ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Nalo... Nayır... Nolamaz...

Hepimizin zaman zaman eğlenceli bulduğu, taklit ettiği ve beynimize işleyen Yeşilçam kelimeleri. Çocukluğumuzdan bugüne defalarca izlediğim Yeşilçam filmlerini, hafızamdaki replikleri ile sahne sahne hatırlıyorum. Şimdilerde restore edilmiş Yeşilçam filmlerinin düşündüğümüz kadar masum olmadığını son zamanlarda fark etmeye başladım. Yeni dijital mecralarda bilinçaltına işlenen ve yön veren, kabul ettirilmeye çalışılan saçma sapan şeylerin ne denli normalleştirildiğine şahitlik etmem Yeşilçam'ı sorgulamamı sağladı.

Film sektörü gerçekten düşündüğümüz kadar eğitici ve gerçekçi mi? Hele övündüğümüz Yeşilçam? Hiç sanmıyorum!

Bugün savaştığımız durumlar daha farklı, çocuk filmleri, reklamlar, diziler her şeyin içerisinde mutlaka bir LGBT görmeniz mümkün. Oyunlar yüzünden binlerce insanın yaşadıklarını hatırlıyorsunuzdur. Filmler, aile ve sosyal ahlak kavramlarımızı neredeyse yok etmiş durumda. Bu kavramların önemsiz, hatta aptalca olduğunu düşündürmek için canla başla çalışıyorlar ve bence başarıyorlar da. Peki sadece bugün mü oluyor tüm bunlar?Elbette hayır!

Geçen gün sosyal medyada bir videoya denk geldim. Daha önce hiç izlemediğim bir filmden küçük bir sahne. Gördüklerime, duyduklarıma inanamadım ve tekrar tekrar izledim hatta girip filmin araştırmasını bile yaptım.Sonra izlediğim tüm filmleri beyin süzgecinden bir kez daha geçirdim. Aşk, aile, üvey baba, üvey anne, baldız, kardeş, arkadaşlık, dostluk... Biz ne izlemişiz? Yıllarca bize ne izletmişler?

İyi ki bitmiş ya bu Yeşilçam! Kardeşim bize neden bu zulmü yaptınız. Her açıdan rezalet bir dönemmiş. Bizlerde oturup izlemişiz bunca yıl. Komedi diye bizi kandırmışlar. Drama diye bizim duygularımızla oynamışlar. Çok sert olduğumu düşünüyorsunuz ama bir kadın olarak Yeşilçam'ın kadını düşürdüğü durumu sizinle saatlerce tartışırım. Abi insan celladına aşık olur mu? Tokat yediği halde dönüp ona sarılır mı? Hakaretlere maruz kaldığı insanı her şeye rağmen ayağına kapanıp ''beni bırakma, yalvarırım'' diye ağlayıp hatta kendini öldürür mü?

Filmleri şöyle bir düşünün! Temiz ve saf Anadolu insanı ana karakter, yalancı, bencil ve düzenbaz olarak kendini değiştiriyor yoksa hayatta tutunamaz. Üstelik iyilik yaparken karşılık bekleyerek ve başkalarından çalarak falan yapıyor ve biz de buna gülüyoruz. Filmlerde çalışarak zengin olman mümkün değil, kabadayı oluyorsun insan öldürüyorsun, ya da insan kaçırıyorsun bir anda kahraman oluyorsun, insanlarda etkilenip seni seviyor! Yahu kendisini kaçıran adama ve kaçırdığı kadına aşık olabilmen bile mümkün! Hiç aklınız alıyor mu?

Özendirici ve toplumun ahlaki yapısına etki edici filmlerin etik açıdan da doğru olması gerekmez miydi? Şimdi söyleyin Allah aşkına, ben nasıl seveyim bu Yeşilçam'ı? Sırf ismi bile hafızamızda yer etmiş bu kültür, bizi zehirli sarmaşıklarla sarıp sarmalamış. Dünde insanların ahlakları ile oynamışlar bugünde daha acımasızca oynamaya devam ediyorlar. Bugünün dizilerine bakın özgürlük adı altında insana asla iyi gelmeyecek, derinden yaralayacak şeyleri ''modernlik, kişilik, güçlü'' gibi içi boş kelimelerle anlatıyorlar. Hiçbir şey değişmemiş, hiç ders alınmamış.

Nesiller arası aktarımın öneminden bahsederken, bizi ve bugünün neslini, gelecek nesilleri resmen bozuk para gibi harcamışlar, harcamaya da devam ediyorlar. Beynimiz nasıl temizlenir, temizleyebilir miyiz? Bunun üzerine düşüneceğim.

Umarım! Bu saçma filmlerin etkisinden kurtulup, yıllarca sattıkları saçma sapan düşlerin hesabını böylece ödetebiliriz.


Yazarın diğer yazıları