ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Devlet Yöneticilerine Hakaret ve İftira: Özgürlük mü, Sınır mı?

Demokratik toplumlarda ifade özgürlüğü, bireylerin düşüncelerini serbestçe ifade edebilme hakkı olarak temel bir ilke kabul edilir. Ancak bu özgürlük, hakaret ve iftira gibi eylemlerle sınırsız mıdır? Günümüzde, sosyal medyanın kimliksizleştirme etkisiyle de herkese, ama özellikle devlet yöneticilerine yönelik hakarete varan ağır eleştiriler, asılsız suçlamalara şahit oluyoruz. Peki, bu tür söylemler bireysel özgürlüğün bir parçası olarak mı görülmeli, yoksa devlet yöneticilerinin de insan hakları çerçevesinde korunması gereken sınırları mı olmalı?

İfade Özgürlüğü ve Sınırları

İfade özgürlüğü, birçok demokratik hukuk sisteminde anayasal güvence altına alınmıştır. Örneğin ABD Anayasası'nın Birinci Değişikliği, bireylerin özgürce konuşma hakkını korur, dahası Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi de ifade özgürlüğünü tanır. Ancak bu özgürlükler mutlak değildir. Aynı sözleşmenin 10/2 maddesi, "başkalarının itibarını veya haklarını koruma" gibi gerekçelerle ifade özgürlüğüne sınırlar getirileceğini belirtir. Özellikle kamu görevlilerine yönelik eleştiriler ve hakaretler konusunda ise, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ifade özgürlüğünü çok geniş yorumlamakla birlikte, yöneticilere yönelik açık hakaret ve iftirayı kabul etmez. Örneğin, Lingens v. Avusturya (1986) davasında, AİHM, siyasilerin sert eleştirilere maruz kalabileceğini, ancak kişisel saldırı ve iftiraların asla kabul edilemeyeceğine hüküm verdi.

Eleştiri ve Hakaret Arasındaki Fark

Eleştiri, bir yöneticiye veya hükümete yönelik sert ama nesnel temellere dayanan değerlendirmeler içerir. Ama hakaret ve iftira, bilinçli kasıtla doğrudan bir kişinin onurunu kırmaya, gerçeğe aykırı suçlamalar yapmaya yöneliktir. Peki, eleştiri ve hakaret arasındaki farkı nasıl tanımlayabiliriz. Örnek vermem gerekirse,

Şu Eleştiri: "Bu hükümetin ekonomi politikaları başarısız oldu, işsizlik oranları arttı."

Bu Hakaret: "Bunlar hırsız, ülkeyi çaldılar."

Bu ise İftira: "Bu bakan, yabancı bir istihbarat servisine casusluk yapıyor." ( iddianın dayanağı yoksa iftira olur.)

Siyasetin Bozulan Eleştiri Şirazesi

Tam yeri gelmişken, bizde de özellikle son yıllarda siyasetin şirazesi eni konu kaymış durumda. Ağzı olan konuşuyor. Mesela, dünyanın övgüler yağdırdığı, öykündüğü Cumhurbaşkanı'na hakaret, kapı kapı dolaşıp mandacı zihniyetle şikayet etmek bizde neredeyse, utanmadan böbürlenme konusu. Hele bazı partilerin, siyasi seçmeni küçümseyerek yaptığı, karşıt açıklamalar, insanı hem hayrete düşüyor hem çileden çıkarıyor, hem de çok üzüyor.

Çok mu abartım, peki sorayım o halde; Türkiye'de tüm siyasilerin, parti çıkarlarını işin dışında tutarak, toplum ve ülke çıkarları için bir araya gelebildiklerine inanıyor musunuz? Mesela savunma sanayi konusunda? Çünkü, dünyada değişen güç dengelerini görünce, yapılan işlere şükretmemek, ancak kan da bir problem var sorusunu akla getirir. Dahası, hatırlarsanız, CHP'nin başına eşek koysalar oy veririm diyenler oldu bu ülkede, onları nereye koyalım? Eşeklerin başına mı?

Toparlarsak, siyaset yalnızca bir yönetim biçimi ya da seçim süreci ile bilgi vermez, aynı zamanda, bireylerin kimliklerini, değerlerini, aidiyetlerini de inşa ettikleri alan olarak işlev görür. Yani siyaset, toplumun sosyo-politik görünümü, değerleri ve beklentileri hakkında da bilgi verir. Seçim sonuçları da yalnızca bir politik tercihi değil, aynı zamanda toplumun sosyolojik ve psikolojik dinamiklerini de gösterir. Siyasetçilerde, önerilerini, kullandıkları dili vs bu tabanın yapısına ve aldıkları sonuçlara göre şekillendirirler. Peki, siyasette istediği başarıyı sağlayamamış, toplumun geneli ile köprü kuramamış, katıldıkları seçimlerde beklenenin bile çok altında kalmış partilerin ve siyasetçilerin dili, neden bu kadar cüretkar ve kirli ? En basitinden, Erdoğan'ın %51 oy alarak yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesinin anlamını, toplumun derin kodlarında aramak yerine, rabarba yapmak - saldırmak ,nasıl bir akıl tutulması? Ya bu rabarba devam ederse? Şu olur:

Mesela, Erdoğan'a en çok ses yükselten parti olarak CHP'yi mercek altına alalım ve soralım, çok partili sistemden bu yana, CHP en son ne zaman, kaç yılında iktidar oldu? CHP'nin iktidar olmasının üzerinden kaç yıl geçti? CHP'nin toplam iktidar olma süresi ne kadar?

