Küresel ninni
Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Karim Khan, Mısır'dan Gazze Şeridi'ne açılan Refah Sınır Kapısı'na gitti.
İsrail'in sivillere yeterince yardım ulaşmasına izin vermesi gerektiğini söyledi.
"Bu haklar Cenevre Sözleşmelerinin bir parçasıdır ve Roma Statüsü uyarınca bu haklar kısıtlandığında cezai sorumluluğa bile yol açarlar" dedi.
Yani İsrail'e "savaş suçu" uyarısı yaptı ki, savaş suçlarına bakan mahkemenin başsavcısı olarak bunu yapması önemliydi.
Peki bunu neden Refah kapısından yaptı?
Çünkü yapabileceği en fazla buydu...
Zira İsrail, BM yetkililerinin ne kendi ülkelerine, ne Filistin topraklarına girmesine izin veriyor.
İsrail Gazze Şeridi'nde katliamları gözünü kırpmadan sürdürüyor.
Bugün 26. gün...
Ne yazık ki şehit sayısı 10 bine yaklaştı.
Yaralı sayısı ise 2 katından fazla.
İnsanlar ellerinde çocuklarının cenazeleriyle, kefenli eşlerinin yanı başında yas tutuyor.
Katledilenlerin yüzde 70'i kadın ve çocuk. Bu veri Birleşmiş Milletler'den.
İsrail'in katliamları "kendini savunma" söyleminin çok ötesine geçeli uzun zaman oldu.
Zaten toplu katliamlar ve sivil katletmek ne zamandan beri "kendini savunmak" oldu ki?
Hastaneleri, okulları, insani yardım kuruluşlarını vurmak hangi savaşın hukukuna sığar?
Hele ki İsrail televizyonlarında katliam sayaçları işlemeye başlamışken...
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun katliamlarını Eski Ahit'ten alıntıyla meşrulaştırmak istemesi, aslında bunu nasıl da bir medeniyetler çatışmasına dönüştürmek istediğini de göstermiyor mu?
Geçen hafta Gazze'den bir dostumuz gelen insani yardımların ne kadar yetersiz olduğunu açıklarken şunu söyledi:
"Gelen yardımları nüfusa böldüğünüzde, kişi başına 20 gram gıda düşüyor."
O zamandan bu zamana geçen kamyonları düşündüğümüzde, diyelim ki en fazla iki katına çıkmış olsun.
Dünyanın İsrail ve ona destek veren batılı ülkelerin karşısındaki çaresizliğinin çarpıcı bir örneği...
İşte Gazze böyle ölüme terk ediliyor.
Böyle yavaş yavaş yok ediliyor.
Peki bunlar olurken dünya ne yapıyor?
İsrail savaş suçlusu ilan edilebilir mi? Gelecekte, belki...
Ama şimdi çok daha acil bir ihtiyaç var. Katliamlar bir an önce durdurulmalı.
Türkiye dahil birçok ülke bu konuda yoğun girişimlerde bulunuyor ama öncelikle İsrail'in katliamlarına destek veren batılı ülkeleri, Tel Aviv'i dizginlemeye zorlamak gerekli.
Peki onlar ne mi yapıyor?
Örneğin İngiltere...
Gazze'de ateşkes çağrısı yapan bir milletvekili apar topar görevden alındı.
ABD, "Şimdi ateşkesin zamanı değil" diyor.
Hatırlarsınız, Başkan Biden da geçen haftalarda ortamı yatıştırıcı açıklamalar yapılmasını yasaklamıştı.
İslam İşbirliği Teşkilatı toplandı, karar alamadı.
Türkiye boşuna teşkilat üyelerine "özgüvenli davranın" demiyor.
Arap Birliği de sağ olsunlar, 11 Kasım'da yeniden "acil" toplanacak.
11 gün sonraya acil toplantı tarihi verdiler.
Acele etmeseydiniz...
İkisinde de derin bölünmüşlükler var.
Hamas yöneticilerinden Musa Ebu Merzuk, "Batı'ya gizlice Hamas'ı ortadan kaldırma çağrısında bulunan bazı Arap ülkeleri var." demişti.
Demek ki bu sözler boşuna değilmiş...
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni de anmadan olmaz...
Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllardır boşuna "Dünya Beşten Büyüktür" demiyor.
Sadece ABD'nin bir vetosu, İsrail'in lehine süreci felç etmeye yetiyor.
Uzun yıllardır olduğu gibi.
Bir de Avrupa Birliği var ki evlere şenlik...
AB liderleri geçen hafta buluştu.
AB Konseyi Başkanı Charles Michel, çıkıp İsrail'in Gazze'deki katliamları hakkında bir açıklama yaptı.
Ne dedi biliyor musunuz?
"Avrupa Birliği'nin yakın zamanda gerçekleşmesi gereken uluslararası bir barış konferansı ilkesini destekleme isteğini de teyit etmeye karar verdik."
Diyorlar ki "Bir uluslararası barış konferansı gerekli."
Ne zaman? "Yakın zamanda..."
Böyle bir "ilke"den bahsediyorlar. Yani ortada hiçbir şey yok.
O ilkeyi de henüz desteklemiyorlar.
AB'nin destekleme isteğini teyit etmeye karar vermişler.
Bırakın desteği, daha destekleme isteğini teyit de yok.
Canları isterse teyit etmeye karar verecekler.
Zahmet etmeseydiniz...
Lafügüzaf...