Küresel Diplomasi ve Güvenlik
Son dönemlerde dünya sahnesinde gerçekten dikkate değer diplomatik hareketlilikler yaşanıyor. Münih 61. Güvenlik Zirvesi, Paris'teki Avrupa zirvesi, Riyad Zirvesi, ve Ankara'da gerçekleşen Erdoğan-Zelensky görüşmesi, uluslararası arenada dikkatle izlenen ve dolayısı ile küresel güç dengeleri ve diplomasi açısından derinlemesine dikkatle analiz edilen gelişmeler arasında yer alıyor. Zirvelerin çıktıkları ise, dünya siyasetinin yönünü belirleyebilecek kritik konuların tartışıldığı ve stratejik iş birliklerinin şekillendiği, önemli yeni platformlar oluştuğuna işaret ediyor.
RİYAD'DAKİ ABD-RUSYA GÖRÜŞMESİ, YENİ DÖNEMİN HABERCİSİ Mİ?
Riyad'da, ABD ve Rusya heyetleri arasında kurulan Ukrayna masası, uluslararası toplumda çok geniş yankı buldu. Bu görüşmenin en dikkat çekici yanı, Avrupa ve Ukrayna'nın müzakerelere dahil edilmemesiydi. ABD Başkanı Trump'ın, Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından gerçekleşen bu buluşma, Avrupa'da çok derin bir endişe ve güvensizlik atmosferi oluşturdu. Avrupalı liderler, ABD'nin bu hamlesini "şok edici bir politika değişikliği" olarak nitelendirirken, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Washington'un Rusya konusundaki ani politika değişikliğine karşı koordineli bir yanıt verilmesi çağrısında bulunarak, önemli Avrupa liderlerini acil görüşmelere davet etti. Bu gelişmeler, ABD'nin Avrupa'dan bağımsız hareket etme eğilimini ve transatlantik ilişkilerdeki gerginliğin kopma noktasına geldiğini gözler önüne serdi. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in, Münih zirvesinde, AB'yi sansür ve halkın taleplerini görmezden gelmekle suçlaması, gerilimi daha da artırdı.
PARİS'TE AVRUPA ZİRVESİ: BİRLİK İÇİNDE FARKLI SESLER
ABD ve Rusya arasındaki görüşmenin hemen ardından, Avrupa liderleri Paris'te acil bir zirve düzenledi. Amaç, ABD'nin Avrupa'yı dışlayan diplomatik hamlesine karşı ortak bir tutum belirlemekti. Ancak, zirveye bazı Doğu Avrupa ülkelerinin davet edilmemesi, Avrupa içindeki birlik ve dayanışma konusunda soru işaretleri doğurdu. Özellikle Romanya ve Çekya gibi, Ukrayna'yı güçlü bir şekilde destekleyen ülkelerin dışlanması, Avrupa'nın kendi içinde de büyük fikir ayrılıkları yaşadığını gösterdi.
Bu durum, uzmanlar tarafından yapılan analizlere, Avrupa'nın kendi güvenlik ve dış politika stratejilerini yeniden gözden geçirmesi, ABD'nin dış politikadaki yön değişikliklerine karşı daha bağımsız ve proaktif tutum sergilemesi gereği olarak yansıdı.
Öte yandan, Paris Zirvesi, kimi analizcilece, Avrupa'nın kendi güvenlik mekanizmalarını güçlendirme çabaları, transatlantik ilişkilerde yeni bir denge arayışının ifadesi olarak da okundu. AB'nin iklim değişikliği, dijitalleşme ve savunma sanayinde yeni adımlar atma istekliliği, AB'nin gelecek politikalarının en önemli önceliklerini şekillendirecek gibi görünüyor. Analistler, bu zirvelerin, Avrupa'nın uluslararası sistemde daha otonom bir aktör olma arzusunu pekiştirdiğini söylüyor.
ANKARA'DA ERDOĞAN-ZELENSKİY ZİRVESİ: TÜRKİYE'NİN ARABULUCULUK ROLÜ
Riyad zirvesi ile eş zamanlı, Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy arasında gerçekleşen kritik görüşme, bölgesel barış ve istikrar açısından çok önemli bir zirve olarak değerlendirildi. Zelenskiy, Riyad'daki görüşmenin kendileri için sürpriz olduğunu belirtirken, Erdoğan'da Türkiye'nin, Rusya ile Ukrayna arasında olası barış görüşmeleri için "ideal bir ev sahibi" olabileceğini ifade etti. Uluslararası basının da, geniş yer ayırdığı açıklamalar, Türkiye'nin çözümde aktif rol üstlenme isteğini bir kez daha gösterdi. Dahası, uzmanlar, zirvenin Türkiye'nin bölgede dengeleyici bir güç olarak rolünü pekiştirdiğini ve enerji güvenliği ile ticari iş birliğini derinleştirecek bir fırsat sunduğunu belirtti.
Toparlarsak, ABD'nin Avrupa'yı dışlayan diplomatik hamleleri, transatlantik ilişkilerde yeni bir kırılma noktasına işaret ediyor.Dolayısı ile, Avrupa'nın kendi güvenlik ve dış politika stratejilerini, hızla yeniden daha dikkatli tanımlaması gerekiyor. Yani, Münih güvenlik zirvesinin bu çıktısı daha çok su kaldırır gibi duruyor. Paris'teki zirvede ise, bazı ülkelerin dışlanması, AB içinde Ukrayna krizi konusunda tam bir fikir birliğinin sağlanamadığını ortaya koyuyor. Bu durum, AB'nin gelecekteki dış politika hamlelerinde de daha dikkatli ve kapsayıcı olması gerektiğini gösteriyor. Gelelim bize; Türkiye'nin, Ukrayna krizinde arabuluculuk yapma isteği dahası, her iki tarafla da iyi ilişkiler sürdürme çabası, bölgesel barışın inşasında Ankara'nın ne kadar stratejik bir aktör olduğunu gösteriyor. Bu üç önemli toplantının analizini birleştirdiğimizde, dünya gündeminin karmaşık bir diplomatik sürecin içinde şekillendiği ortaya çıkıyor. Artı, küresel güvenlik ve istikrarın sağlanması için diplomasinin önemi de artıyor. Buna ek olarakta küresel güç dengelerindeki değişikliklerin de sık sık uluslararası diyalogları zorunlu kıldığının altını çizelim. Ez cümle, ABD'nin bağımsız hamleleri, Avrupa'nın kendi içinde yaşadığı fikir ayrılıkları ve Türkiye'nin proaktif tutumu, önümüzdeki dönemde, küresel güç dengelerinin nasıl şekilleneceği konusunda kritik ipuçları sunuyor.
Yazarın diğer yazıları

Zelenski: Putin ateşkes anlaşmasını reddetmeye hazırlanıyor

AK Parti İstanbul İl Başkanı Özdemir'in saha çalışmaları sürüyor

Şinasi Yurtsever için Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan taziye mesajı: Sanat camiamıza başsağlığı diliyorum

UEFA Avrupa Ligi| Rangers- Fenerbahçe maçı canlı izle!
