Serinkanlılıkla yönetilen…
Suriye'de HTŞ ve diğer muhalif grupların rejime taarruzu beklenmedik bir hızla ilerliyor.
Rejim bir haftada Halep'i ve Hama'yı kaybetti.
Bu yazının yazıldığı sıralarda muhalifleri Humus'un da kenar mahallelerine girmeye başlamıştı.
Görünen o ki ilerleyiş devam edecek.
Rejimin savunma hatlarının çabuk dağılması ve sürekli daha geriden cephe oluşturma çabaları sürerken, muhalifler adım adım başkente yaklaşıyor.
Humus'tan sonra Şam yolunda başka bir büyük şehir yok.
Türkiye de süreci yakından izliyor.
HTŞ ve muhalif grupların süreci çok iyi okuduğu ve şartları iyi değerlendirdikleri açık.
Türkiye, hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan doğrudan birkaç kez Esed'e görüşelim çağrısı yapmıştı.
O çağrı karşılık bulsaydı belki de durum farklı olabilirdi.
Erdoğan Cuma namazı çıkışında bir kez daha bu meseleden bahsetti.
O da muhaliflerin hedefinin Şam olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı, birkaç gün önce BM Genel sekreteri Guterres ile telefonda yaptığı görüşmede de dikkat çekici bir ifade kullanmıştı.
Suriye ihtilafında serinkanlılıkla yönetilen yeni bir aşamaya gelindiğini söylemişti.
Bu tespit oldukça doğru.
Sahaya bakarsanız muhaliflerin ilerleyişinde rejim ile onu destekleyen Rusya ve İran'ın etkili olamadığını açıkça görüyorsunuz.
Bununla birlikte daha önce Suriye'de yaşanan böyle karmaşık dönemlerde büyük kitleler halinde göçler olurdu.
Bunu görmüyoruz
Dahası pek çok yerde muhaliflerin sevinç gösteriyle karşılandığı görüntüler sosyal medyaya yansıyor.
Büyük sivil can kayıpları olmaması da bir başka önemli detay.
Başka bir detaysa HTŞ'nin başındaki isim olan Culani'nin verdiği mesajlar.
Son dönemde sık sık açıklama yapıyor.
Suriye'de diğer bölgelerdeki halka kapsayıcı mesajlar veriyor.
Hatta diğer ülkelere de bu tür mesajlar gönderiyor.
Ele geçirdikleri bölgelerde halkın seçtiği heyetlerin yönetimi devralacağını, kurumsallaşmış devlet yapılarını olacağını söylüyor.
Hatta nihai hedefleri olan Şam'ı ele geçirip yönetimi devirmeyi başarırlarsa, devletin çökeceği anlamına gelmeyeceği konusunda büyükelçilere güvenceler veriyor.
Ya da Irak gibi komşu ülkeleri, şiddetin oraya sıçramayacağı konusunda temin ediyor.
Açık olan şu ki Suriye'de hızla yeni bir gerçeklik oluşuyor.
Bu gerçeklik, yıllardır sonuç vermeyen çözüm mekanizmalarının yerini yeni bir sürecin almasını mümkün kılar mı, göreceğiz.
BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı Suriye'de acil ateşkes ve siyasi çözüm çağrısı yapıyordu.
Bunun hayata geçmesinde Astana süreci gibi mekanizmalar, rejim ve onu destekleyen ülkelerin tutumları nedeniyle başarıya ulaşamadı.
Artık farklı bir yol izlenmeli.
Türkiye de bunun mesajını veriyor
Bence Esed için bundan sonra görünen tek yol, muhaliflerle masaya oturması.
Kapsayıcı ve geçmişe sünger çeken ortak bir yönetim için değişime, dönüşüme razı olması...
Muhalif güçlerin önde gelen isimlerinden Hadi el Bahra da buna vurgu yapmıştı.
Bu taarruzun Esed'i müzakere masasına getirtmek için zorunluluk olduğunu söylemişti.
HTŞ liderinin gerekirse örgütü feshedebilecekleri sinyalini vermesi de boşuna değil.
Görünen o ki onlar da artık ülkenin geleceği için ortak bir paydada siyaset yapmaya razılar.
13 yıldır yeterince kan aktı.
Artık yetmez mi?