3. Dünya Savaşı endişesi, silahlı çatışmalar, göç, ekonomik kırılganlıklar, gıda güvensizliği, kuraklık, iklim değişikliği, afetler, salgınlar...

Büyük küresel olaylar ya da bölgesel sıkıntılar fark etmiyor.

Birçok dengeyi etkiledikleri gibi insanların ruh halini de etkiliyorlar.

Bu durum aslında tarih boyunca var oldu ama son yıllarda özellikle küresel Kovid-19 salgını nedeniyle dünya çapında gördük.

İnsanlar daha kaygılı hale geldi.

Üstelik bunu bilim diyor.

New Scientist dergisi geçtiğimiz aylarda tam da bunula ilgili bir çalışma yayımladı.

Dünya çapında anksiyete yaygınlığında belirgin bir artış gözlendiğini yazdılar.

Kovid-19 salgını en öncelikli neden olarak gösterildi.

Bir anda hayatımıza giren sokağa çıkma yasaklarıyla dört duvar arasına sıkışmak, bilinmeyen bir virüsle yaşamak zorunda kalacağımız fikri elbette endişe vericiydi.

Çok şükür geride kaldı.

Salgını kendisi gitti ama izi de kaldı.

Ayrıca çalışmaya göre anksiyete yaygınlığının artmasında siyasi ve ekonomik faktörlerin de etkili olduğu dikkat çeken noktalardandı.

Zira o bilimsel çalışma pandemi öncesinde de kaygı seviyelerini yükseldiğini gösteriyor.

Salgın da tuz biber oldu.

Görünen o ki insanların kaybedecek ne kadar çok şeyi varsa, kaygı ve endişe seviyesi de o kadar yüksek oluyor.

Bunu bize yayımlanan bilimsel çalışma söylüyor.

Bir başka deyişle yüksek gelirli ülkelerde anksiyete daha yaygın görülüyor.

En yüksek oranlar Avrupa ve Amerika'da.

Afrika ve Asya ise en düşük oranlara sahip.

Bizde bir atasözü vardır mutlaka bilirsiniz.

"Azıcık aşım kaygısız başım" derler.

Eğer hayatınızı sıkıntıya girmeden sürdürebilecek düzeyde ekonomik gücünüz varsa ve sağlığınız yerindeyse, gerçekten de fazlasını dert etmemek lazım.