Kıbrıs dosyasına yeni bir sayfa
Kıbrıs, sadece Türkiye ile Yunanistan arasında değil, aynı zamanda AB, ABD, Rusya, Çin gibi aktörlerin arasında da stratejik rekabet alanlarından biri. Dolayısı ile, TDT üyesi Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'ın, Türk Birliğini derinden sarsan Kıbrıs adımını, bu rekabet ortamında çok boyutlu bir kırılma hattı ve yeni bir güç uzlaşmazlığı olarak değerlendirmek mümkün. Çünkü, Türk Devletleri Teşkilatı'nın AB ile uyumlanarak, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanıyan veya KKTC'nin statüsünü yok sayan bir çizgiye yaklaşması, Türkiye-Türk dünyası-AB üçgeninde derin jeopolitik, ekonomik ve diplomatik etki yaratacaktır.
Dahası, Türkiye açısından, mesele sadece Kıbrıs değil, aynı zamanda Türk dünyası dayanışmasının inandırıcılığı meselesi. TDT'nın bu hamlesinin, Türk kamuoyunda yarattığı ciddi hayal kırıklığı bir yana, ortaya çıkan fotoğrafta Türk Devletleri Teşkilatı içinde 'ortak dış politika refleksi'nin oluşamadığı da görülüyor. Yani, TDT'nin fiili bölünmüşlüğü, özellikle dış politika ve güvenlik konularında ne yazık ki henüz "tek seslilik" üretemiyor.
TÜRKMENİSTAN, ÖZBEKİSTAN, KAZAKİSTAN VE KIRGIZİSTAN NEDEN BU YOLU SEÇTİ?
AB ile anlaşmalar, bu ülkelerin doğrudan yatırım, yeşil enerji projeleri ve vize serbestisi gibi kazanımlarını artırıyor. Dolayısı ile, Batı ile ilişkilerde daha dengeli ve çok yönlü politika izlemeyi hedefliyorlar.
Diğer bir neden de şu; Bu devletler Türkiye'yi kültürel olarak yakın ama jeopolitik olarak 'araçsal bir aktör' olarak konumlandırıyor. Yani, Türkiye üzerinden Avrupa'ya açılmak isterken, AB nezdinde de Batı'yla iyi geçinme hedefindeler. Şöylede söyleyebilirim, bu kardeş devletler, Çin-Rusya dengesinde Türkiye'yi "batı'ya açılan kapı" gibi görme ve kullanma stratejisi içindeler.
Son olarak da, bu ülkeler Kıbrıs meselesini Türkiye'nin ulusal sorunu olarak görüyor; kendi dış politikalarını bu düzlemde riske atmaktan kaçınıyorlar. Bu, aslında "pasif pragmatizm"in de somut göstergesi.
Kısaca, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Kazakistan'ın, bağımsız bir ülke olarak attığı adımlar anlaşılabilir. Ama bir kardeş ülke olarak, kan hafızası bu yapılana arkadan bıçaklama- ihanet der.
AB'NİN TDT STRATEJİSİ NE?
Avrupa Birliği, Orta Asya'daki nüfuz yarışında Çin ve Rusya ile olduğu kadar Türkiye ile de rekabet içinde. Bu ülkelerle yapılan anlaşmalar yalnız enerji ve ekonomiyle sınırlı değil, aynı zamanda Türkiye'nin bölgede kurduğu tarihsel liderlik algısını da kırmaya yönelik ve bu konuda Brüksel'in mesajı net: Türkiye yerine doğrudan bizimle masaya oturun.
Öte yandan, bu gelişmeleri küresel sistemin geldiği "çok taraflı, parçalı ittifaklar dönemi"nin bir örneği olarak da okumak mümkün. Şöyle ki;
Bu gelişmelerin Türkiye için anlamı, Kıbrıs, F-16- F 35, NATO, enerji hatları gibi konulardan oluşan paralel baskı dosyalarının, yeni dünya düzeni pazarlık masasında öne sürülecek stratejik- zorlayıcı kartlar oluşu. Dolayısı ile, bu gelişmeler ışığında Türkiye'nin önünde üç ana yol ayrımı var.
1. TDT'nin kurumsallaşmasını hızlandırmak: Ortak dış politika mekanizmaları kurulmalı, KKTC gibi meselelerde kolektif tutum teşvik edilmeli.
2. AB ile müzakere kozlarını yeniden yapılandırmak: Orta Asya ülkelerinin AB ile yakınlaşması, Türkiye'ye diplomatik bir karşı hamle olamamalı, Türkiye bu süreci yönlendiren taraf olmalı.
3. Kıbrıs davasına, Afrika, İslam dünyası, Türk diasporası gibi alanlar hızla entegre edilmeli.
Yazarın diğer yazıları

Göztepe-Beşiktaş maçı ne zaman, saat kaçta, hangi kanalda? Göztepe Beşiktaş muhtemel ilk 11'ler

ABD yönetimi Kırım'ı Rus toprağı olarak tanımaya hazırlanıyor

Emine Erdoğan'dan "Cemre Çarşısı" paylaşımı

Soykırımcı İsrail'den Mescid-i Aksa provokasyonu! Skandal videoya tepki yağıyor
