ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Ah, be çocukluğum!

Bugün yıllar öncesine bir yolculuk yapmak istiyorum. Heybemde ne var, ne yok hepsini hatırlamaya karar verdim. Neden mi yapıyorum bunu, bilmiyorum. Bir nedeni yok ya da var, garip bir duygusallık içerisinde, biraz hüzün, biraz neşe, biraz kaygı, biraz da çocukluğuma vefa...

Neden mi şimdi... E dönem eskiyle yeninin karşılaştırıldığı, dün ile bugünün çocuk oyunları savaşı...

Efendim, ben öyle büyük bir şehirde doğmadım. Erzurum merkezde, 87 yılının ocak ayında o soğuk günde dünyaya gelsem de sıcakkanlı bir insanımdır. Zaten soğuk insanı da, laf aramızda, hiç sevmem. 8 yaşına kadar yaşadığım Erzurum'dan babamın işleri dolayısıyla Bursa'ya taşındık. Çocukluk ve ergenlik yaşımın en hareketli dönemini burada yaşadım. Sokakta büyümek diye birşey var ya, tam olarak ben mahalle kültürü içinde sokakta büyüyen o çocuktum. Öyle şanslıyım ki meyve ağaçlarının içinde yeşilliklerle dolu doğal bir ortamda büyüdüm. Düşünün ki kapıların üzerinde anahtarlar hep dururdu. Buna inan biliyor musunuz. Şimdilerde bunun akıldışı olduğunu biliyorum bu dönemin şartları için korkutucu da geliyor ama evet yanlış duymadınız biz gece bile kapının üzerinde anahtar uyuyorduk. Neyse efendim gelelim şu oyunlar mevzusuna. En sevdiğiniz oyunları sayın desem bugünkü çocuklara bana bilmediğim telaffuz edemediğim onlarca oyun sayıyorlar. Çocuğum, ip atlama ,çizgi taşı, yakan top, ortada sıçan ne bileyim saklambaç, yeditaş gibi isimler yok mu? ...

Vallahide billahide onlar bana ben onlara bakıyorum. Anlatmaya çalışıyorum "öff saçmalama elif teyze yaa bebek miyiz biz" diyorlar.. Bak hele bak bunu diyen bana 13'lerinde bir çocuk. Benim 15 yaşında oynadığım oyunlar için neler de söylüyorlar. Bir an acaba bizi kandırdılar mı bunca yıl diye bocaladım yalan değil.

Mahallenin kızlarıyla toplaşır bir gün evcilik, bir gün öğretmencilik, bir gün doktorculuk ya da ne bileyim bir gün poşetleri ince ip gibi kesip ucuna sopa bağlayıp ponpon yapıp müzik eşliğinde bir grup edası ile dans ederdik. Bazı zamanlarda hepimiz elimize cüz alır Kur'anı Kerîm öğrenirdik. Bazen sofra bezi üzerinde piknik yapardık annem un helvasını çok güzel yaptığından ben en çok onu götürüdüm keyifle yerdik. Yaa hay Allah aklıma gelene bakın, kırmızı tuğladan tükürükle kına yapardık. Kabul çok da steril değilmiş ama valla ben hiç hastaneye gitmedim ya da giden birini görmedim. Hastalık demişken kimse hasta da olmuyordu, öyle grip ateş vs. Tuhaf değil mi?

Geceleri sokakta toplanırdık. Gökyüzünde inanılmaz güzel yıldızlar olurdu, birbirimize duyduğumuz masalları bazen de korkunç hikayeleri anlatırdık. Birinde bisiklet varsa sırayla sürerdik. "Bi tur versene." Bizler güzel arkadaşlardık be...

Ev sahibimizin inekleri vardı, arasıra sağmaya yardım ederdim. Sonra da yakındaki sitelere süt satıp para kazanırdım. Mahalleler arası futbol turnuvaları olurdu, biz kızlar da kenarda heyecanla uydurduğumuz tezahüratlarla eşlik ederdik. Bir gün bir bakmışsınız elimizde ipve tığ dantel örüyor başka bir gün şişlerle atkı örüyoruz. Hatta ipleri parmağımıza sarıp kim çabuk bitirecek diye yarışırdık. Hey gidi günler hey. En sevdiğim oyun istoptu. Ne heyecanlıydı, aa bir de çelik çomak diye bir oyun vardı, ismini yanlış hatırlamıyorsam. İşin özü çocuk gibi çocuktuk. Bugün çocuklarımızı nelerden koruyacağımızı şaşırdık. Annemin yada annelerimizin tek derdi akşam üzerimizi ne kadar pislettiğimizdi. Şimdi anne-baba olmanın zorluklarını bir düşünesiniz ya. O zaman komşu olmak da başka bir güzeldi. Komşu anne diye seslenirdik. Acıktığında ekmek arası salça var mı Fatma teyze derdim. Allah rahmet eylesin, yakın zamanda vefat etti. Herkesin hayatında derin izler bırakmış çocukluk anıları var. Benim payıma düşen hep güzellikler. Mutlu, oyun dolu bir çocukluk. Her anı ile güzel, her anı ile bugün hatırlamaya değer. Bugün çocuklarımızı kimden, neyden, nasıl koruruz bilmiyorum ama avuçlarına sığdırdıkları dünyanın içinde kaybolup duruyorlar. Zaman tüneline girmiş gibiyim. Yazımı bitirmek üzereyken aklıma gelenler adeta beni yazmaya mecbur bırakıyor.

Hadi gelin biraz daha zaman tünelinde gezelim.

Bir kere bugün bile annemin kullanmaktan asla vazgeçemediği dantelleri hatırladınız mı :) Nerden aklıma geldiyse oyunla da ilgisi yok ama nedense çocukluk dediğimde zaman tünelinde gözümün önüne geldi. Atariler, bir de asla hiç sahip olamadığım sanal bebek ne özenirdim. Parmak su tabancası, topaç, gazetelerin verdiği karton bebek ve kıyafetleri... Şimdi tanesine milyarlar ödediğimiz ve bir kenarda öylece duran bebekler... Renkli elişi kağıdından yaptığımız sahte ojeler ile gerçek mutluluğumuz, kulakların çınlasın...Beni bugün hayattan zevk alan, yaşamı her şeye rağmen sıkı sıkı tutan biri yapan çocukluğuma çok teşekkür ediyorum. Bugünün çocukları için sıkılmalarına izin vermek lazım. Arkadaşlarıyla sadece tablet paylaşımı ve oyun paylaşımı içinde olmaları her açıdan sağlıksız. İletişim çağında iletişemeyen insanlar yetişiyor ve dünü ezber etmiş bizlere bugün çok iş düşüyor. Lütfen çocuklarımıza sahip çıkalım. Oyunlardaki tehlikeleri uzmanlardan dinleyerek takip ederek evlatlarımızı bu zararlı içeriklerden olabildiğince uzak tutalım.


Yazarın diğer yazıları