Burada bitmeyecek
İsrail'in 15 ay boyunca süren katliamlarının ve uzlaşmazlığının ardından nihayet ateşkes anlaşması taraflarca imzalandı.
İsrail içinde onay sürecinin de tamamlanmasıyla, Pazar günü silahların susması ve ilk takasın yapılması bekleniyor.
Müzakere süreci oldukça zorluydu.
Her şey yolunda giderse yaklaşık 4 ay sürecek üç aşamalı planla tam sükûnet hedefleniyor.
Ardından Gazze Şeridi'nin yeniden imarı için yıllar sürecek süreç başlayacak.
Peki kim ne aldı, ne verdi?
Gazze Şeridi'nde 60 bin civarı kayıp ve can kaybı var.
Ayrıca çok büyük bir yıkım yaşandı.
İsrail bölgede taş üstünde taş bırakmadı.
Kazanımlara gelince, birincisi İsrail'in hedeflediği gibi direniş bitmedi.
İkincisi Hamas ateşkes ile rehineleri verip, İsrail'in elindeki tutukluları alacak.
Aralarında pek çok önemli isim var.
Üçüncüsü bu süreçte İsrail'in gerçek yüzünü dünya gördü ve yüksek sesle haykırdı.
Holokost üzerinden yıllardır sürdürdükleri "mağdur" politikasının alıcısı artık neredeyse yok.
Çünkü aynı zihniyetle başkalarına soykırım yaptılar.
Bu süreçte pek çok ülke Filistin'i tanıdı.
İsrail ve yöneticileri hakkında soykırım ve savaş suçlarından uluslararası yargı süreçleri var.
İsrail'in ilk avantajı, çok daha küçük ölçekte yıkım yaşaması oldu.
İkinci olarak resmi olmayan verilere göre askerler dâhil en fazla birkaç bin can kaybı tahmin ediliyor.
Dezavantajlarına gelince, anlaşma Gazze'den tamamen çekilmeyi öngörüyor, bu bir...
İkincisi, ABD ve Almanya gibi dünya devlerinin yoğun desteğine rağmen direnişi askeri yöntemlerle bitiremediği gibi, rehineleri de alamadı.
Üçüncü kaybı ise çok sayıda ülkeyle ilişkilerinin kopması oldu.
Bu açıdan bakınca terazide ibre Hamas'a dönüyor.
Ateşkes anlaşmasının ilan edildiği günün sabahında, İsrail Başbakanı Netanyahu Hamas'ı suçlayan bir açıklama yapmış, onay süreci için kabine toplantılarını başlatmamıştı.
Hamas o iddiaları yalanlamıştı.
Anlaşıldı ki İsrail hükümeti içinde büyük bir kriz vardı.
Hamas'ın yanı sıra İsrail'in de bu anlaşmayı kabul etmek için ABD'den büyük baskı gördüğü sır değil.
Özelikle de 20 Ocak'ta görevi devralacak Trump, bu baskıyı daha da artırdı.
Zaten onun özel temsilcisi bölgeye gittikten sonra anlaşma haberi geldi.
Netanyahu'ya yakın gazeteciler bile, daha başlamadan Trump döneminin ilk zararını kendilerinin gördüğünü televizyonlarda anlatıyor.
Aşırı sağcılarsa duruma daha öfkeli.
Netanyahu'nun kabinesinde iki önemli aşırı sağcı parti lideri var.
Biri İç Güvenlik Bakanı İtamar Ben-Gvir.
Diğer Maliye Bakanı Bezalel Smotriç.
Bu iki isim, ateşkes anlaşmasına kesinlikle karşı.
Sonuna kadar Gazze'de saldırıların ve katliamların sürmesini istiyorlar.
Öyle ki anlaşma imzalanırsa koalisyondan çekilme tehdidinde bulundular.
Bu da yeni bir hükümet krizinin kıyısına gelmek demek.
Kabine toplantılarının başlamasının gecikmesinin sebebi buydu.
