ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Bir dava dünyayı nasıl etkiler?

Dünya bu yıl önemli siyasi değişimlerin yaşanabileceği bir dönemden geçiyor.

Pek çok ülkede seçimler yapıldı ya da yapılacak.

Onlardan biri var ki sonucu tüm dünyayı etkileyecek.

Elbette bahsettiğim ülke ABD...

Başkanlık seçimi hiçbir ülkenin "Bize ne?" diye burun kıvıramayacağı türden.

Dünyanın her yerindeki dengelere olumlu ya da olumsuz etkisi olan bu ülkenin idaresindeki her türlü değişim tam da bu sebeple bütün dünyayı ister istemez ilgilendiriyor.

Ancak ABD'de durum ilginç bir hal aldı.

Öyle ki bir yetişkin film oyuncusu kadın, tüm dünyayı etkileyebilecek sonuçlar doğurabilecek kadar kilit noktaya geldi.

Bizim konumuz oyuncunun kim olduğu değil.

Yaptıklarının sonucunun ne olacağı.

Öyle ki bu sonuçlar Gazze'de İsrail bombaları altında canını korumaya çalışan Filistinli çocukları da Rusya-Ukrayna savaşını da NATO'yu da ve hatta Uzakdoğu'daki Çin merkezli dengeleri de etkileme potansiyeline sahip.

Meseleye biraz hakim olanlar neden bahsettiğimi anlamıştır.

Ben yine de diğerleri için biraz açayım.

ABD'nin eski Cumhuriyetçi Başkanı Donald Trump hakkında haftalardır süren "sus payı ödemesi" davasından bahsediyorum.

Malumunuz 5 Kasım'da ABD'de başkanlık seçimi yapılacak.

Trump da sandıkta mevcut ABD Başkanı Joe Biden'a karşı yarışacak.

Neredeyse kesin.

Cumhuriyet Trump ve demokrat Biden arasında kılıçlar çekileli zaten çok olmuştu.

Bu dava da zamanlaması nedeniyle o mücadelenin parçası olarak görülüyor ki, böyle düşünenler için "Haksızlar" diyemem.

İşte o davada karar çıktı.

Jüri, Donald Trump'ı hakkındaki 34 suçlamanın tamamından suçlu buldu.

Bu arada dava da Demokrat Parti'nin kalesi New York'taydı, onu hatırlatalım.

New York her seçimde demokratları destekler.

Bu seçimde de kuvvetle muhtemel yine Biden'ı tercih edecekler.

11 Temmuz'da Trump'ın alacağı ceza açıklanacak.

Sonrasında yüksek ihtimalle temyize gidecek.

Diyelim ki gitmedi ve hapis cezası aldı.

Aslında ABD yasaları bu durumda bile Trump'ın başkanlık seçiminde yarışmasına imkân tanıyor.

Demokratlarınsa başka bir hesabı var.

Cezayla onu seçimde yarışmaktan alıkoyamayacaklarını biliyorlar.

Fakat yakın geçmişte yapılan bir anket, dikkat çekici bir sonu ortaya koymuştu.

Önemli eyaletlerin yüzde 53'ünün, Trump suçlu bulunursa ona oy vermekten vazgeçeceğini göstermişti.

Donald Trump son kamuoyu yoklamalarında Joe Biden'ın birkaç puan önünde.

Anketler tutarsa davada ceza açıklandıktan sonra Biden'ın seçilme ihtimali kuvvetlenecek.

Öte yandan Trump'ın seçilme ihtimaline karşı hem Amerikan bürokrasisi içindeki müesses nizamcılar, hem diğer ülkeler ve uluslararası kuruluşlar pozisyon almaya başladı bile.

Eski başkanın hakkındaki yolsuzluk davasından çok, bizi ilgilendiren kısmı da bu.

Örneğin İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki katliamları.

Evet, biden yönetimi Netanyahu hükümetine büyük destek veriyor ama zaman zaman çizgiyi aştıkları için kısıtlıyorlar da.

Bir yandan da bomba göndermeye devam ediyorlar, orası ayrı.

Ancak Trump'ın İsrail'e desteği Biden yönetiminden çok daha ileri ve büyük olacaktır.

Unutanlar için hatırlatalım.

Kudüs'ü resmen İsrail'in başkenti olarak tanıyıp, Amerikan elçiliğini Tel Aviv'den buraya taşıyan Trump'tı.

İsrail'in, aslen Suriye toprağı olan Golan Tepeleri'ndeki işgalini resmen tanıyıp, orayı İsrail toprağı ilan eden de Trump'tı.

İşte bu nedenle Netanyahu, ABD'deki seçimlere kadar dayanabilmeyi umuyor.

