ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Srebrenitsa'dan Gazze'ye soykırım ve NATO

11 Temmuz Srebrenitsa Soykırımı'nı Anma Günü'ydü.

1990'lardaki savaşta Sırplardan kaçan ve BM bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan Boşnaklar Sırp güçlerine teslim edildi.

8 bin 372 Boşnak erkek katledildi.

Onlardan 14'ü daha dualarla, gözyaşlarıyla Potoçari Anıt Mezarlığı'nda toprağa verildi.

O savaş Kararlı Güç Harekâtı ile sona erdi.

BM Acil Mukabele Gücü ve NATO, Sırplara karşı kapsamlı bir askeri operasyon yaptı.

Sırplar kaynaklı bir başka kriz alanı olan Kosova'da ise hala NATO güçleri görev yapıyor.

KFOR görev gücüyle Türkiye dahil çok uluslu misyonla barış ve güvenliği sağlıyorlar.

NATO, Afganistan'da ABD işgalinin ardından hayatın normalleşmesi sürecinde de görev aldı.

Uzun yıllar boyunca orada kaldı.

Taliban'ın ülkeyi ele geçirmesi üzerine ayrılmalarına kadar ülkede önemli misyonlar üstlendiler.

NATO'yu son olarak Rusya-Ukrayna savaşında gördük.

Doğrudan savaşa katılmadı ama Ukrayna'ya yoğun destek veriyor ve buna devam edecek.

Washington'daki son NATO zirvesinde de bu desteğin devamı ilan edildi.

Oysa Rusya ve Ukrayna birbiriyle savaşan iki Slav devlet.

Üstelik Ukrayna NATO üyesi değil.

Zaten öyle olsa durum çok farklı olurdu.

Bunlardan bahsetmekteki amacın politikayı haklı göstermek ya da eleştirmek değil.

NATO'nun zaman içinde sadece kendi üye devletlerinin sınırlarıyla belirlenen topraklarını korumaktan çıkıp, nasıl da daha geniş bir etki alanına ulaştığını ve bunu fiilen gerçekleştirdiğini anlatmak.

Peki Bosna'da, Ukrayna'da, Afganistan'da ya da Kosova'daki NATO misyonları ve müdahalelerinin ortak noktası nedir?

Elbette bir şekilde Rusya'nın arka bahçesi sayılan coğrafyalarda yer almaları.

Ancak NATO'nun görev kapsamı daha geniş.

Karşı karşıya olunan tehditleri sıraladıkları listeye baktığınızda çok daha farklı alanlarda çok daha farklı amaçlarla görev üstlenebilme kapasitesinin olduğunu görebiliyoruz.

Bu illa ki zor kullanma ya da askeri harekat düzenleme olmayabilir.

Barış gücü benzeri bir misyon da olması muhtemel.

Örneğin 2018'de Irak'ta danışmanlık ve kapasite inşa etme misyonu yürüttüler.

Afrika Birliği ile güvenlik konusunda pratik işbirliği içindeler.

Ayrıca doğal, teknolojik ya da insani felaketler karşısında yardım faaliyetleri de yürütüyorlar.

Örneğin Türkiye'de 2023'te yaşanan büyük depremlerden sonra geçici barınaklar ve havadan yardım köprüsü kurdular.

Şimdi gelelim asıl meseleye...

Son zirvede İsrail'in Gazze'deki soykırıma varan katliamlarını gündeme getiren ülke sayısı bir elin parmaklarını bulmadı.

Başında elbette Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan vardı.

Bir diğer dikkat çekici isim İspanya Başbakanı Pedro Sanchez oldu.

Sanchez, NATO'dan Ukrayna'da olduğu gibi Gazze konusunda da birlik ve tutarlılık talep etti.

"Vatandaşlarımızın tutarlı bir siyasi duruşa sahip olduğumuzu, çifte standartların olmadığını anlamaları önemlidir. Uluslararası hukuku savunduğumuz için Ukrayna'yı desteklediğimizi söylüyorsak, aynısını Gazze'de de yapmalıyız. Ukrayna'da uluslararası hukuka saygı gösterilmesini talep ediyorsak, Gazze'de de buna saygı gösterilmesini talep etmeliyiz." diye konuştu.

Bu sağduyu bence çok kıymetliydi.

NATO kendi toprakları dışında bunca operasyon yapmış ve farklı amaçlarla faaliyet yürütmüşken niye Gazze ya da Filistin için elini taşın altına koymasın?

Yeter ki niyet oluşsun, bunu yapmak için mutlaka bir formül bulunabilir.

Asıl mesele ise herkesim malumu.

NATO'nun lokomotifi ABD'nin, İsrail'e verdiği yoğun destek.

Ama dünya dönüşüyor.

Yavaş yavaş da olsa bu gerçekleşiyor.

ABD de her geçen gün etki gücünü çok merkezli düzene kaymanın getirdiği sonuçlarla yitiriyor.

Evet, şu an için bunun belirtileri çok küçük.

ABD daha uzun süre dünyanın jandarması rolünü oynamaya, kendi istediklerini dünyaya dayatmaya devam edecek.

Ama bir yerden sonra kendi konumunu koruyabilmek için tavizler vermek, diğerlerinin sesini duymak zorunda kalacak.


Yazarın diğer yazıları