Netanyahu hem onları kaybetmemek, hem anlaşmayı imzalamak istiyor.
Çünkü aksi halde zaten araları çok da iyi olmayan Trump'la iyice ters düşme durumu var ki bunu hiç istemiyor
Peki aşırı sağcı bakanlar hükümetten çekilirse koalisyon çöker mi?
Aslında çökmez.
Hala mecliste bir milletvekiliyle çoğunlukta oluyorlar.
Buna karşılık Netanyahu'nun merkezdeki ve soldaki partilere daha çok bel bağlaması gerekir.
Kendisi de sağ çizgide olan İsrail Başbakanı onlara güvenmiyor.
Her ne kadar hırçın olsalar da aşırı sağdaki partileri daha sadık müttefikler olarak görüyor.
Lakin pekâlâ eski dost düşman olabilir.
Netanyahu iktidarı kaybettiğinde yine pek çok davayla yüzleşmek zorunda.
Böyle bir durumla karşı karşıya kalmadan anlaşmayı imzalayıp, Trump'ı da kızdırmama arayışındaydı.
Bu arada Trump İsrail'e "Anlaşmayı imzala" baskısı yapıyor ama kendisini Biden'dan daha büyük İsrail dostu olarak tanıttığını da unutmamak gerek.
İsrail Cumhurbaşkanı da günlerdir hükümete "Anlaşmayı imzalayın" diyor.
Dahası İsrail'deki kamuoyu araştırmalarına göre ateşkes anlaşmasına karşı olanların oranı sadece yüzde 19...
Peki anlaşma uygulanmaya başlanırsa her şey bitecek mi?
Elbette burada bitmeyecek.
Öncelikle varılan uzlaşmada, 3 aşamalı yol haritasının sadece birinci aşamasındaki detaylar üzerinde anlaşıldı.
Diğer iki aşamanın genel hatları çizildi.
Küçük detaylar üzerinde müzakereler devam edecek.
Bu da her an yeni bir anlaşmazlıkla sürecin sekteye uğrayabileceği anlamına geliyor.
İsrail daha önceki esir takaslarında, serbest bıraktıkları kişileri ve daha fazlasını tekrar tutuklamıştı.
Bunun yeniden yaşanmayacağının garantisi yok.
Ayrıca ilerleyen aşamalarda ciddi bir düğüm var.
İsrail, Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmeden önce esirlerin tamamının serbest bırakılmasını, ayrıca Hamas'ın askeri ve siyasi olarak etkinliğinin ortadan kalkmasını istiyor.
Hamas ise haklı olarak son esirleri serbest bırakmak için İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesini şart koşuyor.
Çünkü İsrail'e güvenmiyor.
Güvenmemekte de haksız değil.
İsrail basınındaki haberlere bakmak bile bunun için yeterli.
O haberlere göre Netanyahu, bakanlarına anlaşmanın ilk aşamasından sonra Gazze'deki savaşın yeniden başlayabileceğini söyledi.
Zaman ne getirecek göreceğiz ama tedbirli olmak gerektiği kesin.
Özetle Filistinliler kazanmadı ama İsrail'e de zafer gururu yaşatmadılar.
İsrail dünyanın en büyük ordularını arkasına aldı ama yine de bir avuç Gazzeliye diz çöktüremedi.
Umarım her şey yolunda gider ve anlaşma nihayete erer.
Kalıcı bir ateşkes olur.
Gazze halkı soykırımdan kurtulur.
Lakin öyle olsa, hatta aslında olması gereken olup iki devletli çözüm gerçekleşse bile bu iş burada bitmeyecek.
Çünkü İsrail ve onu yönetenlerin işledikleri insanlık suçlarının hesabını sormak isteyenler hep var olacak.
O yargı süreçleri devam edecek.
Tıpkı Bosna'da olduğu gibi, uzun yıllar sonra bile olsa o suçların hesabı sorulacak.
İsrailli yöneticilerin ellerindeki kan unutulmayacak.