ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Güvenlik mimarisi

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş Şara, ilk yurtdışı ziyaretlerinden birini Ankara'ya yaptı.

Bu hem Türkiye'den gördüğü desteğin kıymetini, hem ülkenin yeniden inşasında Türkiye'nin katkılarına ne kadar önem verdiklerini göstermesi bakımından çok önemliydi.

Suriye'de önce bir kimlik inşası gerekiyor.

Bu çok önemli.

İç birliğin sağlanması için gerekli olan koşullardan biri.

Kimlik inşa etmediğiniz sürçe toplum katmanları arasında güven tesis etmek zor.

İşaretleri alıyoruz.

Ahmet eş Şara'nın ve yeni yönetimin bu yönde ciddi bir iradesi var.

Kimlik inşasından sonra demokrasi inşası gerekiyor.

Demokrasinin bir sürü kriteri var.

Çok partili sistemler, serbest seçimler, medya özgürlüğü, ifade özgürlüğü, inan haklarına saygı vs...

Pek çok adım atılması gerekli.

Ahmed eş Şara da bunun farkında.

Son açıklamalarından birinde seçim yapmanın 4-5 yıl sürebileceğini söylüyor ki oldukça gerçekçi bir tespit.

Halkın iradesini gerçek anlamda göstermesi için ülke dışındaki milyonlarca Suriyelinin büyük kısmının geri dönmesine ihtiyaç var.

Bu da zaman alacak.

Diğer taraftan rejimin adı ne olacak?

Parlamenter rejim mi başkanlık rejimi mi, demokratik cumhuriyet mi?

Bunlar da cevap bulması gereken diğer sorular.

Ve gelelim her şeyin temeline...

Bu saydıklarımızın tam olarak tanımlandığı yer anayasa.

Anayasada çok önemli bir kimlik tanınması ve devletin tanınması olacak.

Anayasada bunları tamamlayacak ve güven ortamını sağlayacak pek çok hususun yer alması lazım.

Rejim inşası ana meselelerden biri.

Ayrıca bir ekonomik kalkınma modeline ihtiyaç var.

Türkiye'nin kurulduğu ilk yıllardakine benzer devletçi girişimlerin de olduğu bir serbest piyasa modeli olabilir mi?

Ya da tam serbest piyasayla özel sektör eliyle mi kalkınma yoluna gidilir, bir yol haritası çizilmeli.

Bir kalkınma stratejisi uygulamaları lazım.

Bu ya ülkenin ihtiyaçları ve şartlarına uygun yeni bir yöntem ya da mevcut modellerden biri olacak.

İzolasyon bir başka önemli mesele.

Esad döneminde Suriye izole edilmiş bir devlet ve toplumdu.

Uzunca bir zamandır ciddi bir Rus ve İran etkisindeydi.

Suriye'nin geleceğe güvenle yürüyüp, refaha ulaşması için İzolasyondan sıyrılması lazım.

Bunun için uluslararası statüsünü belirlemesi lazım.

Özgün, bağımsız, egemenlik hakkını kullanabilen ve devamlı yükselen bir devlet imajı ortaya koyması gerekiyor.

Uluslararası kuralları, teamülleri, kaideleri yerine getirecek güçlü bir rejimin oluşması gerekli.

Uluslararası camiaya bu yönde güven vermesi lazım.

Örneğin İsrail böyle bir güven vermiyor.

Ahde vefası yok.

Zaten uluslararası kurallar ve yükümlülüklere uymak gibi bir derdi de yok.

Yaptırım gerektiren BM Güvenlik Konseyi kararlarına da uymuyor.

Mesela KKTC'nin bu yönden imajı oldukça güçlü ama tanınmamasının başka siyasi ve ideolojik sebepleri var.

Suriye'nin bu şekilde bir güven tazelemesi gerekiyor.

Yeni rejimin tüm uluslararası kurumlara üyeliği ve kabul görmesi gerekiyor.

Uluslararası ekonomik ya da kültürel kurumlara üyeliği bunu sağlamak için gerekli.

Bir taraftan da bütün bunları yapması için güvenlik mimarisi gerekiyor.

Hepsinin tabanında aslında güvenlik var.

Güvenlik mimarisinin inşasının da bir metoda dayanması lazım.

İttifaklar üzerinden mi ya da bir ülkeyle garantörlük anlaşması mı?

Ya da bir kervana takılıp peşinden mi gideceksiniz?

Bir model bulmaları lazım.

Bölgesel ve ulusal güvenliği sağlamak için bir uluslararası sistemde bulunmanız, pozisyonunuzu inşa etmeniz şart.

Bu mimari inşa edildiğinde, ülke dışındaki milyonlarca Suriyelinin geri dönüşü için büyük bir motivasyon ortaya çıkacak.

Gelelim Ahmed eş Şara'nın Türkiye'ye ziyaretinin önemine...

Tüm bunların hepsinin sağlıklı şekilde yapılması için, Suriye'nin mutlaka Türkiye'nin temasına ihtiyacı var.

