Yeni yıl ne getirecek?
2024 hayli kaotik bir yıldı.
Afetler, büyük kazalar, savaşlar, bölgesel krizler derken şiddet ve yıkımla geçti.
Gelecek yıllara yön verecek pek çok önemli olay yaşandı.
Geride kalan yılın en büyük gelişmesi şüphesi Suriye'de Esed rejiminin devrilmesi.
Özellikle Türkiye'nin bölgedeki etki gücünü artırması bakımından çok önemli denge değişikliklerine yol açtı.
ABD, Avrupa ülkeleri, İsrail, İran, Rusya ve Körfez ülkelerine kadar etkisi uzanan bu büyük değişim yepyeni bir dönemin kapısını açtı.
Tam da bu nedenle "yılın kazananı" için Türkiye desek hiç de yanlış olmaz.
Bundan sonra atılacak adımlarla sürecin doğru yönetilmesi, daha büyük kazanımların kapısını açacaktır.
Terörle mücadele buradaki önemli başlıklardan.
Hatta Türkiye için en önemlisi.
Suriye'de PKK/YPG terör örgütü çok ciddi bir sıkışmışlık içinde.
Yeni hükümet ülkede otonomiye, bölünmüşlüğe izin vermeyecek.
Örgüt için iki seçenek var.
Ya kendilerini feshedip yeni Suriye'ye entegre olacaklar ve terörizme son verecekler ya da askeri operasyonlarla zor yoldan ortadan kaldırılacaklar.
İlk seçenek herkes için daha kolay ve hayırlı olacaktır.
Tabii bu durumda yeni yönetim içindeki konumlarının hiçbir şekilde Türkiye için tehdit oluşturmamaları birinci öncelik olacak.
Zaten Şam da bunun bilincinde.
Eşzamanlı olarak PKK terör örgütüne karşı içeride de önemli hamleler var.
İmralı'da hapis yatan teröristbaşı Abdullah Öcalan, Erdoğan ve Bahçeli'nin tutumundan övgüyle bahsetti.
Suriye'de yaşananları da hatırlatıp, barış ve kardeşlik iklimi oluşması gerektiği yönünde mesaj verdi.
"Ben de gerekli çağrıyı yapmaya hazırım" dedi.
O çağrı gelir de Abdullah Öcalan PKK terör örgütüne "Silah bırakın" derse, Kandil'in ne tepki vereceği de önemli.
İlk işaretler durumdan hiç hoşlanmadıklarını gösteriyor.
Türkiye yumuşak etki gücünü de kararlı şekilde artırıyor.
Etiyopya ve Somali arasında kavganın sona ermesinde, barış yoluna çıkılmasında Ankara Süreci ile arabuluculuk yapılması dünyanın dikkatini çeken bir başka önemli adımdı.
İki ülke de arabuluculuk için Türkiye'nin devreye girmesini arzu etmişti.
Bir başka deyişle Türkiye "yılın barışı"nın da arkasındaki isim oldu.
Ahmet eş Şara'nın deyimiyle Suriye'deki devrimle bölgesel bir savaş önlendi.
Etiyopya-Somali barışıylaysa Türkiye Afrika'da bir başka büyük savaşın önüne geçti, dünyadan takdir topladı.
"Yılın kaybedeni" kategorisinde ilk sıraya İran'ı yerleştirmekse yanlış olmaz.
Yine Suriye'deki devrimle İran, onlarca yıldır vekil güçler üzerinden yaptığı yatırımların çöktüğünü gördü.
Bir yandan da İsrail'in saldırılarıyla Hizbullah'ın büyük oranda zayıflaması, hatta Nasrallah'ın ölümü bu kaybı ikiye katladı.
"Şii hilali" büyük ölçüde karanlığa gömüldü.
Yemen'deki Husiler üzerinden mücadele sürüyor ama orada da yeni yıl için durum pek parlak görünmüyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi Hamas'ın eski lideri İsmail Haniye'nin Tahran'da İsrail tarafından şehit edilmesi ve eski Cumhurbaşkanı Reisi'nin helikopter kazasında hayatını kaybetmesi İran'ın itibarını iyice zedeledi.
İran için 2025'te de işler iyi gitmeyecek gibi görünüyor.
ABD'de Donald Trump'ın ikinci dönemi 20 Ocak'ta başlıyor.
İsrail ile birlikte ana hedeflerinin İran olacağı aşikâr.
Tahran'ı zor günler bekliyor.
