ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Çin gözden kaçmasın

Bir yanda Suriye, diğer yanda Irak.

Öte yanda terörle mücadele.

Daha güneye bakıyorsunuz, İsrail'in Filistin'deki zulmü ve Gazze'deki katliamları.

Kuzeye bakıyorsunuz Rusya-Ukrayna savaşı ve Moskova-Batı restleşmeleri.

Doğumuzda henüz net çözüme ulaşmamış Güney Kafkasya...

Sorun, ihtilaf çok elbette.

Ama bu yoğun gündemde, Uzakdoğu'da kesinlikle gözden kaçmaması gereken önemli bir gelişme var.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Çin ziyareti...

Fidan önce Pekin'e gitti.

Davet Dışişleri Bakanı Wang Yi'den gelmişti.

Ziyaretinin ikinci gününde onunla görüştü.

İş birliğini geliştirme mesajları verildi.

Gazze ve Filistin gibi bölgesel konularda da mesajlar vardı.

Wang Yi, Çin'de Devlet Başkanı Şi Cinping'den sonra gelen en kıdemli ve etkili yöneticilerden biri.

Bakan Fidan ziyaretin ilk gününde ise başka önemli görüşmeler yaptı.

Devlet Başkan Yardımcısı Han Zheng tarafından kabul edildi.

Ayrıca Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbüro Üyesi Çen Vençing ile bir araya geldi.

Çen ayrıca ÇKP'nin Siyasi ve Hukuk İşleri Komisyonu Başkanı.

Bu isimleri teker teker saymamın önemli bir sebebi var.

Çin'de bir devlet yönetimi, bir de devleti yöneten Komünist Parti vardır.

Yani sistemin ve oradaki mevcut rejimin asıl sahibi.

Hakan Fidan'ın hem devlet yöneticileriyle, hem Komünist Parti yöneticileriyle görüşmesinin özel bir önemi var.

Çin'in son dönemde Türkiye'ye ve iyi ilişkiler kurmaya ne derece kıymet verdiğini göstermesi bakımından dikkat çekici.

"Uzun vadeli güçlü ortaklık kurma iradesinin göstergesi" demek de yanlış olmayacaktır.

Nedenine gelince...

Yıllardır dünyada güç ve servet dengeleri yavaş yavaş değişiyor.

Batıdan doğuya kayıyor.

Çin de böyle bir dönemde büyük bir hızla yükseliyor.

Bunu askeri meselelerde, ihtilaflarda, arabuluculuk gibi diplomatik yumuşak güçlerde ve özellikle ekonomi ve ticarette sarsıcı şekilde görüyoruz.

Uzakdoğu'dan elini uzatıp Ortadoğu'daki iki önemli rakibi, İran ve Suudi Arabistan'ı normalleşmeye ikna etmesi çok çarpıcı bir örnekti mesela...

ABD'nin de bundan hiç hoşnut olmadığını elbette ki tahmin edersiniz.

Siyasi gücün yanı sıra Kuşak ve Yol projesiyle çok büyük bir etki ve atılım hamlesine başlamış durumda.

Ancak bunun güneydeki koridorunda Kızıldeniz krizi var.

Kuzey koridorunda Rusya-Ukrayna savaşı kolay kolay bitecek gibi değil.

İşte tam da böyle bir noktada Orta Asya ve Türkiye üzerinden geçen Orta Koridor kıymetini artırıyor.

Hem Çin, hem Türkiye, hem de Azerbaycan ve diğer Orta Asya ülkelerinin çıkarına...

Türkiye için de etki gücünü artırmak için önemli bir koz.

Türkiye etkili bir jeostratejik konuma sahip.

Doğudan batıya, kuzeyden güneye 1,5 milyar nüfusa ve 28 trilyon dolarlık pazara kolay erişimin anahtarı.

Üstelik hepsi birbirine en fazla 4 saatlik uçuş mesafesinde.

Hakan Fidan'ın Pekin'de katıldığı panelde bunları anlatması elbette boşuna değildi.

Çin'in Türkiye ile yapmak istediği gibi, Türkiye de Çin'le bu alanda ilişkileri daha da geliştirmek istiyor.

Çin, Türkiye'nin Asya'daki en büyük ticaret ortağı.

Dünyada da üçüncü.

Yıllık ticaret hacmimiz 48 milyar dolar.

