"İnlerine gireceğiz" demiştik: Zap'ta kilit kapandı
Zap'ta "kilidin kapanması," Türkiye'nin terörle mücadeledeki stratejisinde önemli bir dönüm noktası. Bu başarı, hem tarihsel örnekler açısından, hem de güncel gelişmelerle birlikte, askeri, siyasi ve diplomatik bakımdan çok boyutlu bir anlama sahip.
PKK'nın 1984'teki ilk saldırılarından itibaren, sınır ötesi harekâtlarının, bir savunma stratejisi olarak uygulandığı biliniyor. Örneğin, 1995'de ki Çelik Harekâtı, Irak'ın kuzeyine yapılan kapsamlı operasyonlardan biriydi. Bu harekatta PKK'nın lojistik hatlarına sert darbe vurulmuştu. Ancak bölgede kalıcı güvenlik sağlanamadı. Çünkü, bu dönemde teknolojik eksiklikler, istihbarat zaafiyetleri ve yerel dinamiklere yönelik diplomasi eksikliği, operasyonların kalıcı bir başarıya dönüşmesini engelledi. Ama Türkiye'nin son yıllarda oldukça hızlanan teknoloji hamleleri ve terörle mücadelede yaptığı kritik strateji değişikliği, savunmada yeni bir çığır açtı. İHA ve SİHA teknolojilerinin geliştirilmesi sahada çok büyük başarılar getirdi. Yani, Türkiye, 1990'lardaki kısıtlı etkili operasyonlardan sonra, bugün teknolojik üstünlük, bölgesel ittifaklar (IKBY ile iş birliği gibi) , terörle mücadelede kararlılık gibi geniş bir strateji ile teröre göz açtırmıyor. Dolayısı ile, Türkiye'nin, Pençe-1, Pençe-2, Pençe-Kartal ve Pençe-Şimşek gibi operasyonlarla, PKK'nın Irak'taki varlığına yönelik sistematik baskıyı artırdığını, 2022'de ki Pençe-Kilit harekâtıyla birlikte, Zap bölgesinde PKK'nın "girilemez" olarak gördüğü alanları hedef alıp, bu alanlarda kalıcı üslenme sağladığını ve son olarak da terör yuvalarını darmadağın ettiğini söylemek verilen mücadelenin yanında az kalır. Ancak, elbette bölgesel dinamiklerin karmaşıklığı unutulmaması gereken bir faktör olarak hala köşede duruyor!
Öte yandan, Zap'ta kilidin kapanmasının askeri boyutu da ayrı bir önem arz ediyor. Çünkü bilindiği üzere Zap, PKK'nın Irak'taki en stratejik üslerinden biriydi. Bu bölgenin kontrol altına alınması, örgütün lojistik ve operasyonel hareket kabiliyetini büyük ölçüde sınırladı. Yani, terör örgütü PKK ve uzantıları, çok kritik üslerini kaybetmiş oldular. Üstelik, Türkiye'nin İHA/SİHA teknolojisi, istihbarat ağı, nokta operasyonları, özellikle mağara ve tünel sistemlerine yönelik stratejik saldırıları, örgütün bu bölgede yeniden yapılanmasını izin vermeyecek, oldukça zorlaştıracak ölçüde.
Diplomatik ve Bölgesel Yansımalar: Irak ve IKBY ile İş Birliği:
Kürdistan Bölgesel Yönetimi, bugün, PKK'nın bölgedeki varlığını kendi egemenliği için de bir tehdit olarak görüyor. Bu durum taraflar arasında güvenlik alanında iş birliğinin gelişmesini sağlıyor. Öte yandan, Bağdat yönetimi, her ne kadar Türkiye'nin sınır ötesi operasyonlarını zaman zaman "egemenlik ihlali" olarak değerlendirse de, PKK'ya karşı fazlasıyla etkisiz kaldığı için, Türkiye'nin 1926 Ankara Antlaşmasına dayanarak, yaptığı operasyonlarda, Türkiye'nin meşruiyetine yönelik itirazda bulunamıyor.
Bölgesel ve Küresel Güç Dengeleri
Bölgede ki, İran- ABD – Rusya denklemi malum. İran'ın Türkiye'nin artan nüfuzundan rahatsızlığı, Şii milis grupları aracılığıyla Türkiye'nin Irak'taki etkisini sınırlama çabaları, bölge uzmanları tarafından zaten dile getiriliyor. Denklemin bir diğer parçası ABD, Türkiye'nin PKK'ya yönelik operasyonlarını, Suriye'de desteklediği PYD/YPG üzerindeki etkisini dikkatle izliyor. ABD ile ilgili sorun alanlarının başında gelen teröre destek meselesi, Zap'taki başarı ile, ABD'nin Türkiye'nin taleplerine daha fazla kulak vermesini gerektirebilir. Puzzle'ın bir diğer parçası Rusya ise, Ankara'nın bölgede artan kritik etkinliğinden , dolaylı olarak etkilensede, şimdilik Türkiye ile dengeli bir ilişki sürdürmeye çalıştığı hissediliyor. Tabi, Ukrayna savaşındaki son gelişmelerin, Türkiye'nin denge politikalarını etkilemesi halinde, değişen fotoğraflarla karşı karşıya gelmek mümkün.
Ekonomik-Jeopolitik kazanımlar
Zap'taki başarının Türkiye'ye sağladığı ekonomik ve jeopolitik kazanımları da unutmamak gerekir. Bölgede güvenliğin sağlanması, Türkiye'nin enerji projelerinde Irak ile daha güçlü iş birlikleri geliştirmesini kolaylaştıracağı gibi, Kerkük-Ceyhan boru hattı gibi projelerin önemi fazlasıyla artacak.
Ez cümle, Zap'ta kilidin kapanması, Türkiye'nin sınır ötesi operasyonlarının ulaştığı zirveyi temsil ediyor. Yani tarihsel olarak bu durum, Türkiye'nin 1990'lardan itibaren geliştirdiği sınır ötesi stratejilerinde önemli bir evrim süreci. Geçmişte ki, sınırlı etkili operasyonlar ve kısa vadeli başarıların ardından ( mesela hatırlarsanız, 1991-2003 yılları arasındaki Çekiç Güç Operasyonları ABD'nin, Kuzey Irak'taki terör bölgelerini koruma altına aldığı dönemde gerçekleşmişti ve maalesef sınırlı bir başarı elde edilebilmişti) bugün ise, teknolojik üstünlük, diplomatik meşruiyet ve bölgesel iş birlikleriyle desteklenen, kalıcı bir stratejinin varlığı ve Türkiye'nin bağımsız askeri gücü ile Zap'ta kalıcı üslenme stratejisi, Türkiye'nin sınır ötesi harekâtlarının uzun vadeli etkisini artıran yeni bir aşamayı ortaya koydu. Türkiye'nin bu hamlesi, hem terörle mücadelede hem de bölgesel jeopolitik denklemde Türkiye'nin rolünü güçlendiren bir dönüm noktası olacak. Dahası Türkiye'nin Zap'ta kalıcı üslenmesi, sadece PKK'ya karşı değil, bölgedeki tüm terör unsurlarına karşı da sürekli bir baskı unsuru oluşturacak. Ancak, bu başarının uzun vadeli etkilerini korumak için diplomatik, askeri ve ekonomik boyutların uyumlu bir şekilde yönetilmesi gerektiğini de unutmamak gerekir.