ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Arjantin tangosu

Başlığa bakıp aldanmayın.

Mesele tamamen Ortadoğu ile ilgili.

Geçen hafta sonundan beri dünya hop oturup hop kalkıyor.

İran ve İsrail arasındaki restleşme herkesi iyice gerdi.

Meseleye hakim olmayanlar için kısa bir özet geçelim.

Temelinde İsrail'in Gazze'deki katliamları var.

İran vekil güçleri vasıtasıyla İsrail'in aylardır ciddi şekilde başını ağrıtıyor.

İsrail 1 Nisan'da buna çok sert bir cevap verdi.

Şam'da İran'a ait konsolosluk binasını yerle bir etti.

Ölen 13 kişiden 7'si devrim muhafızı, bunların 2'si de generaldi.

İran intikam yeminleri etti.

Birkaç gün sonra İran, İsrail'i doğrudan füzeler ve İHA'larla hedef aldı.

Cuma sabah erken saatlerde de İsrail'in karşı saldırısı geldi.

Yaşananların sadece bir tiyatrodan ibaret olduğuna inananlardan değilim.

Gerilim tamamen gerçek.

Ancak en azından şimdilik öyle bir hassas dengede tutuluyor ki iki taraf da birbirine diş göstermekten kaçınmazken, bölgesel savaş riskinden uzak durmak istiyor.

Bu yönüyle de karşılıklı bir mücadeleden çok itiş kakışlı bir dansı andırıyor.

Başlığın sebebi bu.

Hatırlarsınız, İran'ın İsrail'e saldırısında 300'den fazla İHA ve füze kullanılmıştı.

Ancak öyle göstere göstere yapıldı ki adeta İran İsrail'e "Ben atıyorum, sen karşıla" diyordu.

Zaten yüzde 95'inden fazlası İsrail hava sahasına ulaşamadan imha edildi.

İsrail'in karşı saldırısı da ondan pek farkı değil.

Bu yazını yazıldığı saatlerdeki son bilgilere göre İsfahan yakınlarında üç mini İHA, hava savunma sistemleriyle düşürüldü.

Hepsi bu.

İki taraf da birbirlerine aslında çok daha fazlasını yapabileceğini gösterdi ama yapmadı.

Anlaşılan İsrail stratejik olarak bu saldırıyı resmen üstlenmekten uzak duracak.

İranlı yetkililer de son saldırıda İsrail'i doğrudan sorumlu tutmadı.

Hatta Saldırının ertesi günü İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'yi konuşma yaparken gördük.

İsrail'e yaptıkları saldırıları överken, ülkesine yapılan saldırıdan bahsetmedi bile.

Daha ilginç detaylar da var.

İranlı yetkililer ısrarla gün boyu saldırıyı üstlenen olmadığını söylediler.

Hatta biri de İran toprakları dışından ülkeye bir saldırı yapılmadığını açıkladı.

Üstüne bir de hızlı misilleme niyetleri olmadığını belirtti.

Tabii bunlar "adları açıklanmayan" yetkililerden.

Yani mesajlar arka kapıdan, çoğunlukla da medya üzerinden verildi.

O açıklamaya bir de İsrailli "adı açıklanmayan yetkili" eklendi.

Onun açıklaması tabloyu daha da ilginç hale getirdi.

"İran'ı İran içinde vurabileceğimizi gösterdik" dedi.

Hatta iddiasına göre saldırı, İran'ın bunu bertaraf etmesini sağlayacak şekilde tasarlanmıştı.

Yani onların niyeti de, İran'ın saldırısında olduğu gibi doğrudan yıkım değildi.

Bu iki açıklama durumu farklı bir boyuta da taşıdı.

İsrail bu saldırıyı nasıl yaptı?

Muhtemel olan İran içindeki uyuyan hücrelerin kullanılmış olması.

Saldırıda mini İHA'lar kullanılmış olması ikinci ihtimalin daha kolay ve uygulanabilir olduğu izlenimini doğuruyor.

İsrail'in İran içinde hareket etme kabiliyeti olduğunu daha önceki örneklerden görmüştük.

Belki hatırlayanlarınız vardır.

İran'ın askeri nükleer programının babası sayılan Muhsin Fahrizade, 27 Kasım 2020'de Tahran yakınlarına konvoyuna düzenlenen saldırıyla öldürülmüştü.

Saldırganlar adeta buharlaşmıştı.

Bundan aylar önceyse İsrail Başbakanı Netanyahu, istihbarat faaliyetiyle İran'dan ele geçirilen nükleer programa dair gizli belgeleri kameralar önünde ifşa etmişti.

Fahrizade'yi de adı ve resmiyle birlikte hedef göstermişti.

Son gerilime dönecek olursak, bir de şu detayı hatırlatmakta fayda var.

Kulislerden sızan bilgiler, ABD'nin İsrail'in İran'a saldırmasını istemediğini bize gösterdi.

Aynı şekilde Gazze'nin güneyindeki Refah kentinde, büyük sivil kaybına yol açacak bir kara harekâtına da sıcak bakmıyor.

Ancak İsrail'in, İran'a saldırıyı çok sınırlı tutma karşılığında Refah'a saldırı konusunda ABD'den esneklik aldığı belirtiliyor.

Bu ciddi bir gelişme.

Zira saldırının tarihini bile belirlendiğini okuyoruz.

"Peki şimdi ne olacak?" derseniz...

Belli ki İsrail hem kredi toplayıp hem saldırının İran'ı harekete geçirecek çapta olmamasını tercih etmiş.

Hatta iddia o ki "Nükleer tesislerinizi vurabiliriz" mesajı vermek istemiş.

Çünkü hedef alınan İsfahan'da nükleer tesisler de var.

İran hızla olmasa da ilerleyen zamanlarda bu saldırıya karşılık verir mi, vermez mi?

Bunun cevabı beklenecek.

İran'dan karşılık gelirse İsrail de misilleme yapacaktır.

Bu durumda bölgesel savaşa doğru koşar adım gidiyor olacağız.

Bu da en büyük kâbus senaryosu.

Şimdilik mesele "mesajlaşma" boyutunda olsa da işlerin çığırından çıkması Ortadoğu'da her zaman mümkün olan bir ihtimaldir.

Ankara'dan Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında da bunu hissediyoruz.

"Gerilim, son gelişmelerin ardından kalıcı bir çatışmaya dönme riski bulunmaktadır" diyor.

Ve görünen o ki burada iş yine ABD'ye düşüyor.

ABD, Vietnam ve Afganistan'da olduğu gibi Ortadoğu'da yeni bir "bataklığa" sürüklenmek istemiyor.

Her ne kadar bunu henüz başaramamış olsa da hala şansı var.

Çünkü diğer ülkeler ne yaparsa yapsın, İsrail'i dizginleyebilecek olan ABD...


Yazarın diğer yazıları