Eğer başa Trump gelirse Beyaz Saray'dan gelen kısmi tepkiler ve kısıtlamaların da hafifleyeceğini ya da ortadan kalkacağını umuyor.

Böylece hem siyasi akıbetini kurtarıp hem Gazze işgalini tamamlamak için fırsat bulmuş olacak.

Mesele çok boyutlu ama bir diğer önemli boyutu Rusya-Ukrayna savaşı.

Trump Rusya'nın Ukrayna'yı, Çin'in Tayvan'ı işgale kalkışması durumunda bu iki ülkeyi bombalayacağını söyledi.

Lakin eskiden beri Putin'e olan sempatisi bilinir.

Dahası geçen başkanlık döneminde farklı sebeplerle ciddi ciddi NATO'dan ayrılmayı düşündüğünü ama vazgeçirildiğini yıllar sonra öğrenmiştik.

İşte bu sebeple de NATO, ABD'de Trump'ın başa gelmesi ihtimaline karşılık, Ukrayna'ya yardımı kurumsal ve sistemli şekilde kalıcı hale getirmek üzere ön çalışma yapıyor.

Çünkü Trump Ukrayna'daki savaşı 24 saat içinde bitirebileceğini söylüyor.

Bunu yapmak için de Ukrayna'yı Kırım ve doğuda işgal edilmiş bölgelerden vazgeçmeye zorlayacak.

Hatta bunu özel bir konuşmada dile getirdiği ABD'nin en ünlü gazetelerinden birine de yansımıştı.

Bir de Suriye'nin kuzeyi var tabii..

PKK/YPG terör örgütüne destek Trump için de Biden için de vazgeçilmezdi, bunu gördük.

Ancak yine de ayrıştıkları noktalar var.

Trump işleri daha kişisel yöntemlerle, Biden daha kurumsal yollarla yürütüyor.

Ayrıca Donald Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile daha doğrudan iletişim kuruyordu ve bunun bazı somut sonuçları oldu.

Örneğin Suriye'nin kuzeyinde PKK/YPG terör örgütüne başlatılan bir askeri operasyonda, bölgedeki ABD askerleri Trump'ın talimatıyla Mehmetçiğin yolundan çekildi.

Gerçi sonunda Trump döneminde de Biden döneminde de ABD'nin PKK/YPG terör örgütüyle ortaklığı bozulmadı.

Ancak iki isim arasında önemli bir başka fark var.

O farkın adı Brett McGurk...

McGurk için Suriye'de sözde terör kuşağını devletleştirme politikasının arkasındaki kişi demek yanlış olmaz.

Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan da zamanında onun için "Terör örgütlerinin sevk ve idaresini yapıyor" demişti.

Bugünlerde, terör örgütünün ABD'nin yardımıyla işgal altında tuttuğu bölgelerde 11 Haziran'da bir sözde yerel seçim yapacağı haberlerini okuyoruz.

PKK'ya terör devleti kurdurma planının yeni adımı.

Yıllardır konuşulan bu karanlık tezgâh artık ete kemiğe bürünme aşamasında ve bizzat Brett McGurk eliyle yapılıyor.

Terör örgütünün işgalindeki alanlara hesapta önce özerk statü kazandıracaklar.

Sonra da sözde devletleşme aşamasına geçecekler.

Peki niye bu dönemde?

Anlaşılan o ki Brett McGurk de Trump'ın seçimlerde başa geçme ihtimalini yüksek görüyor ve Biden yönetiminin güdümünde kendi önlemlerini alıyorlar.

McGurk ayrıca "Irak'ı bölen adam" olarak da bilinir.

Trump döneminde, önceki başkan Barack Obama döneminden kalma görevini sürdürdü.

DEAŞ'la Mücadele Özel Temsilcisi idi.

Trump Irak'tan askerleri çekme talimatını verdiğinde, tepki gösterip istifa etmişti.

Biden döneminde yeniden kritik bir göreve getirildi.

Beyaz Saray'ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü oldu.

Yani sahalara geri döndü.

Bugünlerdeki sözde seçim hamlesi de o atamanın sonucu.

Dahası Biden yönetimi bu hamlesiyle BM Güvenlik Konseyi'nde 2015'te kendisinin de onayladığı kararı çiğniyor.

O karar Suriye'nin toprak bütünlüğünü vurgulayıp krizin bu bütünlüğün korunmasıyla aşılmasını öngörüyordu.

Gerçi Trump da öngörülemezliğiyle meşhur.

O nedenle Suriye konusunda bambaşka bir fikir ve tutum takınıp, Biden yönetiminden de ileri gitmeyeceğinin garantisini kimse veremez.


Yazarın diğer yazıları