ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


İran'ın füze saldırısı tiyatro mu?

İran'ın, İsrail'e füze saldırısı iki ülke arasındaki en büyük doğrudan askeri çatışmalardan biri olarak kaydedildi. ''Operasyon Doğru Söz 2" olarak adlandırılan bu saldırı, 180 balistik füze içeriyordu. Bu füzeler arasında, durdurulması zor olan ve çok hızlı hareket eden Fattah-1 ile Kheibar Shekan modelleri de yer aldı. Füzeler, İsrail'e 12 dakikadan kısa bir sürede ulaştı ve Tel Aviv, Kudüs, Gedera gibi şehirleri vurdu. İsrail'in savunma sistemi, 'Demir Kubbe' ve ABD destekli füze savunma sistemleri, atılan İran füzelerinin çoğunu engelledi. İran, saldırıyı, İsrail'in Hamas lideri İsmail Haniyeh ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah gibi çok önemli isimlere düzenlenen suikastlere karşı bir misilleme olarak nitelendirdi. İranlı yetkililer, özellikle de Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan operasyonun başarılı olduğunu saldırıyı İsrail'in "terörist eylemlerine" karşı gerekli bir savunma olarak açıkladı. İran, İsrail'in misilleme yapması durumunda daha sert yanıtlar vereceğini belirtti

İran'ın füze saldırılarına uluslararası toplumdan gelen tepkiler de hızlı oldu. ABD saldırıyı kınayarak İsrail'e destek sözü verdi ve Başkan Biden, İran için "ağır sonuçlar" olacağı uyarısında bulundu. Avrupa ülkeleri, endişelerini dile getirerek her iki tarafı da itidal çağrısı yaptı. Rusya ise, daha tarafsız bir duruş sergileyerek diplomasiye öncelik verilmesi gerektiğini vurguladı. Ürdün gibi bazı Arap ülkeleri, hava sahalarına bazı füzelerin girdiğini belirterek saldırıyı kınadı, ancak doğrudan bir taraf tutmaktan kaçındılar.

Orta Doğu uzmanları bu saldırıyı, İran-İsrail vekâlet savaşı bağlamında, yani, her iki tarafın müttefikleri aracılığıyla Orta Doğu'da gerçekleştirdiği karşılıklı saldırıların bir parçası olarak değerlendirdi. Bu da bölgedeki daha büyük, geniş çağlı bir savaş korkusunun arttığını gösteriyor. Şu ortada ki, İran, kendisini İsrail'e karşı bir direniş cephesi olarak konumlandırıyor ve vekil grupları aracılığıyla İsrail'e karşı sürekli bir mücadele yürütüyor. Dolayısı ile, bu ideolojik çerçeve içinde, füze saldırılarını 'gerçek askeri hamle' olarak değerlendirmek gerekir. Yani, İran'ın saldırıları, hem kendi kamuoyuna bir güç gösterisi yapmak hem de İsrail'e karşı sert bir duruş sergilemek amacı taşıyor olabilir. Sonuç tartışmalı olsada!

İRAN'IN FÜZE SALDIRISININ ETKİSİ TARTIŞMALARI

İran gerçekleştirdiği füze saldırılarının, büyük ölçüde başarılı olduğunu, füzelerinin %90'ının hedeflerine ulaştığını iddia etse de, özellikle Nevatim Hava Üssü ve Tel Aviv gibi yerlerde sınırlı hasara yol açması, saldırının etkisi konusunda tartışma başlattı.

