ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


2025 Aile Yılı

Hepimizin bildiği gibi, insanlık tarihinin en eski, en temel sosyal kurumlarından biri ailedir. Çünkü toplumların varlığını sürdürmesi, bireylerin kişiliklerini geliştirmesi ve insan ilişkilerinin sağlıklı şekilde ilerlemesi, güçlü aile yapıları ile ilgilidir.

2025 yılının Türkiye'de "Aile Yılı" olarak kabul edilmesi, bu temel kurumun önemine dair, hatırlatma yapması açısından çok değerli olduğunu düşünüyorum. Hele içinde yaşadığımız yüzyılın, değerler manzumesine verdiği hasarı düşünürsek, bu vurgunun önemi çok daha iyi anlaşılacaktır. Aslında, sadece geleneksel olarak değil bilimsel olarak da, ailenin toplum yapısı üzerindeki etkilerini ve önemini değerlendirmek mümkün. Mesela, sosyoloji açısından aile, toplum kültürünün, değerlerinin ve normlarının büyük ölçüde öğretildiği değerli kurum. Sosyologlar; aile, bireylerin sosyalizasyon sürecinde ilk ve en etkili aktördür diyor. Yani aile, çocukların sevgi, saygı, empati ve sorumluluk gibi temel insani değerleri öğrendikleri, aynı zamanda aileyi oluşturan bireylerin güven ve destek buldukları bir liman. Yine sosyoloji, aile birliğinin oluşturulamadığı, dolayısı ile bireylerin aile desteğinden yoksun toplumlarda, suç eğilimlerinin, bağımlılıkların, toplumsal uyumsuzluk gibi sorunların arttığını, aidiyet duygusunun çok zayıfladığını söylüyor. Şurası net ki, aile yapısının zayıfladığı toplumlarda da, toplumsal dayanışma ve güven duygusundan söz etmek mümkün olmayacaktır.

FELSEFİ PERSPEKTİFTEN AİLE

Felsefi açıdan aile, insanın varoluşsal anlam arayışında önemli bir yer tutar. Antik çağlardan bu yana filozoflar, insanın mutluluğunu ve erdemli bir yaşam sürmesini tartışırken, ailenin rolünü de ele almışlar. Aristoteles, aileyi insanın topluluk hayatına geçişinin temel birimi olarak tanımlamış ve onun insan doğasına uygun olduğunu savunmuştur.

Modern felsefede ise aile, bireyin öznel bir bütünlük içinde kendini gerçekleştirdiği bir alan olarak görülür. İnsan, aile içinde başkasıyla gerçek bir bağ kurar, kendi sınırlarının ötesine geçer ve aidiyet duygusuyla derin bir anlam kazanır. Ancak ailesizlik durumunda, birey bu anlamdan yoksun kalır ve yalnızlık, yabancılaşma gibi olgular daha belirgin hale gelir.

Psikolojik Açıdan Ailenin Rolü

Psikolojik olarak aile, bireylerin duygusal ve zihinsel sağlığı üzerinde kritik bir etkiye sahiptir. Sağlıklı bir aile ortamında büyüyen bireyler, özgüvenli, dengeli, empati kurabilen bir kişilik geliştirirler. Aile, aynı zamanda travmaların iyileştirilmesinde ve bireylerin zorluklarla baş etmesinde bir destek sistemi olarak işlev görür.

Aile bağlarının zayıf olduğu ya da tamamen bulunmadığı bireylerde ise, psikolojik sorunlar daha sık gözlemlenir. Depresyon, anksiyete, yalnızlık ve değersizlik hissi, ailesizliğin en yaygın sonuçları arasındadır. Ayrıca, bu bireylerde kimlik gelişimi de daha problemli olabilir, çünkü aile genellikle bireylerin kimliklerini inşa ettiği ilk sosyal çevredir.

Sonuç olarak, aile, bireylerin ruhsal ve sosyal gelişimini sağlayan, toplumun kültürel devamlılığını güvence altına alan ve insanın anlam arayışına katkıda bulunan vazgeçilmez bir kurumdur. Türkiye'nin 2025 yılını "Aile Yılı" ilan etmesi, bu temel kurumun güçlendirilmesi ve toplumda ailenin öneminin yeniden vurgulanması açısından, bir dönüm noktası olarak kabul edilmelidir. Çünkü ailesizliğin birey ve toplum üzerindeki olumsuz etkileri göz önünde bulundurulduğunda, aile yapısını koruma- güçlendirme çalışmalarının önemi, daha da açık hale geliyor. Bu doğrultuda, aile değerlerini yücelten politikalar, eğitim sistemine entegre edilmiş aile bilinci dersleri, toplumsal dayanışmayı artıran projelerle, 'gelecek' çok daha güçlü inşa edilebilir. Bir kez daha vurgulamak gerekirse, aile, sadece bireylerin değil, toplumun da sağlam bir zeminde ilerlemesinde kritik bir rol oynar. Toplumun geleceği, sağlıklı ve güçlü ailelerde yetişen bireyler tarafından inşa edilebilir. Üstelik, aile, nesiller arası bağı kuvvetle sağlayarak, kültürel devamlılığı da güvence altına almış olur. Dolayısı ile, aile birliğinin sağlanamadığı toplumlarda, sosyal çözülme, ekonomik maliyetlerin artışı,toplumsal dayanışmanın zayıflaması gibi ciddi sorunların ortaya çıkması muhtemeldir. Unutulmamalıdır ki, güçlü bir aile, güçlü bir toplumun temelidir ve aile herşeydir.


Yazarın diğer yazıları