ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Türkiye'nin BRICS hamlesi ve stratejik mesajları (2)

BRICS'in batı merkezli ekonomik ve siyasi kurumlara, bir alternatif olarak yükselmek istediği bir dönemde, Türkiye'nin NATO üyesi olarak BRICS'e başvurması, Batı'nın tek başına küresel meselelerdeki baskın rolünün azalabileceğine dair sinyaller veriyor. Öyle ki, Türkiye'nin BRICS'e katılımı, küresel güç dengelerinin Batı merkezli bir yapıdan daha çok, çok kutuplu bir yapıya kaymasının bir işareti sayılabilir.Yani,Türkiye'nin BRICS hamlesi, stratejik açıdan birçok önemli mesaj taşıyor. Dolayısı ile küresel nizamda dengeleri etkileme potansiyeline de sahip. Öte yandan, BRICS'e katılmak, Türkiye'nin örneğin NATO üyeliğine yönelik bir tehdit olarak görülmese de, Türkiye'nin dış politikada daha bağımsız hareket etme arzusunu da gösteriyor. Dahası, Türkiye'nin BRICS'e yönelmesi, ülkenin jeopolitik stratejisinde bir değişimin göstergesi olarak da değerlendirilebilir. Belli ki, Türkiye, hem Batı hem de Doğu ile dengeli ilişkiler kurarak, kendi bölgesel ve küresel etkisini artırmayı hedefliyor. Bu da Batı'yı oldukça teleşlandırmış görünüyor. Gelin, konuyu biraz daha açalım, bu hamlenin stratejik mesajlarını birkaç açıdan değerlendirelim.

Türkiye'nin BRICS'e katılma isteği, dünya düzeninin tek kutuplu (ABD ve Batı merkezli) yapıdan uzaklaşıp çok kutuplu bir yapıya evrilmesinin bir parçası olarak görülebilir. BRICS, Batı'ya alternatif oluşturmayı hedefleyen bir platform olarak, Türkiye'nin üyeliği ile daha da güçlenebilir. Çünkü sonuç olarak, Türkiye'nin BRICS'e katılımı, Batı dışı bir ekonomik ve siyasi bloğun büyümesine katkı sağlayacağı gibi, dünya siyasetinde güç dengelerini Batı'nın aleyhine kaydırabilir. Mesela Türkiye'nin BRICS'e katılımı, ABD ve AB'nin küresel ekonomik düzen üzerindeki etkisini dengeleyebilir. Bu durum, özellikle Çin ve Rusya gibi BRICS üyeleri için stratejik bir avantaj sağlar. Bu da, Batı'nın ekonomik yaptırımlarına karşı BRICS üyelerinin daha dirençli hale gelmesini destekleyebilir.

Sonuç olarak, şu hissediliyor ki, NATO üyesi Türkiye, stratejik konuma sahip bir ülke olarak, BRICS talebi ile jeopolitik konumunu daha da güçlendirmeyi hedefliyor. Çünkü, Türkiye'nin BRICS'e katılımı, dünya ticaret yollarında ve enerji koridorlarında önemli değişikliklere yol açma potansiyeline sahip. Batı için sorun da tam da bu. Türkiye'nin bir BRICS üyesi olarak, Çin, Rusya ve Hindistan gibi büyük ekonomilerle daha yakın ekonomik ilişkiler kurması, küresel ticaret ağlarını yeniden şekillendirebilir, hatta enerji kaynaklarının dağıtımını etkileyebilir. Nasıl mı? Düşünün, Türkiye'nin BRICS üyeliği, Orta Doğu, Kafkaslar ve Doğu Akdeniz gibi stratejik bölgelerde yeni ekonomik ve enerji işbirlikleri doğurabilir. Bu durum, mesela Avrupa'nın enerji güvenliğini, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi gibi küresel projeler üzerinden doğrudan etkilemez mi?

Öte yandan, Türkiye'nin BRICS'e katılımı, AB ve NATO ilişkilerinde yeni bir denge arayışı olarak da okunabilir demiştik. Evet, Türkiye, Batı ile ilişkilerinde zaman zaman yaşadığı gerilimleri, alternatif ittifaklar kurarak dengelemek, dış politikasında daha esnek bir duruş sergilemek istiyor olabilir. Dolayısı ile, BRICS hamlesi, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını korumak için Batı ile müzakerelerinde elini güçlendirebilir. Mesela, Türkiye, AB ile gümrük birliği müzakerelerinde, NATO'nun stratejik planlamalarında daha fazla taviz koparmak için BRICS üyeliğini bir koz olarak kullanabilir.

BRICS'İN TÜRKİYE'YE OLASI RİSKLERi

Türkiye'nin hem Avrupa Birliği'ne hem de BRICS'e üye olması teorik olarak mümkün görünmekle birlikte, pratikte bazı zorlukları ve engelleri barındırıyor. Mesela, AB, belirli bir hukuk sistemine, ortak bir pazara, para birimine (Euro Bölgesi için) ve siyasi entegrasyona sahip, oldukça organize bir yapı, BRICS ise daha esnek, esas olarak ekonomik işbirliğine dayanan bir platform. Üstelik üyeleri arasında, AB'de ki gibi sıkı bir siyasi veya ekonomik entegrasyon yok. Bu yüzden, Türkiye'nin her iki örgüte de üye olmasının önünde yasal bir engel olmasa da, pratikte çeşitli siyasi ve stratejik zorluklar mevcut.

