Hesap içinde hesap
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 15 Ağustos'ta TBMM'ye hitap etmiş, dünyaya önemli mesajlar vermişti.
Bu mesajlar en çok da Filistin'in siyasi birliğine yönelik iradeye işaret ediyordu.
Abbas "Filistin liderliğinin tüm üyeleriyle birlikte Gazze Şeridi'ne gitmeye karar verdim." demişti.
Bunun için girişimlerde bulunma konusunda elini çabuk tutuyor görünüyor.
İsrail basınından öğrendiğimize göre sadece üç gün sonra ilk girişim yapıldı.
Filistin'in Sivil İşler Bakanı Hüseyin el Şeyh, İsrail Meclis Başkanı Tzachi Hanegbi'ye mektup gönderdi.
Mahmud Abbas'ın Gazze'ye yapacağı ziyaretin koordine edilmesini istedi.
Bir başka deyişle izin talep edildi.
BM Genel Sekreteri bile bölgeye giremezken, Abbas'ın da İsrail'den izin almak dışında Gazze Şeridi'ne girme seçeneği yok.
Ne yazık ki durum böyle.
Asıl meseleyse bundan sonra başlıyor.
Şimdi gözler İsrail Başbakan Netanyahu'da.
Onay verip vermeyeceği merak konusu.
İsrail basınındaki haberlere bakılırsa, Filistin yönetimi aslında ret dışında bir cevap beklemiyor.
Lakin talebin reddedilmesini başarısızlık saymamak gerek.
İsrail'i uluslararası camiada daha da köşeye sıkıştıracak bir hamle olarak değerlendirilebilir.
Hatta bazılarına göre Mahmud Abbas asıl bu sonuca ulaşmayı hesap ediyor.
Filistin hükümeti Abbas'ın Gazze'ye gidebilmesi için çoktan başka uluslararası mecralarda da girişime başladı.
Küresel bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar.
Birlemiş Milletler, BM Güvenlik Konseyi üyeleri, Avrupa Birliği, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği bunlardan bazıları.
Başka küresel ve bölgesel aktörlerle de temasa geçtikleri anlaşılıyor.
Haliyle Netanyahu üzerindeki baskı artıyor.
Abbas'ın hamlesini sadece İsrail'in Gazze'deki katliamlarına karşı bir eylem olarak okumak bence doğru değil.
Bu meselenin bir de Filistin iç siyasetiyle bağlantısı var.
Abbas'ın Gazze ziyareti olursa, sadece Gazze halkına desteğin gösterilmesiyle sınırlı kalmayacak.
Filistin Kurtuluş Örgütü'nün tüm Filistin topraklarında meşru otorite olduğu teyit edilecek.
Ulusal birliğin yine FKÖ çatısı altında olabileceği ilan edilecek.
Bunu da Filistinli yetkililerin, Filistin haber ajansı WAFA'ya yaptıkları açıklamalardan anlıyoruz.
İsrailli bazı analistlerin de "madalyonun diğer yüzü" olarak dikkat çektikleri nokta tam da bu.
Onlara göre Abbas'ın Gazze'ye gitmesine izin verilmesi durumunda, Hamas-El Fetih mücadelesinde ibre El Fetih'ten yana dönebilir.
Abbas, Hamas'a karşı siyasi üstünlüğünü yeniden sağlayabilir.
El Fetih'in uzun yıllar sonra Gazze'ye geri dönüşünün taşları döşenebilir.
Aslında bu, İsrail'in Gazze'de Hamas'ı bertaraf etmek için hedeflediği çözümlerden biri.
Ancak bu yorumlar, Hamas-El Fetih ayrılığının yıllardır olduğu gibi sürmesi hesabı üzerine yapılıyor.
Ya öyle olmazsa?
Son dönemde Filistin'in birliği içinçaba harcanması yönünde ciddi işaretler görülüyor.
17 yıllık bölünmeyi sona erdirmek üzere Filistinli grupların 22 Temmuz'da Çin'de bir araya gelmesi bunun önemli bir işaretiydi.
Pekin Deklarasyonu bu açıdan önemliydi.
TBMM'ye hitabında da Mahmud Abbas, "Benim hayatım Gazze'deki bir çocuğun hayatından daha değerli değildir." demişti.
Bu söz, çocukları ve torunları şehit olan, kendisi de İsrail suikastıyla şehit edilen Hamas'ın eski lideri İsmail Haniye tarafından da söylemişti.
Abbas'ın aynı ifadeyi kullanması da birlik yönünde Hamas'a gönderilen bir başka önemli mesajdı.
İsrail'in planlarını darmadağın edecek olan da tam olarak bu.
Filistin'in birliği sağlanabilirse ve sürdürülebilirse, her şey çok farklı olabilir.
Akan bunca kan, verilen bunca şehit boşuna değil.