"Hiç bir dahlimiz yok" nesini anlamıyorsunuz?
Türkiye'nin Suriye'deki çatışmalara dair herhangi bir dahli olmadığını, üst düzey makamları, tekrar tekrar açıklamasına rağmen bir yaygaradır sürüp gidiyor. Bu yaygarayı, sosyolojik, psikolojik, siyasi ahlak ve demokrasi bağlamında çeşitli boyutlarıyla ele alabiliriz.
Toplumsal Algı ve Milliyetçilik: Vatansever bir bireyden ülkesine güvenmesi, aidiyet duygusunun güçlü olması, yöneticilerine saygı göstermesi vs vs beklenir. Dolayısı ile, Suriye'deki çatışmalar gibi, kritik ve stratejik bir durumda, ülkesinden yapılan üst düzey açıklamaları, sükunetle karşılaması gerekir. Yoksa yollara düşüp, biji- miji diye bağırması değil! Vatansever bir birey, böyle bir açıklamanın, devletin tarafsızlık ilkesini koruduğu anlamına geldiğini bilir ve milli gururu okşanır. Mesela, Türkiye'nin Suriye krizinde barıştan yana olduğunu ifade etmesi, toplumda "haksız müdahalelerden kaçınıldığı" mesajını güçlendirmeli ve devlete güveni, inancı, sadakati artırmalı. Hele bu mesaj, sadece Türkiye'nin değil, özellikle çatışmadan yorulmuş bir halkın, barışçıl ve diplomatik çözümlere olan inancını artırmasına da destek olacaksa. Yani, içeride de ne olursa olsun dışarıya karşı, devletinin yanında ''İÇ CEPHE'' bir vatansever için olmazsa olmaz olmalı.
Sosyopolitik Gerilimler: Bölgede yaşanan insani krizler, Türkiye'nin sınırlarına olan doğrudan etkiler ve mülteci akını gibi sosyolojik unsurlar göz önüne alındığında, Türkiye'nin ' dahlimiz yok' açıklamasını, eleştirel bir süzgeçten geçirme eğilimini, bir kez daha düşünmekte fayda var. Yoksa, sosyopolitik gerilimlerin yönetilemez hale gelmesine ve ülkeyi uluslararası aktörlerin önüne mama diye atılmak istenmesine neden- kullanışlı araç olabilirsin.
Psikolojik Perspektif: Türkiye'nin söylemlerinin uluslararası alanda güçlü etkisi, bazı kesimlerde hayal kırıklığı yaratıyor ki "gerçekten hiç dahlimiz yok mu?" sorusuyla bıyık altından gülerek, öküz altında buzağı arama eğilimindeler. Oysa vatanseverler açısından, bu tür açıklamalara verilen tepkiler, milli birliği pekiştiren halkın ortak değerler etrafında birleşmesini sağlayan bir tarzda olmalı. Yani, Türkiye'nin barıştan yana duruşu zihinlerde "onurlu bir devlet" imajını güçlendirmeli. Yoksa, toplumsal güveni zedeleyecek, demokrasi ayaklarına devlet imajına zarar verecek eylemler ve söylemler ihanetten başka bir şey değildir. Hele gece, ihanete hiç gerekçe değildir!!!!!!
Siyasi Ahlak Perspektifi: Barışçıl Politikaların Savunulmasına, yalancıktan demek kadar büyük ahmaklık olamaz. Dolayısı ile Türkiye'nin, çatışmalardan uzak durduğunu vurgulaması, siyasi ahlak açısından olumlu bir duruş olarak değerlendirilmeli. Bir vatansever, bu açıklamaları devletin uluslararası hukuka bağlılığı ve barışçıl politikalarının bir yansıması olarak okumalı. Hele sadece bölgede değil, küresel ölçekte de, ''dünya 5'den büyüktür diyen'' Türkiye'nin "ahlaki tutarlılık" eksikliğinden yoksun en son ülke olduğu tüm dünyaca kabul görmüş ve bilinirken. Dahası, bölgedeki çatışmaların etkilerinin doğrudan Türkiye'yi etkilemesi, ahlaki bir sorumluluk getirdiğini, bunu da Türkiye'nin en iyi şekilde gerçekleştirdiği ortadayken. El insaf, trenine binmek istediğiniz ABD'mi barışçı?
Demokrasi Perspektifi: Bir vatanseverin, hükümetin şeffaf bir şekilde "hiçbir dahlimiz yok" açıklaması yapmasını, demokratik bir sorumluluk olarak görmesi çok normal elbette. Öte yandan, demokratik rejimlerde, bu tür açıklamaların muhalefet tarafından sorgulanması da kaçınılmaz. Dolayısı ile, bir vatansever, bu sorgulamaların demokrasinin sağlıklı işleyişinin bir parçası olduğunu düşünebilir, burada hiç bir sorun yok. Ancak bu açıklamaların halk nezdinde nasıl karşılık bulduğu, kem gözler tarafından önemli bir ölçüt. O yüzden, dilin şiddetini buna göre ayarlamak çok önemli. Türkiye'nin çatışmalara dahil olmadığını belirtmesi, demokrasinin dış politikanın temel taşı olduğunu vurgulayan bir duruş olarak yorumlanmalı.
Ez cümle, söz konusu vatan ise gerisi teferruattır. Sosyolojik olarak milli birlik ve güven inşa ederken, psikolojik açıdan güvenin önemini ıskalamamak lazım. Dahası hem siyasi ahlak ve demokrasi açısından, hem de şeffaflık, uluslararası imaj açısından kuvvetli bir iç cephe hayati önem taşıyor. Şu zor günlerde, devletin dilini ve elini zorlaştırmayalım.