ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


İsrail ve İran'ı buluşturan hedef

Onlarca yıldır birbirlerini ölümcül düşman olarak gören iki ülke...

İsrail ve İran sürekli karşılıklı ölüm tehditleri savursalar da, son dönemde ortak paydada buluştular.

Aslında şartlar onları buluşturdu.

O ortak payda, Suriye...

Daha doğrusu Türkiye...

Kısaca hatırlatalım.

Devrim gerçekleşip Esad Rusya'ya kaçtığında, bu işten en büyük zararı İran gördü.

İkinci sırada Rusya vardı.

İsrail aslında Suriye'de İran etkisinin kırılmasıyla rahatladı ama rahat durmadı.

Suriye'nin güneyinde işgali genişletti.

Çünkü Suriye'nin yeni yönetiminin Türkiye'nin etki alanında olmasının, kendisi için büyük bir risk olduğunun farkındaydı.

O günden sonra Suriye'nin güneyindeki Dürzileri Şam'a karşı ayaklandırdı.

Amacı Şam'ın güneyinde Suriye askeri görmemekti.

Böylece o bölgede işgalini rahatlıkla kalıcı hale getirebilecekti.

Bir yandan da PKK/YPG terör örgütüne desteği artırma yoluna gittiler.

Geçtiğimiz günlerde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ağzından bizzat duyduk.

Örgütün elebaşı Ferhat Abdi Şahin ise İsrail desteğine kollarını açmış bekliyor.

Zira İmralı'dan PKK'ya giden "Silah bırak ve kendini feshet" çağrısından kaçınmanın yolunu orada buluyor gibi.

"Bizim muhatabımız Şam" diyerek, İmralı'nın çağrısından kendilerini soyutlama gayreti içindeler.

Bu sırada da İsrail desteğiyle, Türkiye düşmanlığında ortak paydada buluşma arayışındalar.

Tabii bu ortak paydanın bir paydaşı daha var.

O da İran.

Çünkü adeta ele geçirdiği Suriye'de, Esad'ın devrilmesiyle onlarca yıllık yatırımını ve etki gücünü kaybetti.

Yeni yönetimin Türkiye ile çok yakın ve dostane ilişkileri de Tahran için bir başka rahatsızlık sebebi.

Zaten ülkenin dini lideri de devrimden sadece günler sonra "Bu iş burada kalmayacak" mesajı verdiği açıklamalar yapmıştı.

Son günlerde yaşananlardan anlıyoruz ki düğmeye bastılar.

Suriye'nin sahil kesiminde, Esad rejiminin kalıntıları Suriye ordusuna saldırmaya başladı.

Suriye ordusu seferber oldu ve bölgeye büyük bir askeri sevkiyat gerçekleşti.

Çatışmalar oldukça şiddetliydi.

Cumhurbaşkanı Şara, diyalog döneminin bittiğini, artık hesap verme döneminin geldiğini söylüyor.

Yani bu işin sonuna kadar gidilecek.

Çünkü o da farkında ki ülkede son dönemde sağlanan sükûnetin yine ağır bir iç savaşa dönüşmesi an meselesi.

Bunun olmaması için, şimdiye kadar uzatılan eli geri çevirip aftan yararlanmayan, hatta Şam'ı geri almak için silahlı örgüt kuran rejim kalıntılarını yok etmek şart.

Bu kişiler Esad rejiminin eski subaylarından oluşuyor.

Şimdiye kadar uykudaydılar ve talimat bekliyorlardı.

Muhtemel ki hem Rusya, hem oraya sığınan Beşar Esad, hem de İran'la irtibattalar.

Mahir Esad'ı da unutmamak lazım.

Hatta iddia o ki kurdukları silahlı yapının finansmanı Hizbullah ve PKK/YPG terör örgütü tarafından karşılanıyor.

Tabii bölgede hala İran destekli Iraklı milislerin de bulunduğunu unutmamak lazım.

İran-Hizbullah-PKK/YPG sahil kesiminden ve doğudan, İsrail güneyden bastırarak Suriye'yi paramparça etme hesapları yapıyor.

Şam'ın buna en iyi cevabıysa, aslında yanı başında.

