ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Selden kütük kapmak

ABD'de başkanlık seçimine sadece 3 gün kaldı.

Genel anketlere göre Demokrat Parti'nin adayı Kamala Harris birkaç puan farkla önde.

Hatta seçimin kaderini belirlemesiyle ünlü "salıncak eyaletler"in de önemli üçünde Harris önde görünüyor.

Lakin Amerikan seçim sistemi anketleri deyim yerindeyse ters köşeye yatırmasıyla ünlü.

2016'da Trump'ın kazandığı seçimde bunu görmüştük.

Bu kez, Trump o zamanlara göre daha iyi durumda.

Yani anketlerin yine yanılma ihtimali her zaman var.

Seçimin sonucu dünyanın her yanını etkileyecek.

Görünen o ki piyasalar Harris'in seçilmesi beklentisini fiyatlıyor.

Dünya siyaseti ise tam tersinin yaşanması ihtimaline hazırlık yapıyor.

Para mı, güç mü?

Hangisinin beklentisinin doğru çıkacağını ben de merakla bekliyorum.

Ama bu süreçte bir başka gerçek var ki, o da dünya çapında herkesin pozisyon aldığı.

Kimin kazanacağına bağlı olarak iyi ve kötü senaryolara karşı hazırlıklar yapıldığı.

Bazı bölgeler ve ülkeler içinse bu "kötü ve daha az kötü" olarak düşünülebilir.

Bir başka deyişle herkes selden kütük kapma derdinde.

Örneğin Başkan Joe Biden.

Sağlığı hakkındaki eleştiriler yüzünden seçim yarışında bayrağı yardımcısı Kamala Harris'e devretmişti.

Hala onun için çalışıyor.

Ülkedeki Yunan azınlıktan oy toplayabilmek için, 28 yıl sonra bir ilke imza attı.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin liderini Beyaz Saray'da ağırladı.

1974 Kıbrıs Barış Harekatı için "üzücü" dedi.

Federasyon mesajı verdi.

Rumlar haliyle bunu kendileri için fırsata çevirmeye çalıştı.

Hristodulis Türklere bu kez Oval Ofis'ten "işgalci" dedi.

Üstelik ABD, Rum ordusuna daha fazla askeri destek sağlayacak.

Bir de İsrail meselesi var ki tam yılan hikayesine dönmüş durumda.

İsrail Başbakanı Netanyahu, demokratların seçim zaferi için Yahudi oylarına mahkum olduğunu biliyor.

Şu anda kendisine karşı demokratların elinin kolunun bağlı olduğunun farkında.

Gazze ve Lübnan'da yapabildiğini yapmaya çalışıyor.

Biden yönetimiyse seçime kadar en azından geçici ateşkes için çok çabaladı.

Hala da çabalar sürüyor.

Çünkü kritik salıncak eyaletlerin bazılarında, küçük de olsa farklar yaratabilecek Müslüman seçmen grupları var.

Ama devir öyle bir devir ki, o küçük farklar bütün seçimin sonucu etkileyebilecek kadar önemli olabilir.

Netanyahu'nun gönlünden geçense seçimi Trump'ın kazanması.

Çünkü daha fazla destek almayı umuyor.

Temmuz ayında yapılan telefon görüşmesinin kayıtları yeni ortaya çıktı.

Buna göre Trump kazanacağından emin ve Netanyahu'ya "Ben göreve bağlayana kadar Gazze'ye saldırıları bitir" demiş.

Kastı ateşkes ya da benzeri bir hamle değil.

"İşini tamamla" diyor.

Bunu nasıl yapacağına pek karışmıyor.

Tam da Netanyahu ve onu destekleyen aşırı sağcı liderlerin aradığı cevap.

Trump bir yandan da Bu sorunu çözeceğini, savaşı bitireceğini söylüyor.

Hatta bu söylemleriyle ABD'de bazı Arap cemaatlerden destek aldı bile.

Ancak mesele nasıl bitirileceği.

Trump'ın hakkaniyetten çok, taraflara patronluğunu gösterme heveslisi olduğu aşikâr.

O yüzden Filistinlilerin hakları gibi dertleri olacağını sanmıyorum.

Haliyle İsrail'in istediği gibi çözülmesinden endişeliyim.

Trump'ın başkanlığı döneminde tüm Kudüs'ü "İsrail'in bölünmez başkenti" ilan ettiğini hatırlamakta fayda var.

Bu kadarla da kalmıyor.

Görünen o ki Avrupa da ikinci Trump dönemi ihtimalinden tedirgin.

Çünkü ilk başkanlık döneminde onların başını da çok ağrıtmıştı.

NATO için de durum aynı.

Trump'ın ilk döneminde ciddi ciddi NATO'dan ayrılmayı düşündüğünü, yıllar sonra yazılan bir kitaptan öğrendik.

Şimdi Ukrayna savaşını da hızla bitirebileceğini söylüyor.

Verdiği işaretlerse aklından geçenlerin Ukrayna ve Avrupa'nın hiç de hoşuna gitmeyeceği yönünde.

Kim bilir, NATYO üyesi Polonya'nın, Ukrayna'nın batısına atılan Rus füzelerini doğrudan müdahale ederek engellemek için Biden yönetiminden izin istemesi de tam olarak bu yüzden.

Rusya'nın yeni nükleer hazırlık tatbikatlarını ta da bugünlerde yağması da muhtemelen tesadüf değil.

Ukrayna Savaşı'nda işin içine bir de Kuzey Kore girdi ki dünya bunun içinden nasıl çıkacak meraktayım.

Sanırım tüm bu sürecin asıl kazananı onlar olacak.

Rusya'dan nükleer teknoloji transferi yapabilmek için bulunmaz bir fırsat yakaladılar.


Yazarın diğer yazıları