Peki neden? Sorunun cevabı için önce füzelerin özelliklerine bir göz atalım. İran'ın İsrail'e karşı kullandığı balistik füzeler, özellikle Fattah-1 ve Kheibar Shekan modelleri, oldukça yıkıcı özelliklere sahip. Bu füzeler yüksek hızda hareket eder ve uzun menzilli silahlar olarak bilinirler. Özellikle Fattah-1, süpersonik hızlara ulaşabilen ve durdurulması çok zor bir balistik füze. İsrail gibi gelişmiş hava savunma sistemlerine sahip ülkelerde bile bu füzelerin imha edilmesi oldukça güç. Düşünün, Fattah-1, Kheibar Shekan'ın hedeflerine 12 dakika gibi kısa bir sürede ulaşması, İsrail savunma sistemlerinin tepki süresini ciddi bir şekilde kısıtlaması gerekmez mi? Ayrıca, bu füzeler 'yüksek patlayıcı' savaş başlıkları da taşıyabilir. Bu özellikler, füzelerin askeri hedefler ve sivil altyapılar üzerinde yıkıcı etkiler yani büyük çapta hasara yol açabilecek kapasiteye sahip olduğunu gösterir. Tartışmalarda tam bu noktada başlıyor. İran'ın füzelerinin sahip olduğu yüksek hız, uzun menzil ve güçlü savaş başlıkları vs gibi özellikleri göz önüne alındığında, bu füzelerin çok daha büyük bir tahribat yapması beklenebilirdi.

PEKİ, NEDEN ZARAR VEREMEDİ?

İsrail'in en gelişmiş savunma sistemlerinden biri olan Demir Kubbe (Iron Dome), özellikle kısa ve orta menzilli füzelere karşı etkili. Bu sistem, füzeleri havada tespit edip onları hedef almadan önce imha ediyor. Dahası bu sistemle birlikte ABD'nin desteğiyle İsrail'e yerleştirilen daha büyük balistik füzeleri durdurabilen 'David's Sling' ( Davut Sapanı) ve Arrow sistemleri de, saldırı anında devredeydi dahası ABD'nin denizden konuşlu savunma sistemleri de İsrail'e yönelik füze saldırılarını önlemede doğrudan destek verdi. Zaten İran angajman kuralları çerçevesinde, misilleme saldırısını önceden bildirmişti. Hazır bekleyen savunma sistemleri de, İran füzelerinin çoğunu etkisiz hale getirdi. Bununla birlikte, Ürdün gibi komşu ülkeler de kendi hava sahalarını koruma altına alarak, bölgedeki savunma çabalarına katkıda bulunmuş oldular. Yani sonuçta, İsrail'in ileri teknolojiye sahip savunma sistemleri İran'ın ummduğu yıkımı büyük ölçüde engelledi.

İRAN'IN FÜZE SALDIRISI ABD- İRAN TİYATROSU MU?

İran'ın İsrail'e yönelik füze saldırısının "danışıklı dövüş" olduğu yönündeki iddialar bazı çevrelerde tartışılmaya devam ediyor. Özellikle ABD ve İran'ın, Ortadoğu'daki çıkarlarının örtüştüğü düşüncesi, bu saldırıların perde arkasında bir anlaşma olabileceği teorilerine yol açtı..

BU TEORİLERİ SAVUNAN UZMANLARIN ARGÜMANLARI NE?

ABD, son yıllarda İran'la yaşadığı kriz ve gerilimlerde, İran'a karşı yaptırım politikaları dışında örneğin askeri bir müdahaleye yeltenmemiş olması, Washington'un Tahran ile doğrudan çatışmak istemediğinin göstergesi olarak görülüyor. Bu teorisyenler, ABD'nin, İran'ı İsrail ve Suudi Arabistan gibi bölgesel rakipleri dengelemek için kullanabileceğini öne sürüyor.

Yine, İran- ABD tiyatrosu teorisyenlerine göre, bölgedeki güç dengeleri açısından İran ve ABD'nin, özellikle Irak ve Suriye'deki çıkarları örtüşüyor. Dolayısı ile bu iddialar, iki ülkenin belli konularda örtülü bir işbirliği yaparak Ortadoğu'da statükoyu korumaya çalıştığı yönündeki teorilere- iddialara zemin sağlıyor

Son olarak da, İran'ın İsrail'e yönelik saldırılarında atılan füzelerin çoğunun etkisiz hale getirilmesi, İsrail'e önemli bir zarar vermemesi, saldırının yalnızca "sembolik" olabileceği iddiasını güçlendiriyor. Bazı yorumcular, bu saldırıların sadece İran'ın iç kamuoyuna yönelik bir güç gösterisi olduğunu, gerçekte ise bölgede statükoyu korumak için daha büyük bir çatışmanın engellenmeye çalışıldığını öne sürüyor.

