ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


"Büyük Savaş" yaklaşıyor mu?

Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş tüm hızıyla sürüyor.

Batı'dan Ukrayna'ya yardımlar birkaç ay aksayınca, Rusya yeni topraklar elde etmek için harekete geçmişti.

Harkiv yönüne ilerlemeye başlamıştı.

Son dönemde yardımlar yeniden akmaya başladı.

Ukrayna cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, Rus güçlerini Harkiv kırsalında geri itmeye başladıklarını söyledi.

Bir yandan da batılı ülkelerle Rusya arasındaki tansiyon gitgide yükseliyor.

Öyle ki savaşın yayılması iyiden iyiye dillendirilmeye başlandı.

İsviçre, geçtiğimiz günlerde Ukrayna Barış Konferansı'na ev sahipliği yaptı.

Türkiye dâhil 80 ülke ve dört uluslararası kuruluş Bürgenstock Bildirgesi'ni imzaladı.

16 ülke ve kuruluş çekimser kaldı.

Bildiri özetle, barış görüşmeleri için tarif ettiği şartlarla, Rusya'nın işgal ettiği topraklardan çekilmesi gerektiğini söylüyor.

Rusya ise organizasyona tepkili.

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, zirvenin kendileri için yok hükmünde olduğunu söyledi.

"Etkisi sıfıra yakın" diyor.

Çünkü Rusya davet edilmemişti.

Bir krizde barış yolunu diplomasiyle arayacaksanız, krizin taraflarıyla konuşabilmeniz gerekir.

Aksi halde o girişimin etkisiz kalması kadar doğal bir gelişme de olamaz.

Rusya, mevcut hatlar korunarak barış müzakeresine hazır olduğunu söylüyor.

Yani "İşgal ettiğim bölgeler bende kalacak" diyor.

Ukrayna ise Batı gibi askerlerin çekilmesinde ısrarcı.

ABD ise bu konferansı Rusya'yı sıkıştırma amacıyla kullanıyor.

"Rusya'nın iyi niyetli ciddi müzakereye hazır olmadığı görülüyor" diyorlar.

Moskova muhatap alınarak bir girişim hayata geçirilseydi de sonuçsuz kalsaydı, bu söz gerçekten yerini bulabilirdi.

Yine de asker çekmeyi reddettikleri için genel anlamda ABD'nin bu sözleri yanlış değil.

Fakat durumun dinamiklerine göre hareket etmek çok daha faydalı sonuçlar getirebilirdi.

Mevcut durumda ABD'nin de pek barış istemediğini söylemek sanırım yanlış olmaz.

Rusya-Batı geriliminde son dönemde ciddi bir tırmanma var.

Girişteki tespiti burada tekrar hatırlatayım.

Öyle ki savaşın Ukrayna topraklarını aşıp önce Baltıklara, sonra Avrupa'nın gerisine sıçrama ihtimali son dönemde çok daha sık dile getirilir oldu.

Bu yöndeki son açıklamalardan biri Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'tan geldi.

Alman bakan, "Ukrayna'ya desteği sürdürmezsek, Rus birliklerinin Polonya sınırına dayanması riskiyle karşı karşıya olacağız" diyor.

Savaşın hızla Avrupa Birliği ve NATO topraklarına ilerlediği konusunda uyarıyor.

"Ukrayna'yı desteklemek savaşı bizden uzak tutar" görüşünde.

Rusya ve Batı birbirini sık sık nükleer restleşmelerle uyarıyor.

Son dönemde bu kapsamdaki tatbikatlar da arttı.

Cenevre merkezli Uluslararası Nükleer Silahları Ortadan Kaldırma Kampanyası adlı kuruluşsa, son raporuyla tehlikeyi bir kez daha gözler önüne serdi.

Buna göre 2023'te nükleer silahlara yönelik harcamalar 91,4 milyar dolara çıktı.

Bu, bir önceki yıldan 10,7 milyar dolar daha fazla.

ABD toplam harcamalarda da 51,5 milyar dolarla ilk sırada.

Nükleer silah sahibi diğer 8 ülkenin tamamından daha fazla.

İkinci sırada Çin, üçüncü sırada Rusya var.

Onların harcamaları 10 milyar dolar civarında.

Arada devasa bir uçurum var.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de ittifakın nükleer teyakkuzda olduğunu ifade eden açıklamalarda bulunuyor.

"NATO'nun hedefi nükleersiz bir dünyadır ancak nükleer silahlar var oldukça biz de nükleer bir ittifak olmaya devam edeceğiz." diyor.