Türkiye'nin caydırıcı gücü ve askeri yetenekleri bu sorunu ortadan kaldırabilmek için Suriye'nin yeni yönetimine önemli avantajlar ve imkânlar sağlayabilir.

Zaten Sahil kesiminde karmaşa başladığında Suriye'ye yapılan ek askeri sevkiyatlar Türkiye'nin her ihtimale hazırlıklı olduğunun göstergesi.

Hatta yerel kaynakların iddiasına göre Türk jetleri Lazkiye üzerinde bile uçtu ki bu olduysa Şam'ın talebiyle gerçekleştiğini söylemeye bile gerek yok.

Halep'te PKK/YPG'li teröristleri kontrolünde olan mahallede de Türk SİHA'larının hedef aldığı bazı noktalar olduğu bildiriliyor.

Çünkü Türkiye haklı olarak PKK/YPG terör örgütünün bu karışıklıktan faydalanıp kendisine alan açmasını önlemek istiyor.

Bazı bölgelerde onlar da eşzamanlı olarak Suriye hükümet güçlerine saldırmayı planlamış olabilirler ama görünen o ki Türkiye'nin hamlesi bu planı bozdu.

Terör örgütüyse bir yandan da söylemle durumdan kendine fayda çıkarma derdinde.

Yaşananların, Suriye'deki yeni hükümetin ülkenin çeşitliliğini anlamamasından kaynaklandığını iddia ediyor.

Yani aslında aba altından sopa gösteriyor.

"Bizde bulaşmayın, böyle olmasın" demek istiyor ama bu söylemlerin şu anda Şam'da alıcısı olmadığını söylemeye bile gerek yok sanırım.

Bir yandan Hizbullah sınırdan sızmaya çalışırken, diğer yandan güneydeki Dürziler tansiyonu yükseltirken, son günlerde yaşanan bir dizi gelişme daha anlamlı olmaya başladı.

Örneğin, İran ve Türkiye arasında Tahran'ın Suriye'yi karıştırmak istemesi üzerine yaşanan tartışmalar.

Mesela son çatışmalar başlamadan iki gün önce Fars haber Ajansı'nda yayınlanan, Suriye'de yeni bir "direniş" örgütü kurulduğuna dair bildiri.

Ya da İsrail istihbaratının Türkçe bilen personel arayışı.

Veya İsrail ordusunda Türkçe resmi sosyal medya hesabı açılmış olması.

Suriye üzerinden birkaç koldan Türkiye'ye karşı büyük bir hamle başlatılmış durumda.

Ankara bunu Şam'la el ele vererek de kendi başına da karşılayabilecek güçte ve yetenekte.

Bu tablo da aslında Türkiye'nin bölgenin güvenliği için ne kadar önemli bir konuma geldiğinin açık göstergesi.

Peki bunca şey olurken ABD ne yapıyor dersiniz?

Görünüşe göre sadece izliyor.

Aslında bu tutum, Trump yönetiminin Suriye'de varlık göstermeye ilgisi olmadığının yeni bir kanıtı.

Şu an için tek istekleri, "Terörsüz Türkiye" hedefiyle atılan adımlar sırasında PKK/YPG terör örgütünü korumak.

Yıllardır süren desteğin bahanesi DEAŞ terörüyle mücadele.

Ama devam eden süreçte o bahane de PKK/YPG'yi kurtaramayacak gibi.

Çünkü Türkiye'nin Suriye ile birlikte bu işi çok daha iyi yapabileceği konusunda, ABD'nin ikna olacağına dair işaretler geliyor.

ABD'li eski büyükelçi Robert Ford, Foreing Policy dergisine yazdığı makalede, ABD'nin Suriye'yi terk etmesini önerdi.

Suriye'nin yeni hükümetinin DEAŞ'la mücadeleyi YPG ya da ABD'den çok daha iyi yürütebileceğini ifade etti.

Başka biri söylese belki o kadar da dikkat çekmeseydi ama Robert Ford ABD'nin eski Şam Büyükelçisi.

İç savaş başladığında oradaydı.

O nedenle sözlerini dikkate almak gerek.


Yazarın diğer yazıları