Bir yanda Yunanistan, bir yanda İsrail, merkezde ABD
Türkiye saatiyle gece yarısından sonra Washington'da önemli bir buluşma vardı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gitti.
ABD'li mevkidaşı Marco Rubio ile görüştü.
Trump yönetimi göreve geldikten sonra Ankara'dan Washington'a en üst düzey ziyaretti ve çok önemliydi.
ABD-Türkiye hattında son dönemde ilişkiler ciddi şekilde ısınıyor.
Trump'ın Erdoğan'a saygı duyduğunu birkaç kez dile getirmesi, bunun tetikleyicisi olmuştu.
Türkiye'nin ve Erdoğan'ın bölgedeki etki gücünün fazlasıyla farkında.
Öyle ki ABD yönetiminden Türkiye'de son günlerde yaşanan gerginliklerde bile sert açıklamalar duymadık, görmedik.
Görünen o ki Trump yakında Beyaz Saray'da Erdoğan'ı ağırlayabilir.
Hakan Fidan'ın ziyareti bir anlamda buna da hazırlıktı.
Ukrayna, Suriye, İsrail ve Gazze elbette konuşuldu ama hepsinden önemlisi Türkiye'nin satın aldığı ve yıllardır hangarda alıkonulan F-35'leri teslim almasına gidecek süreçti.
Ve tabii ayrıca Türkiye'nin F-35 üretim sürecine yeniden dâhil edilmesi.
Oradan edinilecek teknolojik bilgi birikiminin Kaan'a aktarılması, ayrıca başka silah ve savunma sistemlerinin geliştirilmesi için F-35'lerin özelliklerinden yararlanılması mümkün.
Bu yüzden de çok önemseniyor.
Trump, S-400'lerin atıl durumda kalması karşılığında Türkiye'ye F-35'lerin verilmesi üzerine bir anlaşma sağlanabilir mi, bunun arayışında.
Türkiye buna yanaşır mı şu an için kestirmek mümkün değil ama daha önceki tehditkâr açıklamalara karşı S-400'ler hakkında açıkça "O konu kapandı" mesajı verilmişti.
Tehdidin yerini anlayış alırsa ne olacağını göreceğiz.
Yine de Trump'ın ekibine Türkiye'nin CAATSA yaptırımlarından kaçınabilmesinin yolunu araştırmaları için talimat verdiğini biliyoruz ki bu niyeti göstermesi bakımından dikkat çekici.
Elbette bu yakınlaşma birilerini rahatsız ediyor.
Örneğin komşumuz Yunanistan'ı.
Türkiye karşıtlığının günlük siyasetin ve oy toplamanın parçası olduğu ülkede, özellikle savunma sanayiinde atılan her adım dikkatle izleniyor.
Suriye'deki devrimle etki gücünün artası, Avrupa'nın ABD olmadan bir güvenlik mimarisi kurma arayışında Türkiye'nin daha kıymetli hale gelmesi Atina'yı tedirgin ediyor.
Trump, Hakan Fidan'ın Washington ziyaretinden bir gün önce Yunan Milli Günü için resepsiyon verdi.
Adettendir, Beyaz Saray'da her yıl verilir.
Törene Amerika Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Elfidoforos da katıldı.
Atina'nın Türkiye'ye karşı Trump'a nasıl şirin görünmeye çalıştığını açık açık gördük.
Elfidoforos İstanbul Bakırköy doğumlu.
"Şehrimin eski adı Konstantinopolis. Roma imparatoru Konstantin'den geliyor. Bana onu hatırlatıyorsunuz." deyip Trump'a özel bir haç hediye etti.
Rivayete göre Konstantin'in rüyasına giren Hz. İsa'nın bu haçla birlikte ona "Git ve kazan" dediğini aktardı.
O "Git ve kazan" sözü aslında Trump'aydı.
Satır arasındaki mesajı da muhtemelen "Git ve Türkiye'nin de parçası olduğu doğu medeniyetine karşı kazan"dı.
Lakin Türkiye ABD'nin de Avrupa'nın da gözünde Yunanistan'ın olmasını istediğinden farklı bir konumda.
Atina'nın da bunu kabullenmesi gerek.
Zaten Trump'ın cevaben yaptığı konuşmada Yunanistan'ı pek de heyecanlandırmayacak sözler söylemesi bunun işareti oldu.
Yeni gerçekliği kabullenmek zorunda olan bir diğer ülke, Yunanistan'ın Türkiye karşıtlığında birleşip bölgede dost edindiği İsrail.
Onlar da elbette ABD-Türkiye yakınlaşmasını dikkatle izliyor.
Ama daha dikkatle izledikleri başka bir coğrafya var.
Orası da Suriye.
Devrimden sonra Türkiye'nin etki gücünü artırması, "Türkiye ile fiili komşu oluyoruz" endişesini doğurmuştu.
Çünkü biliyorlar ki Türkiye İran'a benzemez.
Türk Silahlı Kuvvetleri ile karşı karşıya gelmek hiç de tercih edilecek bir durum değil.
O nedenle önce PKK/YPG terör örgütüne desteği artırma yoluna gittiler ama örgütün elebaşı Ferhat Abdi Şahin, Şam'a gidip Cumhurbaşkanı Ahmed eş Şara'yla anlaşma imzalayınca hayalleri suya düştü.
İsrail'de Türkiye ile olası bir sıcak temas ihtimaline karşı endişeler iyice artmaya başladı.
İsrail medyasına göre Suriye hükümeti, gördüğü destek karşılığında Palmira'da iki büyük üssü Türkiye'ye devretmeye hazırlanıyor.
Üstelik bunlar, ABD'nin Almanya'daki Ramstein üssü kadar büyük olacak.
Palmira İsrail sınırına yalnızca 600 kilometre mesafede.
Yani burada konuşlu Türk jetleri dakikalar içinde rahatlıkla İsrail sınırına ulaşabilecek.
Suriye'nin hava sahasını koruyabilecekler.
Bu İsrail için gerçekten de bir "kâbus senaryosu."
Suriye içinde istedikleri gibi toprak işgal edemeyecekleri, istedikleri yerlere istedikleri zaman saldıramayacakları anlamına geliyor.
İsrail'in Dışişleri Bakanı Gideon Saar bizzat "Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemeyiz" dedi.
Bu nedenle de o üsler Türkiye'ye tahsis edilmeden yok etmeye çalışıyorlar.
Bir kez daha ikisini birden bombaladılar.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar, eğer böyle bir niyet varsa engelleyemezler.
O üsler gerçekten hayata geçerse İsrail başta olmak üzere Türkiye'nin düşmanları için bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayabilir.
Ve tüm bu mücadele içinde Türkiye-ABD yakınlaşmasının doğuracağı somut sonuçlar çok önemli faydalar sağlayabilir.
Yazarın diğer yazıları

ABD'den İran'a şartlı nükleer teklif!

ABD'de dikkat çeken zirve! Şimşek'ten “kısıtlama” vurgusu

İstanbul'daki deprem sonrası DMM'den 'GPS SATURN' iddiasına yalanlama

Deprem sonrası Türk Kızılay'dan 350 bin kişilik gıda desteği