İDDİALARA KARŞI ARGÜMANLAR

İran, İsrail'i "bölgesel bir tehdit" olarak görmeye devam ediyor ve İsrail'e karşı yıllardır süren düşmanlığı, bu iki ülke arasında işbirliği olasılığını zayıflatıyor. İran'ın Hamas ve Hizbullah gibi gruplara verdiği destek, İsrail'e karşı sert söylemleri, danışıklı dövüş iddiasını çürütüyor. Dahası, ABD'nin en önemli müttefiklerinden biri İsrail. İsrail, İran'ı varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. ABD'nin İsrail ile olan stratejik ilişkileri, İran ile işbirliği yapmasını oldukça zorlaştırıyor. Bu dinamikler, ABD'nin İran'a karşı İsrail ile birlikte hareket etmesini daha olası kılıyor

ABD'nin İran'a yönelik ciddi yaptırımları ve Trump yönetimiyle başlayan maksimum baskı politikası, bu iki ülkenin işbirliği yapma ihtimalini oldukça zayıflatıyor. Öte yandan, İran ve ABD'nin bölgedeki çıkarları, tiyatro diyen teorisyenlerin iddiasının tam aksine genellikle çatışıyor. İran, Ortadoğu'da kendisini ABD'nin emperyalist politikalarına karşı koyan bir güç olarak konumlandırırken, ABD, İran'ın nükleer programını, bölgedeki vekil gruplarını (Hizbullah, Hamas) ve bölgesel nüfuzunu tehdit olarak görüyor. ABD'nin "maksimum baskı" politikası ve İran'a karşı geniş kapsamlı yaptırımları, iki ülke arasındaki herhangi bir işbirliği olasılığını zayıflatıyor. İran'ın Ortadoğu'daki müttefikleri (Hizbullah, Hamas) üzerinden yürüttüğü vekâlet savaşları ve ABD'nin bu grupları terörist olarak tanıması, ABD ile İran arasında olası bir işbirliğinin önündeki en büyük engellerden biri. ABD'nin bölgedeki çıkarları, İran'ın hedeflediği güç yapılarıyla çelişiyor, bu da işbirliği iddialarını zayıflatıyor

Peki her şeye rağmen ABD- İran ortak çıkar etrafında buluşamaz mı? Bazı analizler, İran ve ABD'nin bölgedeki çıkarlarının bazı noktalarda örtüşebileceğini öne sürüyor. Örneğin, her iki ülke de, Orta Doğu'da DEAŞ (IŞID) gibi aşırı radikal gruplara karşı savaşıyor. Ancak bu örtüşme, doğrudan bir işbirliğinden ziyade, tarafların farklı hedeflerle aynı düşmana karşı mücadele etmesi anlamına geliyor. Yani, İran ve ABD'nin Ortadoğu'da birlikte çalışması ihtimali her açıdan oldukça düşük görünüyor. Dahası, iki ülke de, açık bir şekilde bölgedeki nüfuz mücadelesinde genellikle karşıt pozisyonlarda duruyor ve birbirlerine güvenmiyorlar. Dolayısı ile bu teorisyenlere göre, füzelerin danışıklı bir dövüş olduğu iddiaları daha çok spekülasyonlara dayanıyor ve sonuç olarak, teorik olarak İran ve ABD'nin örtük bir çıkar dengesi oluşturmuş olabileceği öne sürülse de, İran'ın İsrail'e karşı tarihsel ve ideolojik düşmanlığı, iddiaların pek çok açıdan temelsiz olduğunu gösteriyor. Özellikle İran'ın vekil aktörleri ve ABD'nin bölgesel müttefikleri arasında ki derin bir çatışma ortamı, bu tür iddiaların spekülatif olduğunu daha yaygın bir kanı haline getiriyor.


Yazarın diğer yazıları