ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


2024 ABD seçimleri, Ortadoğu ve Türkiye

2024 ABD seçimlerinin dünya genelinde yarattığı genel algı, seçim sonuçlarının özellikle küresel güvenlik, ekonomi, ve ABD'nin uluslararası ilişkilerdeki tutumunu ciddi şekilde değiştirebileceği yönünde. Kamala Harris ve Donald Trump arasındaki yarış, yalnızca ABD'yi değil, dünya siyaseti üzerinde de büyük bir etki potansiyeli taşıyor.

Harris, Biden yönetiminde olduğu gibi, İran nükleer anlaşmasına dönmeyi hedefleyebilir ve bölgedeki diplomatik ilişkileri güçlendirmeye çalışabilir. İsrail-Filistin ilişkilerinde dengeyi gözetmesi beklenen Harris, daha dengeli bir Ortadoğu politikası izleyebilir, bu da bölgedeki istikrarı artırabilir.

Öte yandan, Trump, önceki döneminde İsrail yanlısı politikalar izlemiş ve Suudi Arabistan ile yakın ilişkiler kurmuştu. Dolayısı ile, bu kez İran'a karşı daha sert bir tutum sergileyebilir, bu da bölgede gerilimlerin artmasına neden olabilir. Ayrıca, ABD'nin bölgede askeri varlığını azaltma ihtimali, bölge dengelerini etkileyebilir.

Türkiye Üzerindeki Etkiler

Harris'in kazanması, özellikle Türkiye'nin Suriye ve bölgedeki terör operasyonları üzerinde daha fazla diplomatik baskı anlamına gelebilir.

Trump yönetimi ise Türkiye ile daha pragmatik bir ilişki yürütebilir. Türkiye'nin NATO içerisindeki stratejik önemi, Trump'ın kararlarında etkili olabilir. Bu, Ankara'nın daha bağımsız bir dış politika izlemesine olanak sağlayabilir, ancak aynı zamanda Rusya ile ilişkilerde daha dikkatli olmasını gerektirebilir.

Seçimlere yönelik ilginç analizler

ABD seçimlerinin daha az konuşulan ama etkili olabilecek yönleri üzerine bazı ilginç ve derinlemesine analizlerde var. Şöyle ki:

ABD İç Politikasında Otoriterleşme Eğilimleri:

Trump'ın kazanması durumunda, ABD iç siyasetinde daha otoriter ve merkeziyetçi bir yapının oluşabileceği yorumları öne çıkıyor. Özellikle Trump'ın desteklediği bazı düşünce kuruluşları, geleneksel ABD siyasetinin özgürlükçü ve dengeleyici yapısından uzaklaşıp daha kapalı ve baskıcı bir düzene geçişi savunuyor.

Küresel Çapta Güç Dengelerinin Değişimi:

Harris'in kazanmasıyla ABD'nin geleneksel müttefikleriyle daha yakın iş birliği içinde olması beklenirken, Trump'ın zaferi durumunda, ABD'nin ittifak sistemine yönelik şüpheci bir yaklaşımı tercih edebileceği düşünülüyor. Bu durumda, Avrupa ülkeleri ve NATO üyeleri kendi güvenlik stratejilerini bağımsız olarak geliştirmek zorunda kalabilir. Özellikle Almanya ve Fransa, AB ordusu kurma fikrini daha da ciddiye alabilir, bu da ABD'nin küresel güç merkezi olma rolünü zayıflatabilir.

İklim Krizi ve Enerji Politikaları:

İklim değişikliği konusu, her iki adayın tamamen farklı yaklaşımlar sergilediği bir alan. Harris, iklim politikalarına yönelik uluslararası iş birliğine dayalı bir yaklaşım sergileyecekken, Trump'ın yeniden başa gelmesi durumunda fosil yakıt üretimini artırma ve çevre düzenlemelerini azaltma politikasını geri getirebileceği belirtiliyor. Bu durumda, Avrupa ve Asya'da çevreye duyarlı ülkelerle ABD arasında yeni gerginlikler çıkabilir ve ABD'nin iklim değişikliğiyle mücadeledeki lider rolü sorgulanabilir.

Ortadoğu'da Çin ve Rusya'nın Güç Kazanma İhtimali:

Trump'ın Ortadoğu'daki askeri varlığı azaltması durumunda, boşluğu Çin ve Rusya gibi güçlerin doldurabileceği düşünülüyor. Özellikle İran, Çin'le ekonomik ve askeri iş birliğini artırabilir ve bu durum ABD'nin Ortadoğu'daki nüfuzunu azaltabilir. Harris ise ABD'nin bölgedeki varlığını sürdürerek, İsrail ve Körfez ülkeleriyle olan ilişkilerini güçlendirmeye çalışabilir.

ABD'nin Küresel Liderlik Rolü ve Jeopolitik Etkiler

Harris kazanırsa ABD'nin müttefikleriyle daha güçlü bağlar kurup çok taraflı diplomasiye ağırlık vereceği, Trump kazanırsa ise daha içe dönük, "Önce Amerika" politikalarına geri döneceği öngörülüyor. Trump'ın bu yaklaşımı, özellikle Avrupa'nın savunma konularında daha bağımsız ve kendi ayakları üzerinde durmaya yönelmesine neden olabilir. Bu, NATO'nun Avrupa içindeki anlamını da yeniden tartışmaya açabilir ve kıta üzerinde yeni güvenlik yapılarının temellerini atabilir. Bu perspektiften bakıldığında, Trump'ın kazanması ABD'nin küresel nüfuzunu kısıtlayabilir ve Avrupa'nın kendi güvenlik politikalarını daha bağımsız bir şekilde oluşturma ihtiyacını artırabilir.

Sonuç olarak, ABD seçimleri, dünya sahnesinde güç dengelerini doğrudan etkileyecek kritik bir olay. ABD'nin geleneksel müttefiklerine sırt çevirip daha içe dönük bir politika izlemeye başlaması, uzun vadede ABD'nin küresel liderliğinin sorgulanmasına yol açabilir. Öte yandan, Harris'in kazanması, ABD'nin küresel liberal düzeni koruma ve müttefiklerle ortak değerleri sürdürme çabalarını yeniden canlandırabilir. Bu ikilem, yalnızca ABD'yi değil, dünya siyaseti ve ekonomisinin geleceğini de yeniden şekillendirecek gibi görünüyor.


Yazarın diğer yazıları