“Karadeniz Kaynıyor: Türkiye Kritik Dengeyi Arıyor!”
ABD Başkanı Joe Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli silah kullanma izni vermesi ve ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni nükleer doktrini onaylaması, uluslararası güvenlik dengeleri açısından ciddi riskler ve potansiyel etkiler taşıyor. Bu durumun sonuçları şu şekilde değerlendirilebilir:
Putin'in yeni nükleer doktrini, nükleer silahların kullanım koşullarını genişletebilir ve bu da küresel güvenlik açısından tehlikeli bir emsal oluşturur. Bu, caydırıcılık yerine bir tırmanış riskine yol açabilir. Ayrıca, uluslararası toplumda Moskova'nın daha da izole edilmesine ve ekonomik yaptırımların artırılmasına yol açabilir. Ukrayna'ya uzun menzilli silahların verilmesi, savaşın Rusya topraklarına taşınmasına yol açabilir. Bu durum, NATO-Rusya arasında doğrudan bir çatışma riskini artırır. Bu gelişmeler, hem bölgesel hem de küresel anlamda yeni bir silahlanma yarışını tetikleyebilir. Özellikle nükleer silah sahibi ülkelerin kendi doktrinlerini gözden geçirmelerine neden olabilir. Ayrıca, bu karşılıklı el yükseltme adımları, taraflar arasında diplomatik çözüm arayışlarını daha da zorlaştırabilir ve barış görüşmelerini çıkmaza sokabilir.
Ama ! öte yandan da, uzun menzilli silahlar, Ukrayna'nın kendi topraklarını savunma kabiliyetini artırabilir ve Rusya'nın saldırganlığını sınırlayabilir. ABD'nin Ukrayna'ya destek vermesi ve Putin'in nükleer doktrin hamlesi, karşılıklı caydırıcılığı pekiştirerek doğrudan bir çatışmayı engelleyebilir. Ancak bu caydırıcılığın etkili olabilmesi, elbetteki tarafların rasyonel hareket etmesine bağlı. Ayrıca Ukrayna'ya verilen destek, Batı ittifakını daha da güçlendirebilir ve ortak bir tehdit algısı oluşturabilir. Bu, NATO ve diğer müttefikler arasında daha güçlü bir dayanışma sağlayabilir.
Dahası, Rusya-Ukrayna çatışmasının küresel bir gerilime dönüşmesi, ekonomik, insani ve siyasi alanlarda da geniş kapsamlı etkiler yaratabilir.
Ekonomik Etkiler:
Enerji Krizi: Rusya, dünyanın en büyük enerji tedarikçilerinden biri. Çatışmanın genişlemesi, enerji arzında kesintilere yol açarak küresel enerji fiyatlarını artırabilir.
Gıda Güvenliği: Rusya ve Ukrayna, önemli tahıl üreticileri. Savaşın uzaması, gıda arzında aksamalara ve fiyat artışlarına neden olabilir.
İnsani Etkiler:
Mülteci Krizi: Çatışmanın genişlemesi, daha fazla insanın yerinden edilmesine ve yeni bir mülteci krizine yol açabilir.
Sivil Kayıplar: Savaşın yayılması, sivil kayıpların artmasına neden olabilir.
İngiltere'nin Açıklamaları
İngiltere, Rusya-Ukrayna çatışmasında aktif bir rol üstlenerek, tüm süreç boyunca Ukrayna'ya askeri destek sağlamıştı. İngiltere Dışişleri Bakanının Rusya'nın saldırganlıklarına karşı direnme çağrısında bulunması, Putin'in başarılı olması halinde Birleşmiş Milletler Şartı'nın maddelerinin anlamını yitireceğini belirtmesi küresel kriz tehlikesinin ne kadar yüksek olduğunu bir kez daha gösteriyor. İngiltere'nin bu açıklamaları, Ukrayna'ya verdiği desteğin devam edeceğine ve Rusya'nın eylemlerine karşı kararlı bir duruş sergileneceğine işaret ederken, Rusya'nın Londra Büyükelçisi Andrei Kelin'in, İngiltere'nin Rusya-Ukrayna çatışmasına doğrudan müdahil olduğunu ifade etmesi, İngiltere'nin restini, Rusya'nın gördüğüne işaret ediyor.