Buyurunuz rakamlarla CHP performansı: ( yazar Akdoğan Özkan'ın araştırması) : Türkiye'nin 1950'den bu yana yaklaşık 65 yıllık sandık deneyimi var. Bu sürede CHP hiç tek başına iktidar görmedi. Toplam hükümet faaliyeti de yaklaşık 6 yıl. Bu 6 yıllık sürenin 4 yıl 9 ayı koalisyon hükümetleri içinde, 14-15 ayı da azınlık hükümeti içinde geçti. Yani CHP bu dönemin sadece yüzde 9.2'sinde iktidardaydı. CHP son kez hükümet etme fırsatını rahmetli Bülent Ecevit'in başbakan olduğu 42. TC hükümeti (5 Ocak 1978 –12 Kasım 1979) ile yakalamıştı. Buradan da şu net sonuca varabiliriz; CHP son 35 yıldır iktidar yüzü görmüyor. Son CHP hükümetinin 41 kişilik Bakanlar Kurulundan 25'inin ömrü CHP'yi bir kez daha hükümet ederken görmeye yetmedi. Öyle ki son kabineden bugün hayatta olan sadece 16 kişi var. CHP'de iktidar yüzü gördürememiş tam 4 genel başkan görev yaptı. Bu genel başkanlar içinde en uzun süreyle görev yapanı 15 yıl 8 ay ile Deniz Baykal oldu. CHP bu 4 başkanla 1979 yılından bu yana 5'i genel, 5'i yerel olmak üzere 10 seçimde seçmen karşısına çıktı. Ve hepsinde yenildi, Hatta seçimlerden birinde (1994) % 4, birinde de (1999) % 8 oy aldı. CHP, geçen 35 yıl zarfında 20 kez "kurultay heyecanı" yaşadı. Bunlardan 10'u olağan, 10'u olağanüstü kurultaylardı. Yani CHP iktidara yürüyeceği istikameti ve politikaları yeniden belirlemek, tasarlamak için tam 20 kez fırsat kullandı. Maalesef ne olağan ne de olağanüstü bir iktidar çıkarabildi bu kurultaylardan. Özetle, 1979'dan bu yana CHP 10 seçim, biri 15 yıl görev yapan 4 genel başkan, 20 kurultay, % 25 oy ve 35 yıllık muhalefet mahkumiyeti gördü.''

Gördüğünüz gibi, kendi toplumunun dengelerine üsten bakan, anlamayan, toplumuyla ortak değer, dil oluşturmayan her parti, her siyasetçi kaybetmeye mahkumdur. Bu hep böyle olmuştur, böyle de olacaktır.

Devam edelim: Sosyal Medyanın Yankı Odası Etkisi

Sosyal medyanın siyasi kutuplaşmayı derinleştiren etkisi uzmanlar tarafından sıkça dile getiriliyor. Çünkü sosyal medya algoritmaları, bireylere, yalnızca kendi görüşlerini destekleyen içerikleri, öne çıkararak sunuyor, yani bir anlamda yankı odaları oluşturuyor. Şöylede söyleyebilirim, körler, sağırlar- birbirini ağırlar misali. Bu da zaman içinde, karşıt görüşleri anlamama ve önyargının güçlenmesi gibi sonuçlar doğuruyor. Dahası, sosyal medyanın kimliksizleştirme etkisiyle de gündelik hayatta söylenmesi zor olan hakaretler ve aşağılayıcı ifadeler de, kolayca sıradanlaşıyor.

Öte yandan, devlet yöneticileri de herkes gibi bireysel haklara sahiptir. Bir kişinin kamusal görev üstlenmesi, onun insan onurunun korunması hakkından feragat etmesi anlamına gelmez. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi'ne göre, "Herkes onur ve saygınlığa sahiptir." ve devlet yöneticilerinin de bireysel hakları korunmalıdır. Her ne kadar, kamu görevinde oldukları için daha fazla eleştiriye açık olmaları demokratik toplumlarda bir gereklilik olsada, hakaret ve iftiraya varan sözler hem etik hem de hukuk açısından ifade özgürlüğünün sınırlarını aşar.

