Trump'ın gümrük vergilerini artırma kararı
Trump'ın gerek ilk başkanlık döneminde gerekse siyasi söylemlerinde sıklıkla dile getirdiği "Önce Amerika" (America First) yaklaşımı, sadece ABD iç politikasında değil, uluslararası sistemin dengelerinde de önemli kırılmalar yarattı. Bu yaklaşımın en belirgin yansıması da, Trump'ın geçtiğimiz günlerde açıkladığı gümrük vergilerini artırma kararı. Bu kararı Trump açısından, uluslararası ticaret ilişkilerinde daha baskılayıcı ve yeniden şekillendirici rol oynama hedefi olarak okumak mümkün. Ama öte yandan bu kararın, kısa vade için kazanç sağlasa da uzun vadede çok boyutlu etkilerinin olacağı, küresel ticaret düzeni ve uluslararası ilişkilerde büyük çatlaklar yaratacağı ortada. Durumu şu şekilde analiz edebiliriz:
Bilindiği üzere, uluslararası ilişkilerde serbest ticaretin teşvik edilmesi, 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan liberal düzenin temel taşlarından biriydi. Dolayısı ile, GATT'tan WTO'ya evrilen süreçte hedef, devletler arası karşılıklı bağımlılığı artırarak, çatışma riskini azaltmak ve küresel refahı yükseltmekti. Ancak Trump'ın gümrük vergilerini yükseltmesi, klasik merkantilist yaklaşıma işaret ediyor. Yani, neoliberal kuramların karşısında, yapısalcı- realist perspektifler yeniden güç kazanıyor dahası ulus-devletin ekonomik alanda aktörlüğü yeniden tartışmaya açılıyor.
Yeni Soğuk Savaşın Ekonomik Cephesi: Çin
Uzmanlara göre, Çin'e uygulanan yüksek gümrük tarifeleri, yalnızca ticaret açığını kapatma amacı değil, aynı zamanda Çin'in teknolojik ve ekonomik yükselişini de sınırlandırma amacı da taşıyor. Gerçekten de ABD'nin özellikle çip teknolojileri, 5G altyapıları ve yapay zeka alanlarında Çin'e uyguladığı kısıtlamalar, bir tür ekonomik silahlanma yarışı görüntüsü yaratıyor. Bu duruma cevaben de dünyadan bir karşı hamle gelecektir elbette. Mesela, özellikle küresel tedarik zincirlerinin yeniden yapılandırılması ve karşılıklı tarife savaşları gibi sonuçlara şahit olmamız mümkün. Hatırlarsanız, daha önce de ABD'nin ekonomik baskılarına- tuzaklarına karşı Çin, Kuşak -Yol girişimi ile, küresel ölçekte alternatif bir ticaret yolu geliştirdiğini, Kuşak Yol'un ABD'nin baskısını jeopolitik düzlemde dengeleyeceğini iddia etmişti. Şu son gelişmeler, Çin'in savunmasının haklılığı gösteriyor. Dolayısıyla, Trump'ın tarifeleri yalnızca bir ticari araç değil; aynı zamanda küresel liderlik mücadelesinin ekonomik cephesi.
ABD ve AB müttefik mi rakip mi?
Trump'ın gümrük vergilerinin otomotiv ve çelik gibi stratejik sektörlere uygulanması, transatlantik ticaret ilişkilerinde de ciddi gerilimlere yol açtı. Öte yandan, Trump zaten başından beri, Avrupa'yı, ABD'nin ticari avantajlarını sömüren yapı olarak tanımlayor, özellikle Almanya'yı dış ticaret fazlası nedeni ile eleştiriyordu. İşte Trump'ın bu stratejisinin gündemde tuttuğu,'ABD için, AB müttefik mi rakip mi?' sorusu, tekrar siyasetin odağına oturdu. Sonuçta da Trump'ın bu sert hamlesi, Atlantik ittifakının ekonomik zeminini zayıflattığı gibi, AB'yi ABD'ye olan bağımlılığını daha fazla sorgulamaya ve daha otonom bir dış politika arayışına itti. Dolayısı ile Fransa ve Almanya'nın stratejik özerklik kavramını daha sık dillendirmesi bu uygulamalarının doğrudan sonucu. Bu gelişmeler ise, AB'nin, Çin ve Rusya ile daha temkinli ama çok taraflı ilişkilere yönelmesini, ABD karşısında bir denge arayışına girmesini muhtemel kılıyor.
