardından oluşan yeni yönetim bunu çok büyük oranda engelliyor.

Trump'ın güvendiği ya da güvenmek istediği unsurlardan biri bu olabilir.

İsrail'in hem Suriye'deki son işgalini kalıcı hale getirmek için çalışmalar yapması, hem Lübnan'ın güneyinden çekilmeyi geciktirip süreci uzatması artık daha fazla anlam kazanıyor.

Tabii meselenin bir de PKK/YPG terör örgütü boyutu var

Trump daha önce gazeteciler açıkça sorduğunda, Suriye'den asker çekip çekmeme konusunda olumlu ya da olumsuz bir işaret vermemişti.

"Bunu size söylemeyeceğim çünkü bu bir askeri stratejinin parçası" demişti.

Bir yandan da meseleyi Türkiye'yle ilişkilendirmişti.

ABD'nin Suriye'deki askerlerini çekmesi, elbette PKK/YPG terör örgütüne desteği sona erdireceği anlamına gelmiyor.

Ancak Türkiye'nin elini hayli rahatlatacağı da aşikar.

Sahada ABD askeri kalmayınca, Suriye'de yeni yönetime entegre olmaya sözde sıcak bakıp eylemde reddeden PKK/YPG terör örgütüne operasyonda hem Şam'ın hem Ankara'nın önündeki bir engel kalkacak.

İsrail aslında bundan da endişeli.

Çünkü kendi adına İran etkisini zayıflattıktan sonra, caydırıcı güç olarak Türkiye ile burun buruna kaldı.

Özellikle de Suriye'deki devrimden sonra.

Bu durumu tek gören İsrail ya da Türk basını değil elbette.

İngiliz ve Amerikan basınında da benzer tespitler görebilirsiniz.

İsrail ve Türkiye'nin Suriye'de karşı karşıya gelebileceğini, böyle bir ihtimalin olduğunu düşünüyorlar.

Bu aslında ABD-Türkiye ilişkileri için en büyük risklerden biri haline dönüşebilir.

Ayrıca ABD'nin amaçlarına da gölge düşürebilir.

Hele ki ABD, Suriye'den asker çektikten sonra PKK/YPG'ye desteği İsrail'e ihale etmek gibi bir hamleye kalkışırsa, o zaman çok daha büyük bir gerginliğin fitili ateşlenebilir.

Trump sözde -öyle ya da böyle- Ortadoğu'yu yatıştırma, kaosu bitirme planları yaparken atabileceği iki mantıklı hamle var.

Biri PKK/YPG terör örgütünü gözden çıkarmak; diğeri İsrail'in Filistin, Lübnan ve özellikle Suriye coğrafyasında daha da ileri gitmesine mani olmak.

Aksi halde durumu iyice çığırından çıkarabilir.


Yazarın diğer yazıları