Stoltenberg ortasında ABD'yi ziyaret etti.

Beyaz Saray'a gitti, Başkan Joe Biden'la görüştü.

Washington temmuz ayında NATO Liderler Zirvesi'ne ev sahipliği yapacak.

Ana gündem tabii ki yine Rusya...

Ukrayna'ya daha fazla ve kalıcı destek iççin mekanizma kuruluyor.

Rusya da boş durmuyor elbette.

Tüm bunlar yaşanırken, Rusya ABD'ye restini Karayipler'de çekiyor.

Rus donanmasından bir filo tatbikat için Küba'ya gitmişti.

İçindeki nükleer kapasiteli denizaltı Washington'ı tedirgin ediyor.

O denizaltı ve diğer Rus gemileri tatbikata başlamak üzere okyanusa açıldı.

ABD tüm gelişmeleri adım adım izliyor.

Dünyanın adım adım yeni bir "büyük savaşa" yaklaştığına dair başka işaretler de var. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 24 yıl sonra bir ilke imza attı.

Bugün ve yarın Kuzey Kore'yi ziyaret ediyor.

Rusya, Ukrayna savaşında kullanmak üzere Kuzey Kore'den tank, havan ve top mermisi almakla itham ediliyordu.

Kuzey Kore zaten bölgesinde ABD'nin ve Japonya ve Güney Kore gibi destekçilerinin baş düşmanı.

Haliyle Putin'in bu ziyareti Batı'ya karşı safları sıklaştırma adımı olarak görülüyor.

Ve tıpkı Küba'daki tatbikat gibi ABD tarafından çok yakından takip ediliyor.

Washington, Moskova-Pyonyang hattında ilişkilerin derinleşmesinden son derece endişeli.

Putin'in Çin'le de iyi ilişkileri var.

Çin, Ukrayna krizinde sıra dışı bir kilit konuma sahip.

Öyle ki Putin Batı'ya karşı büyük bir müttefik olarak görürken, Zelenskiy Çin'in krizin çözümünde arabulucu olabileceği düşüncesinde.

NATO Genel Sekreteri'ne göreyse Çin, Putin'in Ukrayna'daki savaşını destekliyor ve bunun bedelini ödemeli.

Stoltenberg'e göre Çin hem Rusya'nın savaşını destekleyip hem Avrupa ülkeleriyle iyi ilişkileri korumaya uzun süre devam edemez.

Bu nedenle de Pekin'e yaptırımlar uygulanmalı.

Şimdi tüm bu gelişmeleri üst üste koyun.

Ortaya çıkan tabloya bakın.

Gerilimin patlama noktasına doğru nasıl da yükseldiğine göz gezdirin.

Özellikle Avrupa'da endişe çok büyük.

Bu endişeyi en yüksek sesle dile getirenlerse AB ve NATO içinde yer alan, Rusya ile yakın ilişkilere sahip ülkeler.

Örneğin Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuciç.

"Tren istasyondan ayrıldı ve kimse durduramaz. Gerçek bir felakete yaklaşıyoruz. Kim 1 milyon, 2 milyon, 5 milyon, 10 ya da 15 milyon insanı kaybetmeye hazır?" diyor.

Avrupa'nın 3-4 aya kadar Ukrayna sınırlarını aşan daha büyük bir savaşın pençesine düşmesinden son derece çekiniyor.

Vuciç'in bahsettiği zaman dilimi, ABD başkanlık seçimlerinin öncesine denk geliyor.

O seçimlere kadar sükuneti koruyabilmenin çok hayati olduğuna vurgu yapan biri daha var.

O isim Macaristan Başbakanı Viktor Orban.

"Zor bir dönemden geçiyoruz ve bu kasım ayına kadar devam edecek. ABD seçimleri var bu nedenle bu yaz ve sonbaharda hayatta kalmamız gerekiyor." Diyor.

Orban'a göre o zamana kadar savaşın Ukrayna'nın ötesine yayılmamasını sağlamak şart.

Zor olacak ama imkânsız değil.

Eğer ABD'de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimi bu şekilde atlatılabilirse, sonrasında kaos ortamından uzaklaşılacağını düşünüyor.

Özetle bu yaz sadece Ortadoğu için değil, Avrupa için de çok sıcak geçecek.

Aksi halde dünyanın yeni bir büyük savaşı kaldırabilmesiyse mümkün olmayabilir.


Yazarın diğer yazıları