5 Kasım 2024 ABD Başkanlık seçimlerinde, Demokrat Parti adayı Kamala Harris ve Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump arasındaki yarış oldukça çekişmeli geçiyor. Anketler, ülke genelinde Harris'in az farkla önde olduğunu gösterse de, ABD'nin başkanlık seçim sistemindeki "salıncak eyaletler" (kritik eyaletler) belirleyici rol oynuyor. Real Clear Politics'in son verilerine göre Harris'in ulusal oy oranı yaklaşık %49,2 iken, Trump %47,5 seviyelerinde. Ancak, Pensilvanya, Georgia, Arizona ve Michigan gibi kritik eyaletlerde Trump, Harris'in önünde yer alarak seçimin sonucuna dair belirsizliği artırıyor.

Özellikle New York Times, Siena College, Reuters ve Bloomberg gibi güvenilir kaynakların anketleri, halk arasında bir kutuplaşma yaşandığını ve seçmenlerin seçim sürecinde adayların kişisel niteliklerine ve politikalarına odaklandığını belirtiyor. Harris'in kadın ve Latin kökenli seçmenlerde desteği yüksekken, Trump'ın ise geleneksel Cumhuriyetçi seçmenlerde güçlü bir desteği var. Harris'in, özellikle kadın hakları ve sosyal adalet politikalarına vurgu yaparken, Trump daha çok ekonomi ve göçmen politikaları üzerinde duruyor.

ABD basınında köşe yazarları da farklı görüşler sunuyor. Bazıları Trump'ın ekonomi politikalarına vurgu yaparken, diğerleri Harris'in sosyal reform önerilerini öne çıkarıyor. Analistler, seçim sonucunun halkın ekonomik beklentileri ve siyasi kutuplaşma düzeyine göre şekilleneceği görüşünde birleşiyor.

ABD başkanlık seçimleri, dünya medyasında geniş yankı buluyor ve hem ABD'nin iç politikasında hem de dünya siyasetinde ciddi değişimler doğurabilecek potansiyele sahip olarak değerlendiriliyor. Özellikle Trump'ın yeniden seçilme ihtimali, dış politika uzmanları arasında büyük bir merakla takip ediliyor. Avrupa basınında, liberal demokrasiye karşı popülist hareketlerin güçlendiği bir dönemde gerçekleşecek olan bu seçimler için, kıta genelinde ABD ile daha zorlu ilişkiler yaşanabileceği ihtimali gündeme getiriliyor. Ayrıca, bazı yorumcular Trump'ın dönüşünün daha otoriter ve tepki odaklı bir politika izleyeceğini, bunun ABD'nin uluslararası hukuk çerçevesinde daha tartışmalı hamleler yapabileceği anlamına geleceğini savunuyor. Rusya ve Çin basını ise, Trump'ın zaferinin ABD'nin NATO ve Ukrayna'ya yaklaşımını değiştirebileceği, böylece küresel jeopolitik dengelerde değişikliklere yol açabileceğini düşünüyor. Örneğin, Trump'ın NATO'ya olan eleştirileri, Putin'in Avrupa ve ABD arasındaki bağları zayıflatma amacına hizmet edebilir. Bu, Avrupa'nın güvenlik açısından daha fazla sorumluluk alması anlamına da gelebilir.

Yani, genel olarak dünya medyası, Harris ve Trump arasındaki seçim rekabetini, ABD'nin küresel politikalardaki liderliği ve dünya barışı üzerindeki etkisi açısından önemli bir dönemeç olarak değerlendiriyor. Avrupa'dan Asya'ya pek çok ülke, seçim sonuçlarının özellikle ekonomi ve güvenlik politikaları açısından kendilerine yansımalarını yakından takip ediyor. Peki, seçim sonuçları Ortadoğu ve Türkiye'yi nasıl etkiler? Bu da gelecek yazımın konusu olsun.