Suriye'de stratejik dönüşüm ( 2)
2011'de Suriye'de başlayan halk devrimi, kısa sürede iç savaşa dönüşerek, Esad rejiminin geleceğini ve Suriye'nin bölgesel denklemdeki yerini sorgular hale getirmişti. Bugün kanlı Esad rejiminin devrilmesi, Ortadoğu'nun siyasi haritasını kökten değiştirebilecek dinamikleri barındırıyor. Bugün, Suriye'deki göreceli merkezi otorite boşluğu, ülkede birden fazla bölgesel ve etnik grup arasında haklı-haksız bir güç mücadelesini her an tetikleyebilir.
Bölge ülkeleri ve stratejik dönüşümleri
Türkiye, dün olduğu gibi, bugün de tutarlı politikaları ile sınır güvenliğini sağlamak ve mültecilerin onurlu geri dönüşü için, Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölgeler oluşturma stratejisini sürdürüyor. Dahası, Esad rejiminin devrilmesi ile, Türkiye'nin muhalif gruplar üzerinde etkisinin daha da artığı ortada. Dolayısı ile, Türkiye, Suriye'nin yeniden inşasında güçlü bir aktör olarak bölgede yer alıyor.
İran: Esed'in devrilmesi, İran'ın "Şii Hilali" stratejisi açısından büyük bir kayıp oldu. İran, desteklediği Şii milisler aracılığıyla Suriye'deki etkisini korumaya çalışsa da pek başarılı olduğu söylenemez. Dolayısı ile, İran'ın Lübnan'daki Hizbullah bağlantıları ve Suriye'de olası bir Sünni yönetim nedeni ile bölgedeki etkisi oldukça zayıflamış görünüyor. Yani İran'ın bölgedeki yenilgisi, politikalarında da stratejik dönüşümler getirecektir. Mesela, İran Esed'ın devrilmesiyle uğradığı "Şii Hilali" kaybını telafi ve yeni oluşacak yönetimi etkilemek için, sahada desteklediği Şii milis gruplarını devreye sokabilir.
Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri: Esad rejiminin devrilmesi, Suudi Arabistan ve müttefiklerinin İran'a karşı stratejik bir zaferi olarak görüldü. Bu ülkeler, Suriye'de Sünni bir yönetimin kurulmasına mali destek sağlayarak, Suriye'nin yeni yönetimini şekillendirmeye çalışıyorlar.
Rusya: Esed'in devrilmesi, Rusya'nın Doğu Akdeniz'deki stratejik çıkarlarına büyük darbe vurdu. Ancak Rusya, yeni yönetimle dialog halinde, Suriye'deki askeri üslerini korumayı hedefliyor. Türkiye'nin Suriye hedefleriyle ilgili, meşru açıklaması yaparak bölgede Türkiye ile birlikte olduğunu hissettirmeye çalışıyor.
ABD: ABD, Suriye'deki siyasi geçiş sürecinde belirleyici aktörlerden biri. Ama maalesef, Esad sonrası dönemde de PKK-YPG ile işbirliğini sürdürmeye kararlı görünüyor. Yine de ABD stratejileri için, 20 Ocak sonrasını beklemek daha doğru olabilir.
Sonuçta, Esad sonrası ortaya çıkan durumun, muhalif gruplar arasında çatışmalara neden olma riskini barındırdığı hissediliyor. Merkezi bir otoritenin olmaması, radikal örgütlerin yeniden güç kazanması endişesini ya da bunların üzerinden yeniden vekalet savaşlarının tetiklenmesi olasılığını akla getiriyor. Yani, Suriye'nin demokratikleşme sürecinde, bölgesel ve uluslararası aktörlerin çıkarları doğrultusunda büyük zorluklar yaşanabileceğini hissettiriyor. Hele Suriye'nin yeniden varolma sürecinin, Doğu Akdeniz'deki enerji hatlarının güvenliği üzerinde yaratacağı önemli etkiler düşünüldüğünde, çok dikkatli olunması gerektiği anlaşılıyor. Yeni yönetimin, çok da haklı olarak enerji kaynaklarını, Batı'ya aktarılmasında farklı aktörlerle işbirliği yapmak istemesi, sürecin üzerindeki baskılar artıracaktır. Şu ortada ki, Suriye'nin geleceği, sadece bir ülkenin değil, tüm Ortadoğu'nun jeopolitik dengelerini etkileyen bir mihenk taşı olmaya devam edecek.