ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Geri dönüş mümkün mü?

Cuma günü tüm dünyanın gözü Tahran'daydı.

Ülkenin dini lideri Ali Hamaney Cuma namazını bizzat kıldırdı.

Öncesinde Hizbullah'ın İsrail tarafından öldürülen lideri Hasan Nasrallah için anma tören, vardı.

İran ve Irak'tan yüzbinlerce kişi toplandı, "İsrail'e ölüm" sloganları attı.

Başkentin dört bir yanında ise meydanlara, caddelerde "Savaş istiyorsanız, biz savaşın ustasıyız" yazılı devasa afişler vardı.

Hamaney'in ne diyeceği merak ediliyordu.

Mesajı açıktı.

"İsrail'e en hafif yanıtı verdik" dedi.

"Meşru hakkımızdı. Gerekirse yine vuracağız" diye konuştu.

Tahran'dan daha önce de gelen "İsrail misilleme yaparsa daha sert karşılık verilecek" mesajlarıyla ötüşen bir konuşma yaptı.

Tam da o sıralarda, Nasrallah'ın cenazesi hakkında da yeni bilgiler geldi.

Prosedürün dışına çıkılarak, küçük bir törenle gizlice bilinmeyen bir noktaya geçici olarak defnedilmişti.

Çünkü İsrail'in cenaze törenini de vurmasından endişe ediliyordu.

Geçici olarak defnedildi çünkü Nasrallah aslen Kerbela'da toprağa verilmek istiyordu.

Muhtemelen şartlar olgunlaştığında yapılacak.

İran-Hizbullah cephesinde durum böyle.

İsrail-ABD cephesine gelince...

İsrail "İran'a mutlaka sert bir cevap verilecek" diyor.

Birkaç alternatif gündemde.

Nükleer tesisler bunlardan biri.

Petrol tesisleri bir diğeri.

Diğer stratejik tesisler, kişiler veya füzeli saldırı emrini verenler de hedef alınabilecekler listesinde.

ABD Başkanı Joe Biden birkaç gün önce nükleer tesislere saldırıyı tasvip etmediklerini söyledi.

Ancak petrol tesisleri hakkında bu kadar net bir ifadesi yok.

"Kapıyı aralık bıraktı" da diyebiliriz.

Bu açıklaması bile dünya piyasalarında petrol fiyatının yüzde 4 artmasına yol açtı.

Saldırı olursa kim bilir ne olacak...

Dahası İran'ın ambargolar altında ayakta durmaya çalışan kırılgan ekonomisinde petrol çok önemli yer tutuyor.

Pentagon da daha öne "İsrail'i savunuruz ama saldırılara katılmayız" diyordu.

Artık saldırı konusunda bunu söylemiyorlar.

Bir yandan da Gazze Şeridi, Batı Şeria, Lübnan'ın güneyi ve Beyrut'ta saldırılar aralıksız devam ediyor.

Zaman zaman buna Suriye toprakları da ekleniyor.

İsrail'in saldırılarında Lübnan ordusundan bir asker de öldü.

Lübnan'ın güneyindeki saldırılardan kaçan yüzbinlerce sivil var.

Ülkenin kuzeyine doğru ilerleyip, zaten kırılgan olan demografik yapıyı değiştiriyorlar ki, bu da iç karışıklığın artması riski demek ve İsrail'in işine geliyor.

128 binden fazla kişiyse Lübnan'dan Suriye'ye geçti.

Çoğu Suriyeliydi.

Bir zamanlar can korkusuyla Lübnan'a kaçanlar, şimdi yine can korkusuyla daha güvenli olduğunu düşündükleri için Suriye'ye geri kaçıyor.

İronik değil mi?

Kaderin cilvesi tam da bu olsa gerek.

Meselenin bir de nükleer boyutu var.

İran "Her ne kadar nükleer silah elde etme amacımız yok. Programımız barışçıl" dese de işaretler aksini söylüyor.

Zira silaha dönüşebilecek seviyede uranyum zenginleştirmeye çok yakın oldukları sır değil.

Hizbullah daha önce İran için bir nevi ileri savunmaydı.

İsrail, İran'ın nükleer programını askeri olarak hedef almaya kalkarsa, binlerce Hizbullah füzesi hazır bekliyordu.

Ancak son dönemde İsrail bu etki unsurunu önemli ölçüde bertaraf etmiş görünüyor.

Daha önce bazı İranlı yetkililer televizyon ekranlarında, nükleer silah yapabilecek teknolojilere ayrı ayrı sahi olduklarını ama bunları henüz birleştirmediklerini söylemişti.

Eğer nükleer silah niyeti varsa, İran'ın önünde riskli bir yol var demektir.

"İleri karakol" diyebileceği Hizbullah füzeleri güvence olmaktan çıktı ya da çıkmaya yakın.

Bu durum elbette İran'daki nükleer tesislere saldırı konusunda İsrail'in iştahını kabartıyor.

İran ise böyle bir saldırı olmadan önce elini çabuk tutup ilerleyebildiği kadar ilerleme gayretine girebilir.

İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan aslında Batı ile daha iyi ilişkiler peşinde.

Hatta nükleer müzakerelere de tekrar dönmek istiyor.

Haliyle az önce yazdıklarım birbiriyle çelişiyor gibi görünebilir.

Ama aynı Pezeşkiyan birkaç gün önce zorlandıkları için istemedikleri şeyler yağmak zorunda kaldıklarını söylemişti.

"Savaş istemiyoruz ama İsrail bizi zorluyor" demişti.

Bana kalırsa aynı hissiyatı nükleer program konusunda da yaşamaları an meselesi.

Geçen hafta Mısır Dışişleri Bakanı, "Ortadoğu'da geri dönülmez noktayı aştık" demişti.

Haklı çıkacak olmasından son derece endişeliyim.


Yazarın diğer yazıları