Ez cümle, demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü, bireyin düşüncelerini özgürce dile getirmesini sağlarken, eleştiri yöneltilen bireylerin de haklarını çiğnemeyecek şekilde sınırlandırmalıdır. Bu dengeyi kurmak da, hem hukuk sistemlerinin hem de toplumun çıkarına bir ortak sorumluluktur. Dolayısı ile hukuk ve etik açısından, yöneticilere, kamu görevleriyle ilgili sert eleştiriler ile yöneticilerin şahsi onurunu zedeleyen hakaret ve iftiralar ayrıştırılmalıdır. Dahası, devlete, devlet yöneticilerine hakaret kimseyi adam, mühim, modern, üstün, akıllı, zeki vs vs vs yapmaz .. Yapsa yapsa, vasat adam yapar, cüretkar yapar. Cüret ile zeka da aynı yerde durmaz!

Not: Dünyada Devlet başkanına hakaret suçlarına ilişkin yasal düzenlemeler:

Türkiye: Türk Ceza Kanunu'nun 299. maddesi, Cumhurbaşkanı'na hakareti suç saymakta ve azami 4 yıla kadar hapis cezası öngörmektedir.

Almanya: Alman Ceza Kanunu'nun 90. maddesi, federal başkana hakareti suç olarak tanımlar ve 3 aydan 5 yıla kadar hapis cezası öngörür.

İtalya: İtalyan Ceza Kanunu'nun 278. maddesi, cumhurbaşkanına hakareti suç olarak tanımlar ve 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörür.

Rusya: Rusya'da, devlet başkanına hakaret, 2019 yılında yürürlüğe giren bir yasa ile suç haline getirilmiş olup, para cezası veya hapis cezası ile cezalandırılıyor.

Hindistan: Hindistan Ceza Kanunu'nun 124 A maddesi, devlete veya hükümete karşı tahrik edici ifadeleri suç sayar ve ömür boyu hapis cezasına kadar varan cezalar öngörür.

Çin: Çin'de, devlet başkanına hakaret, "devlet otoritesini zayıflatma" veya "kamu düzenini bozma" suçları kapsamında değerlendirilir ve ağır hapis cezaları ile sonuçlanabilir.

Japonya: Japonya'da, imparatora veya kraliyet ailesine hakaret, Ceza Kanunu'nun 232. maddesi kapsamında suç sayılır ve para cezası veya hapis cezası ile cezalandırılır.

Birleşik Krallık: Birleşik Krallık'ta, kraliçeye veya kraliyet ailesine hakaret, "kraliyet hakareti" olarak bilinir ve tarihsel olarak ağır cezalar öngörülse de, günümüzde nadiren uygulanmaktadır.

Brezilya: Brezilya Ceza Kanunu'nun 26. maddesi, devlet başkanına hakareti suç olarak tanımlar ve 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası öngörür.

Arjantin: Arjantin Ceza Kanunu'nun 109. maddesi, devlet başkanına hakareti suç sayar ve 1 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası öngörür.

Güney Kore: Güney Kore Ceza Kanunu'nun 311. maddesi, kamu görevlilerine hakareti suç sayar ve 1 yıla kadar hapis cezası veya para cezası öngörür.

Endonezya: Endonezya Ceza Kanunu'nun 134. maddesi, devlet başkanına hakareti suç olarak tanımlar ve 6 yıla kadar hapis cezası öngörür.

Suudi Arabistan: Suudi Arabistan'da, devlet başkanına hakaret, şeriat yasaları kapsamında ağır cezalarla sonuçlanır.

Avrupa Birliği: Avrupa Birliği bir ülke olmamakla birlikte, üye ülkelerin çoğunda devlet başkanına hakaretle ilgili sert yasalar var.

Fransa, Kanada, Meksika, Güney Afrika ve Avustralya' da, cumhurbaşkanına yönelik hakaretler genel hakaret ve iftira yasaları kapsamında değerlendiriliyor.12 bin Avroya dek para cezası ve cinsiyetçi hakaret gibi durumlarda, çok daha ağır cezalar veriliyor. Örneğin, 2020'de Fransa'da bir vatandaş, Macron'a sosyal medya üzerinden hakaret ettiği gerekçesiyle yüklü bir para cezasına çarptırılmıştı, hatta

ABD: Belirgin yasa yok ama, Trump döneminde, sosyal medya üzerinden tehdit veya doğrudan hakaret edenler hakkında yasal işlemler başlatıldı..

Tarihsel Perspektifte, Devlet Yöneticilerine Hakarete verilen cezalar:

Fransa, 19. Yüzyıl: Napolyon döneminde yöneticilere hakaret edenler sıkı sansüre tabi tutuldu.

Nazi Almanyası: Hitler rejiminde Führer'e hakaret ciddi bir suç olarak kabul ediliyordu ve ağır cezalar verilirdi.


Yazarın diğer yazıları