Burhan Pazarlama
İstanbullular muhakkak hatırlar.
Biz zamanlar bir "Burhan Pazarlama" vardı.
Vapura binenler mutlaka denk gelmiştir.
İstanbul'un rengiydi.
30 küsur yıl boyunca vapurlarda işportacılık yaptı.
"Şu gördüğünüz kalemin alışı şu kadar, satışı şu kadar..." diye girerdi söze.
Hani o Türk filmlerindeki ağzı laf yapan işportacıları var ya...
"Dünyanın bütün meşhurları bununla tıraş oluyor. İngiltere Kralı, rahmetli Başkan Kennedy, Taçsız Kral Pele..." diye anlatanlar...
Onların esin kaynağıydı.
Belgesellere, tv programlarına konuk oldu.
Üniversitelerde ders oldu.
Birkaç yıl önce vefat etti.
Allah rahmet eylesin.
İstanbul için, İstanbullular için unutulmaz biriydi.

Bugünlerde yine onu hatırladık çünkü dünyanın öbür ucundan en az onun kadar pazarlama yeteneğine sahip biri hünerlerini konuşturdu.
O kişi ABD Başkanı Donald Trump.

Trump başkanlık uçağıyla seyahat ederken gazetecilerin yanına gitti.
Cebinden bir kart çıkardı.
Altın sarısı, üzerinde kendi resmi olan bir karttı.
Değeri 5 milyon dolar.
"Bu gördüğünüz Altın Kart. Beş milyon dolara bu sizin olabilir" diye şahsen pazarlama yaptı.
Ticaretin içinden gelen bir patron olarak gayet rahattı.
ABD'de kolay oturum izni, hatta vatandaşlığa giden yolu açan Altın Kart'ı "Burhan Pazarlama" gibi yolculara satmaya çalıştı.
Niyeti bu karttan binlerce, hatta on binlerce satıp ülkenin borcunu kısmen de olsa kapatmak.
Normal şartlarda daha fazla göçmen istemeyen Trump'ın, mesele para olunca zengin göçmenlere kapıları sonuna kadar açtığını, hatta altın fırsatlar sunduğunu görmek aslında hiç de şaşırtmadı.
ABD Başkanı, kendi penceresinden ülkenin masraflarını ve borç yükünü azaltıp, uluslararası düzende uğradığını düşündüğü adaletsizlikleri çeşitli yöntemlerle, hatta zor kullanarak ortadan kaldırmaya çalışıyor.
Bütün dünyaya ek gümrük vergilerini de tam olarak bu sebeple koydu.
Aslında kendince haklı argümanları var.
Vergi uyguladığı ülkelerin ikili ticarette kendilerine çok daha fazla vergi koyduğunu söyleyip bunun adaletsizlik olduğunu düşünüyor.
Türkiye en düşükten, yüzde 10 gümrük tarifesiyle karşı karşıya.
AB ülkelerine yüzde 20, Vietnam'a yüzde 45, Çin'e yüzde 35 vergi getirdi.
Ülke dışında üretilen tüm otomobillere yüzde 25 gümrük tarifesi koydu.
İddiasına göre amacı ekonomiyi güçlendirmek, üretimi ülkeye geri getirmek ve halkı zenginleştirmek.
Uzun vadede olur mu bilinmez ama kısa vadede bunun tam tersinin olacağı garanti.
Şirketler şimdiden ek gümrük vergileri nedeniyle ABD'ye ihraç edecekleri ürünlere zam yapmaya başladı.
Bu da enflasyonu yükseltecek.
Ülkelerse Amerikan mallarına aynı oranlarda gümrük vergileri getiriyor.
ABD borsaları 5 yılın en büyük kaybını yaşadı.
Bir günde 2,8 trilyon dolar kaybetti.
Teknoloji devi Apple bile günlük 250 milyar dolar zarara uğradı.
Çünkü üretiminin büyük kısmı Çin, Tayvan ve Vietnam gibi ülkelerde.
Amerikalı firmaların Asya'daki üretim ağları büyük tehdit altında.
Fabrika taşımak da öyle bugünden yarına olacak şey değil.
Trump şimdilik kendini savunuyor.
"Hastanın durumu ağırdı, ameliyat edildi. Biraz acı çekmesi doğal. Her şey iyi olacak" diyor.
Sonunda kurtulacak mı yoksa komaya mı girecek hep birlikte göreceğiz.
Aslında bu konuda geçmişe bakmak bir fikir veriyor.
1929'da dünya Büyük Buhran'la kasıp kavruluyordu.
1930'da ABD Başkanı Herbert Hoover, bu ağır ekonomik krizin yıkıcı etkilerini hafifletmek için Smooth-Hawley Yasası'nı hayata geçirmişti.
İthal ürünlere gümrük tarifeleri getirilmişti.
Yasa ilk başta işe yarar gibiydi.
Sanayi üretimi ve işçi maaşlarında keskin artışlar görüldü.
Sonra ne oldu dersiniz?
Diğer ülkeler ve firmalar karşılık verdi.
ABD'ye satılan ürünlere zam yapıldı, Amerikan mallarına gümrük tarifeleri getirildi.
Yani günümüzde yaşananlar yaşandı.
İthalat yüzde 66 düştü ama ihracat da yüzde 61 azaldı.
Lakin zenginlik elde etmek için iç pazar yeterli değil.
Dünyaya satmanız gerekli.
ABD'nin gayrisafi yurt içi hasılası 1929'da 103,1 milyar dolardı.
1931'de 75,8 milyar dolara düştü.
1933'te 55,6 milyar dolarla dip yaptı.
Yani ülke neredeyse yarı yarıya fakirleşti.
O yasa tıpkı şimdi Trump'ın umduğu gibi işsizliği azaltacaktı ama öyle olmadı.
ABD'de işsizlik 4 yılda yüzde 8'den yüzde 33'e yükseldi.
1934'te bu yasadan geri adım atıldı.
İşsizlik oranını eski haline getirmek 10 yıl sürdü.
Yeniden günümüze dönersek, Trump'ın ticaret savaşlarında yeni bir bomba patlattığı kesin.
Ama belki de bu durum Türkiye için bir fırsata dönüşebilir.
Çünkü Türkiye'ye yüzde 10 ile en düşük tarifeden gümrük vergisi uygulanıyor.
ABD'nin en büyük müttefiklerinden İsrail'e bile yüzde 17 uygulandı.
Bu Türkiye'nin kendi markalarının ABD'ye ihracatında diğer ülkeler avantaj sağlayabilir.
Ayrıca zaman içinde büyük oranda yabancı yatırım çekmesine imkân tanıyabilir.
İlginç şekilde ekonomiye güç katabilir.
Türkiye'de üretimin avantajlarını küresel firmalara daha da iyi anlatmanın tam zamanı.
Trump "Firmalar ABD'de üretirse sıfır gümrük vergisi" diyor.
"Peki o şirketler üretimlerini taşıyacaksa neden ABD'ye değil de Türkiye'ye taşısın" diye soranlarınız olabilir.
Fakat tek bir ülkeye ihracat yapmayacaklar.
ABD'de üretmeye başlarlarsa, oradan diğer ülkelere satarlarken de aynı oranda vergi ödeyecekler.
İşte Türkiye'nin avantajı tam da burada doğuyor.
Sözün özü, büyük krizler her zaman büyük fırsatlar doğurabilir.
Belki bu sefer tam da Türkiye'nin sırasıdır.