ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


ABD gerçekten çekiliyor mu?

ABD'nin Suriye'den çekilmeye başladığı yönündeki haberler geçen hafta önce İsrail basınında çıktı.

Sonra ABD basınında detaylarını okuduk.

ABD'nin Suriye'deki 2 bin askerini kademeli olarak ülkeden çıkarmaya başladığı yazıyordu.

İlk aşamada 600 asker, zamanla da Suriye'deki duruma bağlı olarak geri kalanı...

Peki ABD Suriye'den gerçekten çekiliyor mu?

Yani askeri ve vekil güçler üzerindeki etki gücünden vazgeçecek mi?

Son haberler bu yönde heyecan doğursa da birkaç gün önce sohbet etme imkânı bulduğum bir akademisyenimiz oldukça dikkat çekici ve mantıklı bir bakış açısıyla durumun en azından şu an için göründüğü gibi olmayabileceğini anlattı.

Kendisine göre meseleye tümden gelmek lazım.

"Tüm" dediğimiz Ortadoğu.

Ortadoğu'da iki sektör var.

Birincisi Körfez bölgesi.

ABD'nin burada çok çeşitli çaplarda ve yeteneklerde 45 bin askeri bulunuyor.

Diğer ülkelerin yanında Bahreyn, Kuveyt ve Katar ana üsleri.

İkinci sektörse Ürdün, İsrail, Suriye ve Irak hattı.

ABD'nin buralarda da 15 bin civarında askeri var.

Yani Ortadoğu'da toplamda 60 bin asker.

Suriye'yi ve "ABD çekiliyor" haberlerini analiz ederken bu resmi göz önünde bulundurmak gerekli.

ABD'nin Suriye'deki varlığı DEAŞ terör örgütüyle mücadeleye dayanıyor.

Görünür gerekçeleri bu.

Başlangıçta ABD'nin Suriye'de 21 üssü vardı.

Zamanla 18'e düştü, şimdiyse 13 civarında.

Yani aslında ABD ve DEAŞ'la mücadele koalisyonunun diğer unsurları 2011'den bu yana kademeli olarak Suriye'de kuvvet azaltıyor.

Şu anda kalan 13 üssün de hepsine üs demek doğru değil.

İçlerinde karargâhlar da var.

Yani bazı noktalarda askeri birlikler bulunuyor, bazı yerlerde de az sayıdaki subayla vekil güçler destekleniyor ve koordine ediliyor.

Örneğin PKK/YPG terör örgütü.

Peki "çekilme" derken, aslında orada ne oluyor?

Gerçekte ABD güçleri çekilmekten ziyade birliklerini kaydırıyor olabilir.

Üs bölgelerini birleştiriyor ve bir merkezde toplamaya çalışıyor.

Yani yeniden konuşlanıyorlar.

İlk konuşlanmada Ayn el Arap bölgesine bir alan vardı.

İçinde Tel Abyad ve Ayn İsa bulunuyor.

İkinci alan Haseke ve çevresindeki irili ufaklı yerleşim birimleriydi.

Diğeri de Suriye'nin en kuzeydoğusundaki Derbesiye, Malikiye ve Kamışlı'ydı.

ABD askerleri ana hatlarıyla bu üç alanda konuşluydu.

Bu üç alanda üsleri ve dağınık karargâhları var.

Açık kaynaklardaki bilgilere göre şu an için Ayn el Arap bölgesini elde tutacaklar.

Haseke bölgesini ise Rumeylan'a, Yani Suriye'nin en kuzeydoğu ucuna taşıyorlar.

Burası bir üçgen.

Bir tarafında Irak, diğer tarafında Türkiye var.

Tam kesişme noktası.

Burasının seçilesinin muhakkak ABD için kritik bir operasyonel önemi var.

Özetle burada bir toparlanma söz konusu.

Bir toparlanma da Deyrizor bölgesinde görülüyor.

ABD'nin burada çok fazla de dağınık askeri noktası bulunuyor.

Onları da El Ömer petrol sahasının yakınındaki tek bir alana topluyor gibi görünüyorlar.

Özetle ABD petrol ve doğalgaz bölgelerinden de çekilmiyor.

Sadece maliyet etkinlik analizi sonucunda güçlerini belirli noktalarda topluyor.

Bu toparlanma sonucunda da ilk bakışta çekileceği açıklanan 600 asker tasarruf etmek hayli olası.

Trump çekilmek istese de aslında Pentagon, etki gücünü kaybetmeden yeniden konuşlanmayla personel azaltıp tasarruf sağlayabileceği konusunda ABD Başkanı'nı ikna etmiş olabilir mi?

Trump ilk döneminde de Suriye'den çıkmak istemiş sonra kalmaya ikna edilmişti.

ABD'nin Suriye'de etki ve ilgi alanları değişmediği sürece bunun adı çekilme olmaz.

"Çekilme" ancak birkaç yıl önce Afganistan'da olduğu gibi tüm askerlerin ülkeden çıkmasına denebilir.

Görünen o ki ABD'nin Suriye üzerinde etki ve ilgisini kaybetmeye pek niyet yok.

Daha az personelle etkinliği sürdürebilmek içinse ek hamleler gerekebilir.

Daha düşük maliyetli daha küçük operasyonlara, siyasi destek de gerekebilir.

Belki de PKK/YPG'nin Suriye hükümetiyle imzaladığı anlaşma tam da bu amaca hizmet ediyordur.

Her halükarda terör örgütünün silah bırakması ve Suriye devlet sistemine entegre olması Türkiye'nin de Şam'ın da lehine.

Burada ayırt edici olacak olansa ABD'nin önümüzdeki dönemde Şam'dan ne talep edeceği.

ABD Suriye'de Şam'daki hükümetin davet ya da talebiyle bulunmuyor.

Bu şimdi de böyle, Esad döneminde de böyleydi.

ABD bu küçülmeye paralel olarak Suriye'deki askeri varlığını iyice azaltıp, belki de tek bir merkezde toplayıp, karşılığında hükümetle bir anlaşma yapıp varlığını resmi olarak sürdürmeyi seçebilir.

En sonunda ise Afganistan'daki gibi büyük bir yenilgi travması yaşamamak için Suriye'de bir şekilde sıfırlanacaklardır.

Ama bunu uzunca bir zamana yayıp birlik kaydırma hareketleriyle peyderpey yapacaklardır.

Trump'ın Türkiye ve Erdoğan hakkında İsrail Başbakanı'nın yanında bile övgü dolu sözler kullanması, iki lider arasında bu konuda bir anlayışa varıldığının işareti olarak yorumlanabilir.


Yazarın diğer yazıları