Deli Adam Teorisi ve Günümüz Dünya Liderleri
Son günlerde, pek çok akademisyen, uluslararası ilişkiler uzmanı 'Deli Adam Teorisi'' üzerinde son derece ilginç çalışmalar yayımlıyor. Peki ama neden?
Öncelikle teoriyi bir tanımlayalım. 'Deli Adam Teorisi' (Madman Theory), siyasi literatürde, özellikle uluslararası ilişkiler bağlamında, bir liderin, stratejik durumlarda, karşı tarafa, öngörülemez ve irrasyonel davranışlar sergilemesini ifade eder. Teorideki temel varsayım, bir liderin mantıksız veya radikal bir figür olarak algılanmasının, rakiplerini temkinli olmaya zorlayacağı ve böylece stratejik kazanımlar elde edeceğidir. Bu garip stratejiyi, soğuk savaş döneminde ABD Başkanı olan R.Nixon kullanmış.
Peki, günümüzde bu konuda analizlerin çoğalmasının sebebi ne olabilir? Çünkü, kartların yeniden dağıldığı, sınırların yeniden çizildiği, ticaret ve enerji savaşlarının hibrit savaşlara döndüğü günümüzde, dünya deli adam stratejisinin sınırlarını test eden liderlerle dolu. Dahası günümüz liderlerinin pek çoğu, bilinçli ya da bilinçsiz şekilde bu taktiği kullanıyor. Tabi, bu değerlendirmelari yaparken, liderlerin gerçekten irrasyonel olup olmadığı veya stratejik olarak bu görüntüyü verip-vermedikleri önemli bir çalışma konusu. Bunu ayırt etmek kolay değil gerçekten.
Liderler bu stratejiyi tercih ediyor?
Aslında bu stratejinin, bazı durumlarda liderlere avantaj sağlayıp, masadaki müzakere gücünü arttırdığı biliniyor. Yani bir lider öngörülemez ve agresif göründüğünde, karşı taraf onun sınırlarını zorlamakta daha temkinli, soğukkanlı hareket edebiliyor . Ama öte yandan da uzun vadede böyle bir teoriyi uygulayan lider, kaotik bir dış politika ortamı yarattığından işler sarpa sarabiliyor. Çünkü bu sürekli belirsizlik, öngörülemezlik hali, küresel diplomasiyi zorlaştırıp, istikrarsızlığı artırıyor. Dahası, uzun süre "deli" gibi algılanan liderin, er ya da geç hem içeride hem de uluslararası alanda güvenilirliği azalıp, ülkesinin dış politikadaki manevra kabiliyeti kısıtlanıyor. Tabi, irrasyonel olduğu görülen bir lider, blöf yapmıyor, gerçekten tehlikeli hamleler atıyorsa, bud aha büyük bir tehlike. Çünkü, yanlış hesap riski artacağından, büyük savaşlar ve krizler ihtimali de yükseliyor demek. Eğer karşı tarafda aynı sertlikte yanıt verirse, işte o zaman kontrollü tehditler bir anda geri dönülemez çatışmalara yol açabilir.Dolayısı ile, toplumlar ve uluslararası kuruluşlar, bu tür liderlerin uzun vadeli zararlarını minimize etmek için daha akılcı politikalar geliştirmeli, istikrar ve hukuk devleti ilkelerini, bu tür irrasyonel görünen liderlere karşı en güçlü karşıt denge mekanizması olarak öne çıkarmalı. Özellikle diplomasinin kuralları böyle zamanlarda olmazsa olmaz olarak tanınmalı.
Bu teoriyi kullandığı düşünülen lider örnekleri
ABD başkanı Donald Trump : Trump'ın ilk başkanlık döneminde (2017-2021), özellikle dış politikada ani kararlar alması, müttefiklerini dahi şaşırtan açıklamalar yapması, diplomatik normları zorlaması ve bazen nükleer tehditler savurması, onun bu teoriye uygun bir lider olarak görülmesine yol açtı. Hatırlayın, Trump, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile olan ilişkilerinde önce sert tehditler savurmuş, ardından birden dostane bir diplomasiye yönelmişti. Bugün de, göreve geldiği 20 Ocak'tan itibaren birçok ülkeye yönelik sert çıkışlarda bulunan Trump'ın ilk görev haftası kriz yaratmakla geçti. Danimarka'dan Panama'ya çok sayıda ülkeye çatan, AB'yi istim üzerinde tutan Trump'ın, son hedefi Kolombiya oldu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin : Putin, özellikle 2022'de Ukrayna'ya yönelik başlattığı savaş ve Batı'ya karşı nükleer tehditleriyle, deli adam stratejisini kullandığı düşünülen liderlerden biri oldu. Batı'nın tepkisini ve Ukrayna'ya verdiği desteği kontrol etmek adına bazen irrasyonel bir lider gibi davranarak caydırıcılık oluşturmaya çalıştığı iddia ediliyor.
Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un : Kim Jong-un, özellikle nükleer silah denemeleriyle ve ABD'ye ve dünyaya yönelik tehditleriyle uzun süredir bu teoriye en uygun liderlerden olarak görülüyor. Kuzey Kore'nin zayıf ekonomisine rağmen, uluslararası siyasette dikkat çekmesini sağlayan en önemli unsur, Kim'in zaman zaman öngörülemez ve tehlikeli bir figür olarak kendini göstermesi.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman: Uzmanlar, Selman'ın gerçekleştirdiği ani reformlar, beklenmedik dış politika hamleleri, özellikle Yemen'deki askeri müdahalelerini işaret ederek, Selman'ın da bu stratejiye uygun davranışlar sergilediği ve öngörülemez bir lider profili çizdiğini iddia ediyor.
Burada bir parantez açalım: Bazı çevreler analizlerinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da, bu teoriye uygun hareket ettiğini iddia ediyor. Mesela, Sayın Cumhurbaşkanı'nın, Batı ile ilişkilerinde zaman zaman ani çıkışlar yapması, NATO ve Rusya gibi farklı bloklar arasında denge politikası izlemesi ve dış politikada beklenmedik adımlar atması, iddialarının temelini oluşturuyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uluslararası arenada, bölgesel ve küresel olaylara karşı takındığı tavırı, yürüttüğü tutarlı stratejiyi "rekleksif" olarak yorumlamak, sadece elde edilen başarıyı ve itibarı küçümsemeye çalışmak anlamına gelir, ki bu da akademik disiplinle bağdaşmaz. Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanı'nın 23 yıllık iktidarında, Libya, Sudan, Mısır, Somali, Avrupa ve Amerika ile ilişkilerde yaptığı isabetli hamleleri, stratejilerin refleksif değil bir satranç ustası kalitesinde olduğunu gösteriyor. Dünya kamuoyu gözünde, Trump, Putin, Selman ya da Kim Jong-un gibi liderlerin yerine-ederine bakınca, Sayın Erdoğan'a duyulan saygı ve güven bu farkı zaten fazlasıyla ispat ediyor.
Toparlarsak, 'Deli Adam Teorisi'ni, kısa ve uzun vadede stratejiler açısından değerlendirmek gerekir. Teoriyi, dijital çağın dinamikleri ile okursak, tekraren söylemek gerekirse, demokratik sistemlerin sahip olduğu denetleme ve dengeleme mekanizmalarının, bu tür liderlerin etkisini sınırlamak için ne kadar önemli ve gerekli olduğu gözler önüne seriliyor. Bu nedenle, bu teorinin uygulanması ve sonuçları, hem liderler hem de toplumlar tarafından dikkatle değerlendirilmelidir.