ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Her zaman, her şartta

Tam 41 yıl önceydi.

15 Kasım 1983...

Kıbrıslı Türklerin var oluş mücadelesinde yepyeni bir adım oldu.

Kıbrıs Türk Federe Devleti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne dönüştü.

Dünyaya ilan eden, Kıbrıs Türkü'nün önderlerinden ve yeni devletin ilk Cumhurbaşkanı, Rauf Raif Denktaş'tı.

Bu ilanın arkasında çok büyük bir mücadele vardı.

Fazıl Küçük'ün, Rauf Denktaş'ın, Türk Mukavemet Teşkilatı'nın, uzun yıllar boyunca Rum mezalimine dayanan Kıbrıs Türk halkının, Türk hükümetinin, istihbaratının ve kahraman Memetçiğin fedekarlıkları asla unutulmaz.

O zaman büyük zorlukları ve imkansızlıkları aşarak EOKA'ya ve adayı Yunanistan'a bağlama hayaline geçit vermeyen Türkiye ve Kıbrıs Türkleri bir daha o günlerin yaşanmaması için her şartta birlikte hareket etmeyi sürdürüyor.

Çünkü Kıbrıs Türkü ve KKTC'nin varlık mücadelesi aynı zamanda Türkiye'nin mücadelesi demek.

Bu mücadele özellikle batı dünyasının haklının yanında yer alma konusundaki riyakarlığını göstermesi bakımından bizim adımıza önemli bir turnusol kağıdıydı.

1964'te dönemin ABD Başkanı'ndan Türkiye'ye gönderilen "Johnson mektubu" bunun bir örneğiydi.

Başkan Johnson, Kıbrıs'ta doğacak çatışma sonunda, Sovyetler Türkiye'ye saldırırsa NATO'nun Türkiye'yi savunmayacağı tehdidinde bulunmuştu.

İttifakın bir numaralı var olma amacı olan dayanışma ilkesi yok sayılıvermişti.

Sonraki yıllarda Türkiye'ye uygulanan ambargolar,

Onlarca yıl boyunca süren müzakerelerde Rum-Yunan cephesinin oyalama taktiklerine göz yumulması,

KKTC'nin Türkiye dışındaki ülkeler tarafından tanınmaması bunların başlıcaları.

Bunda özellikle de batılı ülkelerin baskısı etkili oldu.

Aslında kurulduktan hemen sonra KKTC'yi tanıyan bir ülke daha vardı.

Bangladeş...

Ama ABD ve İngiltere'nin yoğun baskılarıyla 24 saat sonra bundan vazgeçmek zorunda kaldı.

Peki günümüzde özellikle de batı dünyasında ne değişti?

Annan Planı zamanındaki sözlerini tutmayıp Rumları tek taraflı olarak üye kabul eden AB aynı yerde.

ABD ise işi daha da ilerletti.

Rumlara askeri ambargolar unutulalı çok oldu.

Rum Milli Muhafız Ordusu bugün Virginia Ulusal Muhafızları ile askeri işbirliği içinde.

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki katliamları üzerine doğan büyük insani krizi de fırsata çevirmek için hayli hevesliler.

İnsani yardım için ara nokta olma göreviyle başlayan adımlar sonunda bir baktık ki ABD askerleri Güney Kıbrıs'ta üslere yerleşmeye başlıyor.

Güney Kıbrıs'ın lideri Hristodulidis, Beyaz Saray'a gidip Başkan Biden ile görüşüp, ondan kameralar karşısında Kıbrıs'ta federasyona dair mesajar alıyor.

Birkaç gün sonra da Macaristan'daki gayrıresmi Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aynı grup içinde sohbete katılıyor.

Tabii ki kendi medyalarında bunu Türkiye tarafından tanınma ihtimalinin işareti olarak yansıttılar.

Ancak işler hiç de öyle değil.

Türkiye ve KKTC yarım asırlık oyalamadan çoktan bıkmış durumda.

Yıllar önce de açık açık ilan ettiler.

"Adada bir çözüm olacaksa bundan sonra iki devlet temelinde olacak" dediler.

Yani federasyon ihtimalini rafa kaldırdılar.

Ama çözüm için mutlaka sorunun tarafıyla görüşmek gerekli.

Geçmişte bu yapıldı, gelecekte yine yapılabilir.

Çok taraflı yeni görüşmeler olması muhtemel, zaten BM nezdinde altyapısı da sürüyor.

Lakin artık var ola yeni gerçekliği dünyanın kabul etmesi gerekli.

Sorun müzakerelerde anlaşma ile kısa yoldan çözülür, bu şekilde KKTC dünyanın tanıdığı bir devlet our mu?

Rum-Yunan cephesinin tutumundan yana pek ihtimal vermiyorum.

O zaman uzun yola da başvurmak gerekli ki bu da zaten yapıldı, yapılıyor.

KKTC'nin meşruiyeti önce kendi gibi Türk olan devletleri tarafından onaylanmalı.

Türk Devletleri Teşkilatı pek çok açının yanında işte bu bakımdan da çok kıymetli.

Ve bu yolda önemli adımlar atıyorlar.

Her ne olursa olsun şunlar değişmeyecek.

Eğer KKTC günümüzde Filistin topraklarının İsrail zulmü altında yaşadıklarını yaşamıyorsa, Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin dünyayı karşılarına alarak verdikleri mücadelenin soncudur.

Üstelik artık bu mücadelede elleri daha güçlü.

Türkiye eski Türkiye değil.

Siyaseten, ekonomik olarak ve askeri açıdan daha kuvvetli.

KKTC'nin eli de Türk Devletleri Teşkilatı sayesinde daha sağlam.

Ve bu devir elbette bir gün değişecek.

Rum-Yunan cephesi buna dirense de böyle olacak.

O zamana kadar Türkiye ve KKTC el ele, sırt sırta, omuz omuza mücadeleyi sürdürecek.


Yazarın diğer yazıları