Bunu Rusya yapmaz.

ABD hiç yapmaz

İran'sa zaten kendini yeniden toparlama çabasında ve yeni yönetimin açıktan cephe aldığı tek ülke.

Sebebi belli.

Esad rejiminin katliamlarına sunduğu katkı.

Özetle Suriye'nin bu ihtiyaçlarını karşılayabilecek, bölgedeki ender ülkelerden biri Türkiye.

Bu birikim de yetenek de var.

Üçüncü bir ülkede yenden inşa sürecinin altından kalkabilecek her alanda kapasitesi var.

Bu yetenekler ve deneyimler aktarıldığında hepsi yavaş yavaş olur.

Suriye'de devletin, toplumun ve ülkenin yeniden inşası içinse kaynak konusu ise en büyük sorunlardan biri.

Türkiye bu konuda dünyayı elini taşın altına koymaya çağırıyor.

Kaynak konusunda da en büyük potansiyel bölgedeki Körfez ülkeleri.

Hibeler, doğrudan yatırımlar ya da uzun vadeli borçlarla bu kaynak temin edilebilir.

Hem kaynak tedariki hem sistemin inşası için Türkiye ve körfez ülkelerine ihtiyaç var.

Burada karşımıza iki sorun çıkıyor.

Sorunlardan biri, PKK/YPG terör örgütünün bizzat kendisi çünkü şu anda Suriye'nin toprak bütünlüğünü ihlal eden yegâne silahlı yapı onlar.

İlham Ahmed birkaç gün önce Suriye'ye ambargolar sürsün, İsrail müdahil olsun diye açıklama yatı.

Alın size engel.

Buradaki PKK'nın varlığı sürdüğü müddetçe bu sayılanların hiç biri olmayabilir.

Bunun için Türkiye'ye yine ihtiyaç var.

Suriye Milli Ordusu ve Türkiye'nin PKK/YPG'ye karşı verdiği o mücadele devam edecek.

ABD ile pazarlıklar devam edecek.

Bu engel bir şekilde ortadan kaldırılacak.

Ahmed eş Şara da Suriye'nin üniter yapısını kurmakta kararlı.

Ayrıca PKK/YPG terör örgütünün Türkiye için oluşturduğu tehlikenin bertaraf edilmesinde de aynı kararlılığa sahip.

Şimdilik ilk yöntem, yani bunu kan dökmeden müzakere yoluyla yapmak deneniyor.

Lakin terör örgütünün bu dilden anladığını söylemek pek mümkün değil.

Böyle giderse sıra onların anladığı dilden konuşmaya, silahlarla bu sorunu ortadan kaldırmaya gelecek.

İkinci engel İsrail.

Bölgedeki tüm ülkelerin engeli olduğu gibi, Suriye için de baş ağğrısı.

İsrail, Suriye'eki devrimden sonra Golan'daki işgali genişletti.

Tankların Şam'a 20 kilometreye kadar yaklaştığını gördük.

Üstelik işgalin kalıcı hale gelmesini planlıyorlar.

Bu tehlikenin bertaraf edilmesi için Şam'ın İsrail'e karşı bir hamle üretmesi lazım.

İsrail şu anda sert güç kullanıyor.

Suriye'de buna karşı koyabilecek bir sert güç yok.

Bölgede başvurabileceği tek önemli güç yine Türkiye.

Savunma iş birliği anlaşması ya da daha ileri gidilerek bir garantörlük anlaşması, yani kurulacak stratejik ortaklık bu konuda Şam'ın imdadına yetişebilir.

Daimi bir mekanizma.

Suriye'yle en uzun kara sınırına sahibiz.

911 kilometre.

Artık Suriye'nin topraklarındaki terör örgütleri ve suç örgütlerinin ortadan kalkması için Şam hükümetinin kendi yetenekleriyle mücadele edebilecek hale gelmesi lazım ki Türkiye rahat etsin.

Irak, Somali ve Libya'da yapılanlara benzer bir durum.

İlk etapta güvenliğin tesisi için tehditleri net ortaya koyup -şu aşamada PKK ve İsrail- bunlar üzerinden Şam'ın güvenlik mimarisini oluştururken ikisine de tedbir alacak yeteneklerle donatmamız lazım.

Türkiye öncelikle bu mimariyi geçici olarak kendisi inşa edebilir.

Arkasından bunu Suriye hükümetine devredebilir.

Böylece süreç hızlansa da birkaç sene alabilir.

Ticaret ve enerji gibi başlıklarsa sonra gelecek konular.

Çünkü ekonomik kalkınma önce milli güvenlik ve istikrar ister.

Süreç gerektiren hamleler atılabilir.

Ahmet eş Şara, bunları başarabilme yolunda önemli irade gösteriyor.

Bu olumlu.

Söylemleri ve şimdiye kadarki eylemleri başarılı olabileceği kanaatini oluşturuyor.


Yazarın diğer yazıları