ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Hepimizin gemisi

Ortadoğu, Ukrayna, Afrika, Uzakdoğu, Latin Amerika...

Çatışma, şiddet, savaş, askeri gerilim her yerde.

Ancak dünyanın bunların hepsinden daha büyük bir sorunu var.

Üstelik saat işliyor.

Zaman her geçen gün aleyhimize işliyor.

Mutlaka fark etmişsinizdir.

Mevsimler eskisi gibi değil.

Çok daha dengesiz.

Sıcaklar, soğuklar, yağışlar ya da kuraklık...

Artık daha uçlarda yaşanıyor.

Hava olayları aşırı uçlara savruluyor.

Ve bu durum artık televizyonda uzak ülkelerde izlediğimiz haberlerden ibaret değil.

Bizim ülkemizde de yaşanıyor.

İşte dün tam da bu meseleyle ilgili önemli bir zirve vardı.

BM İklim Değişikliği Konferansı 29. kez düzenlendi.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, bir kez daha dünyaya seslendi.

Acil önlem alınmaz, gerekli altyapı değişiklikleri yapılmazsa bedelini tüm insanlığın ödeyeceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da oradaydı.

"İklim değişikliğinin menfi etkilerini en çok hisseden ülkeler arasındayız" dedi.

Dünya, yüzyılın sonuna kadar küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme göre 1,5 dereceyle sınırlı tutmak mecburiyetinde.

Yoksa sonrası gelecek nesiller ve gezegenimiz için büyük bir felaket olacak.

15, derecenin altında kontrol edilebilir durumda tutulacak.

Şu saatten sonra iklim değişikliğini ortadan kaldırmanın imkânı zaten yok.

Küresel ısınma günümüzde 1,3 derece civarında.

Yani bıçak kemiğe dayanmış durumda.

Öyle ki sıcaklık kayıtlarının tutulmaya başlandığı günden bu yana en sıcak gün ve en sıcak aylar 2024 yılı içinde kayda geçti.

Muhtemel ki 2024, en sıcak yıl olarak kayda geçecek.

Daha can sıkıcı olanıysa, bu rekorların büyük ihtimalle her yıl yenilenecek olması.

Peki ne yapmak lazım?

Hızla karbon emisyonunu sıfırlamak gerekli.

Küresel hedef 2053'te net sıfır karbon salınımı.

Ne yazık ki ülkelerin taahhütleri insanlık olarak bu başarabilmeye pek de yakın olmadığımızı gösteriyor.

Elbette hala bir şans var.

Başarılabilir mi bilmem ama bunu yapabilmek için küresel dayanışma şart.

Yani gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere maddi destek sağlamalı.

Küresel kuzey, küresel güneye destek olmalı.

Ancak zengin ülkeler, buna pek de yanaşmıyor.

Bunu "maddi yardım" olarak görüyorlar.

Oysa bu bir yardım değil, dünyanın geleceğine yatırım.

Hepimizin geleceğine yatırım çünkü hepimiz aynı gemideyiz.

Tek bir dünyamız var ve onu kurtarmak zorundayız.

Dünya uzun vadede yaşanabilir bir yer olmaktan çıkarsa, zengin ülkeler için de durum farklı olmayacak.

Lakin mevcut tablo pek de iyi görünmüyor.

Atmosferi kirletme konusunda başı çeken ülkeler ABD, Çin ve Rusya'nın liderleri zirvede değildi.

Ayrıca yeniden başkan seçilen Donald Trump, ilk döneminde küresel ısınmayı sınırlamayı hedefleyen Paris Anlaşması'ndan çekilmişti.

Ardından Beyaz Saray'a çıkan Biden anlaşmaya geri dönmüştü ama Trump'ın yeniden çıkması bekleniyor.

Zira Trump iklim değişikliğine inanmıyor ve başka ülkelere para vermek de istemiyor.

Oysa iklim değişikliği sadece geleceğimizi değil bugünümüzü de etkiliyor.

Bakü'deki konferansta yayınlanan rapor bunu çok da güzel ortaya koydu.

O rapora göre iklim değişikliği kaynaklı aşırı hava olayları son 10 yılda küresel ekonomiye 2 trilyon dolar zarar verdi.

Üstelik en çok etkilenen ülke de 935 milyar dolarla ABD oldu.

Yani zararın neredeyse yarısı tek başına ABD'nin hanesine yazıldı.

Dahası, 2 trilyon dolarlık zararın 451 milyar doları sadece son 2 yıla ait.

Yani tehlike büyüyor ve şiddetleniyor.

Üstelik bu 10 yıl içindeki aşırı hava olayları ve afetler 1 milyar 600 milyon kişiyi etkiledi.

Onlarca yıl sonra bu insanların aynı sebeplerle daha yaşanabilir başka bölgelere toplu halde göç etmeye kalkması da oldukça gerçekçi bir ihtimal.

Peki o zaman ne olacak?

Trump'ın genel yönetim tarzında asıl mesele para ve kaynak tasarrufu.

Bu zenginliği ülke içinde tutmak.

Bunu ilk yönetim döneminden biliyoruz.

Fakat ABD'nin bugün diğer ülkelere destek olmak için harcayacağı paranın, bunu yapmazsa gelecekte uğrayacağı zarara oranla lafı bile edilmeyebilir.

Elbette mevcut durumun yükünü tek başına ABD'ye yüklemek de haksızlık olur.

Tüm gelişmiş ülkelerin bu dayanışmayı gösteresi gerekli.

Külfet paylaşımında adalet, pek çok konuda adım atılmasını hızlandıracaktır.

Sanayileşmiş zengin ülkelerin daha fazla mali yükün altına girmesi de görünenin aksine oldukça adaletli.

Çünkü iklim değişikliğine en çok katkıda bulunan onlar.


Yazarın diğer yazıları