Ekonomik baskıdan güvenlik mimarisine: NATO
Trump, yalnızca ekonomik alanda değil, askeri ittifaklar düzeyinde de mali yük paylaşımı sorununu gündeme getiriyor. Dolayısı ile, gümrük vergileri ve ekonomik baskı araçları, NATO üyelerine yalnızca ekonomik değil, siyasi bir mesaj da içeriyor "Amerikan korumasının bir bedeli vardır."
İşte bu söylem, NATO'nun iç uyumunu zayıflattığı gibi, Avrupa'nın NATO dışında da güvenlik mekanizmaları (örneğin PESCO gibi) geliştirmesi ve Avrupa savunma stratejilerinin ortaklaşa güçlendirilmesinin gereğini öncelikli hale getiriyor. Öte yandan da, bu sonuçları Trump politikaları açısından analiz edersek, durumu; ekonomik araçlarla, askeri ve stratejik dengeleri etkileme olarak tespit etmek mümkün.
Diğer yandan, Trump'ın gümrük tarifelerini tek taraflı artırması, çok taraflı ticaret düzeninin kurumsal yapısına da ciddi zarar verecektir. Uzmanlar, Dünya Ticaret Örgütü'nün tahkim mekanizmasının zayıflatılmasının uluslararası ticaretin öngörülebilirliğini azalttığı gibi, bu durumun, küresel ticarette "kuralsızlık" ve "keyfiyet" izlenimi yaratacağını; küçük ve orta ölçekli ekonomiler için sistemik bir belirsizlik doğuracağını söylüyor.
Dolayısı ile, liberal uluslararası düzenin ekonomik ayağında bir erozyon yaşandığını, bunun yerini bölgesel ticaret blokları ve ikili anlaşmaların aldığını söylemek mümkün. Ama bu parçalanmanın, küresel yönetişim açısından önemli tehdit olarak karşımızda durduğunu da görmek gerekir.
Toparlarsak, Trump'ın gümrük tarifeleri politikası, kısa vadede bazı sektörlerde iç üretimi teşvik etse de, uzun vadede küresel ticaret sisteminde yapısal kırılmalara yol açacaktır. Mesela, Trump'ın bu politikasının Avrupa ile ilişkilerde neden olduğu güvensizlik, NATO gibi ittifak sistemlerine büyük zarar verecektir. Dahası, özellikle Çin ile ekonomik çatışmayı derinleştirmek jeopolitik gerilimi daha da tırmandıracaktır. Uluslararası ilişkiler açısından da, küresel düzeyde ortak çıkarların savunulabilmesi için daha fazla diyalog, öngörülebilirlilik ve kurumsal olarak iş birliği gerekirken, neoliberalizmin zayıflaması ve asıl önemlisi realizmin ekonomik araçlarla yeniden yükselişi büyük riskler getirecektir. Tabi Trump'ın politikalarında ne kadar ısrarcı olabileceğini de göreceğiz!
Yazarın diğer yazıları

Minguzzi cinayeti sonrası aileye şok eden tehdit: 4'ü SSÇ 5 şüpheli adliyede

Cumhurbaşkanlığı 6. Uluslararası Yat Yarışları Çanakkale Etabıyla Başlıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İsrail'e net mesaj: Buna göz yummayız

Anadolu Otoyolu'nun Bolu Dağı geçişinde zincirleme trafik kazası!