Öte yandan, Rusya-Ukrayna savaşının tırmanması ve uluslararası boyut kazanması, Türkiye'yi bir çok yönden etkileyebilir. Çünkü Türkiye'nin coğrafi konumu ve uluslararası arenadaki aktif rolü nedeniyle bu gelişmelerden doğrudan etkilenmemesi çok mümkün görünmüyor.
Mesela, çatışmaların artması, enerji fiyatlarını yükselterek Türkiye'nin enerji maliyetlerini artırabilir. Kriz nedeniyle tahıl arzındaki kesintiler gıda fiyatlarında artışa neden olabilir. Türkiye, Rusya ve Ukrayna'dan ciddi miktarda turist çeken bir ülke, dolayısı ile savaşın uzaması, turizm sektörüne olumsuz yansıyabilir. Ama sanırım Türkiye için en zorlayıcı olan jeopolitik riskler olacaktır.
Türkiye açısından jeopolitik riskler
Karadeniz Güvenliği
Türkiye, Karadeniz'deki istikrar için kritik bir aktör. Dolayısı ile çatışmanın Karadeniz'e sıçraması, Montrö Sözleşmesi üzerinden Türkiye'yi zor kararlar almak zorunda bırakabilir.
NATO-Rusya Gerginliği:
Türkiye, NATO üyesi olarak Batı ile Rusya arasında sıkışabilir. Özellikle S-400 gibi hassas savunma sistemleri nedeniyle Türkiye'nin dengeleme politikası baskı altına girebilir.
Mülteci Krizi:
Savaşın şiddetlenmesi, Ukraynalı mültecilerin Türkiye'ye yönelmesine yol açabilir. Bu, mevcut mülteci krizini derinleştirebilir ve ekonomik/sosyal maliyetler doğurabilir.
Ama öte yandan da, bu gerginlik Türkiye'ye diplomatik ve stratejik fırsatlarda sağlayabilir. Türkiye, Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakerelerde önemli bir rol oynayarak uluslararası arenada etkinliğini artırabilir. Türkiye'nin Karadeniz'deki stratejik konumu, NATO ve Batı'nın desteğini artırabilir. Bu, Türkiye'ye askeri, ekonomik ve diplomatik avantajlar sağlayabilir. Türkiye'nin savunma sanayii ürünleri (örneğin, Bayraktar SİHA'ları), Ukrayna gibi ülkelerden talep görmeye devam edebilir. Türkiye, kriz nedeniyle oluşan tedarik zinciri sorunlarında alternatif bir ticaret ve üretim merkezi haline gelebilir. Türkiye, doğalgaz ve petrol için alternatif enerji koridorları geliştirebilir. (örneğin TANAP ve diğer projeler). Avrupa'nın enerji arz güvenliğinde kilit bir aktör olabilir.
Sonuç olarak, son gelişmeler, Ukrayna krizinin daha geniş bir savaşa evrilme riskini ciddi şekilde artırıyor. Aynı zamanda, nükleer doktrinlerdeki esneme, küresel güvenliği tehlikeye atarken, olası kazaların veya yanlış anlaşılmaların etkisini de büyütebilir. Dolayısı ile bu tür hamlelerin dengeli bir şekilde yönetilmesi ve tarafların uluslararası toplum nezdinde sorumlu hareket etmesi hayati önem taşıyor. Öte yandan, Türkiye'nin bu krizin doğrudan ve dolaylı etkilerini en fazla hissedecek ülkelerden biri olduğuda ortada. Bu süreçte denge politikası izlemek ve enerji bağımlılığını azaltmaya yönelik uzun vadeli adımlar atmak, Türkiye'nin çıkarlarını koruması açısından kritik olacak.