Hoşgörüsüzlük
Dünyamızda her zamankinden daha fazla insan, farklı kültürler, inançlar, ideolojiler ve yaşam tarzları ile birbiriyle iç içe geçmiş şekilde yaşıyor. Bu çeşitlilik, modern toplum olma özelliğinin de en belirgin özelliği değil mi?
Bu çeşitliliğe karşı toplumsal huzuru tehdit eden önemli sorunlardan biri de hoşgörüsüzlük.
Hoşgörüsüzlüğü temelde bir bireyin ya da grubun, diğer insanların düşüncelerine, inançlarına, farklılıklarına ya da yaşam biçimlerine karşı olumsuz bir tutum sergilemesi olarak açıklayabiliriz. Hoşgörüsüzlük, önyargıların ve kalıp yargıların bir yansıması gibi. Bu tür düşünceler, insanlar arasındaki empatiyi zedeleyerek, toplumsal uyumsuzluk ve çatışmalara yol açıyor.
Farklı olanı dışladığımız durumlar, insanın doğasında var olan 'biz ve onlar' ayrımını beslediğini düşünürsek aklıma eğitim eksiklikleri, dar bir bakış açısına sahip olmak, korku ve güvensizlik duyguları beraberinde hoşgörü eksikliğine sebep veriyormuş gibi geliyor. Çünkü insan oğlu hayat boyunca farklı bir bakış açısına sahip olanı "tehdit" olarak gördü ve benimsediği.
Elbette medya ve popüler kültür de hoşgörüsüzlüğün yayılmasında önemli bir söz sahibi. Bu hoşgörüsüzlük daha küçük yaşlarda başlıyor. Bu yüzden de empati ve önyargılardan arınmayı eğitim sistemimizde oturtmamız gerekiyor ki bu akran zorbalıklarının da önüne rahatça geçebilelim. Genç nesillerin hoşgörülü bir bakış açısına o kadar ihtiyaçları var ki, inanın yazarken burnumun ucu sızlıyor.
Peki, ne mi yapmalıyız? Kendimizi başkalarının yerine koyabilmeyi başararak hoşgörüsüzlüğün önüne geçebiliriz.
Sonuç olarak, hoşgörüsüzlük sadece bireylerin değil, tüm toplumun gelişimini engelleyen bir sorundur. Ancak, toplum olarak birbirimize duyduğumuz saygıyı, hoşgörüyü artırarak daha barışçıl ve uyumlu bir dünya yaratma yolunda ilerleyebiliriz.