Sözünü ettiğim zorluklardan biri, AB ile Uyum Süreci. AB üyelik süreci, aday ülkelerin AB müktesebatına (yasal ve düzenleyici çerçeve) tam uyum sağlamasını gerektiriyor. Bu süreçte Türkiye'nin BRICS gibi Batı-dışı bloklara katılması, AB içinde soru işaretlerine neden olabilir. Dahası, AB-Türkiye ilişkileri zaten zaman zaman gerilimli bir sürece evrilebiliyor. Türkiye'nin BRICS'e katılması, AB içinde bazı kesimlerde, Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşmaya çalıştığı algısını güçlendirebileceği için, Türkiye'nin AB üyelik sürecini çok daha zorlaştırabilir. Tabi bu konuda hala umudu olanlar için.

Ayrıca Türkiye'nin BRICS'e katılması, ekonomik açıdan da yeni fırsatlar elde etmesine olanak tanıyabilir. BRICS ülkeleri ile artan ticaret ve yatırım ilişkileri, Türkiye'nin ekonomik büyümesini destekleyebilir. Ancak bu, aynı zamanda Türkiye'nin Batı ile olan ekonomik ilişkilerinde bazı riskleri de beraberinde getirebilir. Özellikle AB ile olan gümrük birliği gibi anlaşmalarda olası değişiklikler düşünüldüğünde dikkatli bir strateji izlenmesi gerekir.

Uzmanlar da ,Türkiye'nin BRICS başvurusuna dair çeşitli görüşler paylaşıyor. Bazı analistler, bu hamlenin Batı ile ilişkileri zedeleyebileceğini savunurken, diğerleri bu hamleyi Türkiye'nin küresel çok kutuplu sistemde daha fazla söz sahibi olma isteğinin bir yansıması olarak görüyor ve Türkiye'nin hem Batı hem de Doğu ile denge politikası izlemek istediği belirtiliyor.

Kimi uzmanlara göre olası zararlar şöyle; Türkiye'nin BRICS'e katılması, Batı merkezli ekonomik ve siyasi kuruluşlarla olan ilişkilerini zayıflatabilir. Özellikle Türkiye'nin AB ve NATO ile güçlü bağları dikkate alındığında, BRICS üyeliğinin bu bağları zorlayabileceği dile getiriliyor. Batı ülkeleriyle ekonomik ilişkilerin bozulması, Türkiye'nin ihracat pazarları ve yabancı yatırımcıların güveni üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.

Türkiye'nin BRICS gibi alternatif ekonomik bloklara yönelmesi, Batı merkezli yatırımcılar arasında güven kaybına yol açabilir. Özellikle ABD ve AB ile ticari ve finansal bağları güçlü olan ülkeler, Türkiye'yi daha riskli bir yatırım destinasyonu olarak görebilirler. Uluslararası yatırımcıların güven kaybı, döviz girişlerinin azalmasına neden olabileceği gibi bu da Türk Lirası üzerinde baskı yaratabilir.

Türkiye, BRICS ülkelerine ithalatında büyük bir açık veriyor (2022'de 117 milyar dolarlık ithalat, 17 milyar dolarlık ihracat). Bu dengesizlik, BRICS'e katılım sonrası daha da derinleşebilir, çünkü Türkiye'nin BRICS ülkelerine ihracat kapasitesini hızlı bir şekilde artırması zor olabilir.

Dünya genelinde ise, bazı uzmanlar da, BRICS'e katılımın uzun vadeli ekonomik faydalar sağlayabileceğini savunmakla birlikte, kısa vadede Türkiye'nin ekonomisinde şoklar yaratabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Örneğin, Türkiye'nin Batı ile olan finansal ve ticari entegrasyonunu koruması gerektiği aksi takdirde uzun vadede ekonomik sıkıntılar yaşanabileceği görüşü öne çıkıyor.

Ez cümle, Türkiye'nin BRICS'e (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) tam üyelik başvurusu yapması, ülkeye çeşitli ekonomik fırsatlar sunabilir. BRICS ülkeleri, dünya ekonomisinin yaklaşık %31,5'ini temsil eden dev bir ekonomik blok oluşturuyor. Bu, Türkiye'nin BRICS ülkeleriyle ticaret hacmini artırma ve özellikle altyapı projeleri ile yatırım olanaklarını genişletme fırsatını beraberinde getirebilir. Ayrıca, BRICS tarafından kurulan Yeni Kalkınma Bankası gibi finansal kuruluşlardan kredi ve destek sağlama olasılığı da Türkiye için cazip olabilir. Dahası, Ekonomik anlamda, Türkiye'nin BRICS üyeliği, Doğu ve Batı arasında bir ticaret köprüsü olma stratejisine hizmet edebilir. Ayrıca Türkiye, BRICS'e katılarak enerji güvenliği gibi alanlarda da iş birliğini güçlendirmeyi hedefleyebilir, özellikle Rusya ve Çin gibi ülkelerle ilişkilerini derinleştirerek bu alanda önemli kazanımlar elde edebilir. Ama! Ortaya çıkan riskleri en iyi şekilde yönetebilecek önlemler aldıkça!


Yazarın diğer yazıları