Ancak her ülkeyle olduğu gibi, Türkiye ile ticaret hacminde de ibre ağırlıklı olarak Çin'den yana.

Çin'in ekonomi ve üretim gücü sebebiyle bunu tersine çevirmek neredeyse imkânsız ama daha dengeli olması mümkün.

Türkiye ve Çin 2010'da ilişkilerini "stratejik ortaklık" olarak tanımlamıştı.

Şimdi farkındalar ki bunu daha da geliştirmek herkesin faydasına olacak.

Pekin yönetimi de ziyaret sırasında bu özeni hissettiriyor.

Anlaşılıyor ki uzun vadeli stratejik planlarında Türkiye'yi kritik görüyorlar.

Meselenin bir boyutu daha var.

Pekin Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesine ne kadar önem verdiğini, Türkiye'nin gönlünü hoş tutmak istediğini bir başka hamleyle daha gösterdi.

Hakan Fidan'ın Çin ziyaretinde, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne gezi de planlandı.

Planda Urumçi ve Kaşgar vardı.

Bölgeye Türkiye'den son üst düzey ziyaret 2012'deydi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde Başbakan olarak gitmişti.

Gezi büyük yankı bulmuştu.

Uygur meselesi hassas.

O ziyaretten sonra da bölgede pek çok önemli sorun yaşandı.

Özellikle Çin yönetimi insan hakları ihlalleriyle gündeme geldi.

Türkiye de görüşmelerde bu bölgeye uygun bir üslupla sürekli dikkati çekti.

Hatta Çin yönetimi Türkiye'den buraya bir heyet gitmesini kabul etmişti.

O heyet gidemedi ama şimdi Dışişleri Bakanı seviyesinde ziyaret olacak.

Aklınızdan geçeni duyar gibiyim.

"Hakan Fidan'a gerçekleri değil, Pekin neyi görmesini istiyorsa onu gösterecekler" diyorsunuz.

Evet, muhtemelen böyle olacak.

Uygurların yaşadığı baskıları engelleyecek ya da ortadan kaldıracak hızlı bir gelişme zaten kimse beklemiyor.

Ama önemli bir detay var.

Hakan Fidan, çekirdekten yetişmiş bir istihbaratçı.

Bu alanda MİT'in başkanlığına kadar uzanmış çok derin bir geçmişi var.

Ona kazandırdığı meziyetlerse, kendisine gösterilenin ötesinde izlenimler edinmek ve çıkarımlar yapmak için gerekli her donanımı veriyor.

Böyle bir dışişleri bakanının edineceği izlenimler çok önemli olacaktır.

Elbette bunlar kamuoyuna açıklanmayacak ya da kameralar önünde konuşulmayacak.

Fakat hem Çin'in Türkiye'ye verdiği önem, hem Uygur bölgesinden edinilecek bu izlenimler, Türkiye'nin bundan sonraki stratejisini belirlemede belirleyici olacaktır diye düşünüyorum.

Kaşgar ve Urumçi ziyareti ayrıca Pekin'den Batı'ya gönderilen bir mesaj da olacak.

Zira bu bölgedeki sorunu, kendi küresel çıkarları gereği en çok sahipleniyor görünen ülke ABD...

Oysa aynı ırktan, aynı dinden Türkiye ile meselenin çözümü konusunda çok daha ılımı ve gerilimden uzak bir yol bulunabilir.

Bu da en çok Uygur Türklerinin işine yarar.

Çünkü ABD, bir gün çıkarı bittiğine oraya sırtını dönüp varlığını bile umursamayacaktır.

Özetle Uygur meselesi aslında bizim için de Amerikan emperyalizminin eline bırakılacak bir konu değil.

Türkiye'nin tarihi, dini ve milli bağları var.

Soydaşlarının durumunu iyileştirmek için imkânlar dâhilinde sonuna kadar elini taşın altına koyacağından kimsenin şüphesi yok.

Bu nedenle bu mesele Çinliler nezdinde çözülebilecekse, Pekin açısından da çözümü konuşmak için en iyi alternatif Türkiye olabilir.

Çin'le kurulacak daha iyi ilişkiler ve "kazan-kazan" temelindeki daha güçlü çıkar ilişkileri de bu açıdan itici güç olacaktır.


Yazarın diğer yazıları