ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Fırtına sonrası G7, çok taraflı Türk diplomasisi

Türkiye son dönemde çok taraflı diplomasiye hız verdi.

Doğu ve batıda çeşitli platformlarda boy gösteriyor.

Sesini duyuruyor, görüşlerini yineliyor

Özellikle Gazze gibi konularda insanlığa vicdana, adalete çağırıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan son Avrupa turunda da buna vurgu yaptı.

Önce Filistin devletini tanıyan son ülkelerden İspanya'ya gitti.

Oradan İtalya'ya geçti, G7 liderler zirvesine katıldı.

Gazze konusunda dünyayı adalete çağıran mesajlar verdi.

İsrail'İn katliamlarını sona ermesi için Ramazan öncesinde bir umut doğmuştu.

Ateşkes olmadı.

Ramazan geçti, bayram geçti, Kurban Bayramı geldi, yine umut var ama sonuç yok.

Son ateşkes girişimi de yine çıkmaza girmiş görünüyor.

İsrail katliamları sürdürürken, sorun Hamas'taymış gibi davranan batının ikiyüzlülüğü artık gizlenemiyor.

Gazzeliler bu yıl Kurban Bayramı'nı yine katliamlar altında geçirecek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın genişletilmiş toplantısında hitap ettiği G7'ye de biraz bakalım.

G7, dünyanın en gelişmiş 7 ekonomisi ve Avrupa Birliği'nden oluşuyor.

Masadaki liderlerse nasıl bir dönüşüm yaşandığının ve batı dünyasının içinde bulunduğu durumun göstergesi.

Avrupa Birliği'ni AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen temsil ediyor.

Bu iki isme "Unelected Eurocrat" deniyor.

Yani "Seçilmemiş AB Bürokratları."

Aslen siyasetçi olmalarına ve ülkelerinde seçimle önemli görevlere gelmiş olmalarına rağmen, birlik içindeki durum bu.

Masadaki bir diğer isim, Almanya başbakanı Olaf Scholz.

Sosyal Demokrat Parti'den.

Son AP seçiminde büyük hezimet yaşadı.

Partisinin desteği şimdiye kadarki en düşük seviyeye indi.

Koalisyon ortakları da zor durumda.

Bir diğeri Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron.

AP seçiminde ülkesindeki aşırı sağcı rakibi Marine le Pen'in yarısı kadar oy alabildi.

O da siyaseten gidici.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da ülkesini 4 Temmuz'da erken seçime götürüyor.

Genel kanı kaybedeceği yönünde.

G7'nin uzak doğudan tek üyesi Japonya.

Başbakan Fumio Kişida yüzde 26'lık halk desteğiyle sallantıdaki bir başka isim.

G7'deki bir başka lider, Kanada Başbakanı Justin Trudeau.

Sayesinde partisinin halk desteği son 50 yılın en düşük seviyesinde.

Renkli çorapları ve "popüler lise öğrencisi" edalarıyla görevinin ilk dönemlerinde adeta ışıltı saçıyordu.

Artık pek adı anılmıyor.

2025'ten sonra koltuğunu bırakması kaçınılmaz gibi.

Platformun "ağır ağabeyi" ABD Başkanı Joe Biden için de durum hiç parlak değil.

Kasım'daki seçimlerde Cumhuriyetçi Parti'den Donald Trump'a kkarşı kaybetmeye koşar adım gidiyor.

Üstelik sağlık sorunları yine gündemde.

En son yine G7'de toplu fotoğraf çekimini bıraktı, kendi başına anlaşılmadık hareketler yaptı.

Neyse ki ev sahibi İtalya Başbakanı Giorgia Meloni oradaydı.

Kolundan tutup fotoğraf çekimine geri getirdi.

G7'de yıldız parlayan tek isim, sağcı İtalya Başbakanı Meloni.

Zirvedeki en rahat isim de oydu.

Yavaş yavaş AB siyasetinin yeni gözdesi oluyor.

Öyle ki Fransa'da genel seçimi kazanması beklenen Le Pen, onunla AP'de ittifak yapmak istiyor.

Ama Meloni, sürekli güçlenseler de kendini aşırı sağcıların dar alanına hapsetmeye niyetli değil.

Bu da Almanya ve Fransa'nın yanında, ülkesini Avrupa siyasetinde yıldızlaştırmaya niyetli olduğunu gösteriyor.

G7 liderlerinin bazılarının kendi ülkelerinde bile etkisi kalmamışken küresel ölçekte bir etki, güç, nüfuz göstermeleri nasıl beklenebilir?

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir G7'ye hitap etti.

Aslında o platformun liderlerinin tamamından daha çok G7 tecrübesi var.

Hatta bunu dünya siyaseti için de söylemek mümkün.

Liderlikte pek çok ülke yöneticisinden daha kıdemli ve tecrübeli.

Bu tecrübe ise hem doğunun hem batının dikkatini çekiyor.

Çünkü Türkiye'nin izlediği müstakil politikayla bölgesinde her geçen gün daha da merkezi bir siyasi, askeri ve ekonomik güç haline gelmesini sağlıyor.

Tam da bu fırsat yakalanmışken, hem batı hem doğuyla iyi ilişkileri sürdürebilmek ülke geleceği için umut verici olacak.

Tam da şimdi yapıldığı gibi.

İşte o nedenle bir bakan NATO toplantısındayken, diğeri Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci zirvesinde.

Biri Rusya'yı ziyaret ederken diğer bir Avrupa ülkesinde.

Bir yandan Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefi devam ederken, diğer yandan BRICS için adımlar atılıyor.

Ukrayna'da Rus işgaline karşı çıkılırken, Rusya'ya sert yaptırımlarla krizin daha da derinleşmemesi için mesajlar veriliyor.

Astana Süreci ile Suriye'deki durumun kontrol altında tutulması sağlanırken, ABD eliyle PKK/YPG için düzenlenmek istenen sözde seçim tezgâhı engelleniyor.

Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasına katkıda bulunuluyor.

Öte yandan Avrupa'da aşırı sağın yükselmesinin tehlikelerine vurgu yapılıyor.

Bir yandan da Bulgaristan'da, Yunanistan'da Almanya'da, Hollanda'da Türk partilerinin siyasette daha aktif hale gelmesi destekleniyor.

Doğunun batıya, batının doğuya karşı Türkiye'yi kendi yanına çekme çabaları arasında fırsatlar çok iyi değerlendirilmeli.

Bu çok yönlü politikada bir kırılma noktası aşıldıktan sonra ülkeyi çok iyi günlerin beklediğini düşünüyorum.


Yazarın diğer yazıları