ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Şam jeopolitiği üzerinden Türkiye

İbrahim Kalın'ın Ahmed eş-Şara'nın eşliğinde Şam'da Emeviye Camii'nde Cuma namazı kılması, arkasından Dışişleri bakanı Fidan'ın Kasyun dağında verdiği şifreli mesajlar, yalnızca dini veya kültürel bir jest olarak değil, aynı zamanda, bölgesel strateji ve jeopolitik bağlamda da analiz edilmesi gereken derin bir hamle.

Suriye iç savaşı sırasında, Türkiye'nin Esed rejimine karşı sergilediği net tutum, sınır güvenliğini sağlamak için yaptığı askeri operasyonlar, özellikle Türkiye'ye yönelik göç ve sınırdaki PKK/YPG varlığı gibi sorunların çözümü için diyalog zemini arayışı sır değil. Ama bugün Esed'in arkasında bıraktığı büyük yıkıntı ve vahşet, Türkiye'nin Esed tavrının ne kadar değerli olduğunu ve Esed'in neden bir diyaloğa yanaşmadığının adeta ispatı.

Bugün, Ankara'nın Yeni Suriye ile kazan kazan anlayışı üzerine kurduğu samimi strateji bölge güvenliği için de umut vaat ediyor. Örneğin, PKK/YPG'nin Suriye'nin kuzeyindeki varlığı, hem Türkiye'nin, hem de Yeni Suriye'nin ulusal güvenliği için birincil tehditlerden biri. Dolayısı ile Yeni Suriye ile işbirliği, bu tehdide karşı daha etkili strateji geliştirilmesine olanak sağlıyor. Ayrıca Türkiye'nin, Suriye'nin toprak bütünlüğüne verdiği destek, terörü bertaraf etmek ve bölge halklarının huzurlu geleceği için de büyük önem taşıyor.

Bu arada bilindiği üzere Suriye, enerji nakil hatları açısından stratejik bir konumda... Türkiye'de, Suriye'de istikrar sağlandığında, bu enerji hatları yeniden işlevsel hale geleceğinden, büyük ekonomik kazanımlar elde edecek. Ayrıca Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki enerji politikalarında, Suriye'nin kıyı şeridinin taşıdığı stratejik önemde malum... Bu yüzden Yeni Suriye ile yaptığımız deniz yetki anlaşması, bölgesel ve küresel dengeleri yerinden edecek kaldıraç özelliğine sahip. Ankara- Şam işbirliği, bölgedeki enerji paylaşımı müzakerelerinde Türkiye'nin elini güçlendirecek.

Her ne kadar şu an ortalık toz duman olsa da, süreç içinde Türkiye'nin Yeni Suriye ile işbirliği, Astana sürecinde birlikte hareket ettiği Rusya ve İran ile işbirliğini yeniden derinleştirebilir. Bu sürecin, Batı karşısında alternatif bir bölgesel güç birliği yaratma potansiyeli taşıma ihtimali bir köşede tutulabilir.

Türkiye, ayrıca Yeni Suriye ile ilişkileri ve stratejik hamleleri sayesinde, bölgede daha kapsamlı bir barış planına ön ayak olabilir. Bu plan, Irak, Lübnan ve Ürdün gibi diğer ülkeleri de kapsayarak, Gazze ve Filistin meselesinin kalıcı çözümünü sağlayabilir. Dahası Türkiye bölgedeki güçlü konumuyla, arabulucu rolünü üstlenebilir.

Ezcümle, Türkiye- Yeni Suriye ilişkileri ve Türkiye'nin kritik hamleleri- zamanlaması, bölgesel stratejilerde olduğu kadar, jeopolitik dengelerde de önemli bir kırılma noktası yaratıyor. Bu adım, Türkiye'nin Suriye'deki politikalarını yeniden şekillendirdiğini, bölgedeki güç boşluklarını doldurmayı hedeflediğini ve aynı zamanda İslam dünyasında liderlik iddiasının sürdürdüğünü gösteriyor. Zaten Ankara da bölge sorunlarının çözümünde dini ve tarihi bağlarını öne çıkararak birleştirici bir aktör olarak kendini konumlandırıyor. Türkiye'nin bu girişimi, doğru yönetilirse, bölgesel barışa büyük katkı sunacağı gibi Türkiye'nin küresel konumunu da güçlendirecektir.


Yazarın diğer yazıları