İran'da ise Suriye'deki hezimetten Türkiye'yi sorumlu tutan geniş bir kesim var.
Siyasette açıkça söylenmese de medyada ve çeşitli törenlerde kullanılan ifadeler bunun göstergesi.
En son Erdebil'deki Çaldıran Şehitlerini Anma Töreni'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'e yönelik çok sert ifadeler kullandılar.
Kendilerini güçlü ve kararlı göstermeye çalışırken kullandıkları bu pek de dostane olmayan yöntemle, kendilerine diş bileyen ABD'ye fırsat veriyorlar, farkında değiller.
O görüntülerden sonra, ABD Temsilciler Meclisi'nin önemli bir Cumhuriyetçi üyesi sosyal medyada mesaj yayınladı.
Adı Joe Wilson.
Aynen şu ifadeleri kullandı.
"İran'daki terörist rejim tarafından NATO müttefiki Türkiye ve Azerbaycan'a karşı kullanılan iftira niteliğindeki açıklamaları kınıyorum. Suriye'den de açıkça belli olduğu gibi NATO müttefiki Türkiye Tahran'daki terörist rejimle mücadelede kritik bir ortaktır."
Kelimeler tamamen ona ait.
Bence Trump döneminde İran'a ağır bir baskı ve olası askeri müdahale planlarının gündemden düşmeyeceğinin göstergesi.
Üstelik anlaşılan işin içine Türkiye'yi de katmaya niyetliler.
Yeni dönemde bizi İran'la karşı karşıya getirme gibi planlar olabileceğinin işareti.
Muhtemelen en azından bir kısmı kabul görmeyecek taleplerle gelecekler.
Trump her ne kadar son zamanlarda Türkiye'ye güzellemeler yapsa da istediklerini almak için baskı kurma seçeneği de masada olacaktır.
İşte tam bu noktada, Washington'ın pazarlık yöntemlerini seçerken sahada ve masada eskisine göre daha güçlü bir Türkiye'nin var olduğunu unutmaması gerekli.
Yeri gelmişken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın yakın geçmişte yaptığı bir açıklamayı yeniden hatırlatmakta fayda var.
"Ben yeni dönemde İran'ın da ders çıkartacağını düşünüyorum. Yapıcı bir şekilde İran'a da yardımcı olmamız lazım" demişti.
Umarım Tahran da bunun farkındadır.
Yine Suriye'de yaşananlardan hareketle, yılın önemli kaybedenlerinden birinin de Rusya olduğunu söyleyebiliriz.
Suriye'deki askeri üslerinin akıbeti belirsiz.
Alternatif olarak Libya'yı düşünseler de oradaki meşru hükümet tarafından hoş karşılanmıyorlar.
Rus askeri varlığının artması, Libya için yeni gerilimler ve şiddetin tırmanması anlamına gelebilir.
Zaten Suriye'deki üslerin yerini de tutmayacaktır.
Bu durumda Rusların tek seçeneği kalıyor.
Suriye'nin yeni yönetimiyle iyi geçinip, Tartus ve Humeymim üslerindeki varlığın devamını sağlamak.
Ancak Moskova'ya kaçan Esed, tam da bu noktada Kremlin için taşıması güç bir yük haline gelebilir.
Mesela Suriye'nin yeni yönetimi Rusya'ya, "Üslerde kalmak istiyorsanız Esed'i geri gönderin" derse ne olacak?
Rusya, Ukrayna savaşındaysa önümüzdeki yılın kazananı olabilir.
Trump bu savaşı hızla bitirmek istiyor.
Ama yöntemi Ukrayna'nın pek de hoşlanmayacağı tarzdan olacak gibi.
Rusya işgal ettiği topraklardan çekileceğe benzemiyor.
Anlaşılan Trump'ın da böyle bir niyeti yok.
Üstelik Ukrayna'ya verilen askeri ve maddi desteği derhal kesip, ödenen paraları da tahsil etmeye niyetli.
Bu olursa, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy "yeni yılın en büyük kaybedeni" adayı olabilir.
Bir de "yılın suçlusu" var.
Bu kategoriye de iki isim birden koymak lazım
Biri, rejimi devrildikten sonra işlediği insanlık suçları gün yüzüne çıkan Beşar Esed.
Diğeri, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu...
Gazze'deki katliamlar bu yıl bitmedi.
Lakin 2025'te burada da savaşın sonu görünüyor.
Gazze'de taş taş üstünde kalmadı.
Yeniden imarı, hayatın canlanması onlarca yıl sürebilir.