Bugünden düne bakmak
Yazın son dönemleri olsa da en sevdiğim tatil sezonuna girmiş bulunuyoruz. Bana tatil dediğinizde eylül derim. Eylülde dinlenmek bana ilaç gibi geliyor; yazın o bunaltan sıcağından sonra esintisi ile rahatlatan sonbahar ayrı bir huzur veriyor. Birçok insan için sonbahar hüzün ve bunaltıcı ya da melankolik gelse de bendeki açan çiçekleri size anlatamam. Bu sene kızımın birinci sınıfa başlayacak olmasından dolayı eylülde tatil bizim için imkansız oldu. Ağustosun sonlarında İstanbul'a yakın olması sebebiyle Erdek'e geldim. Buranın farklı bir dengesi var. İnsanı denizi, havası hem tatilde hissettirip hem de şehirden kopmamış hissi veriyor olması biraz garip. Ama güzel haber, lahmacun ucuz :) Balıkesir'in güzel ilçesi Erdek, zeytinliklerle çevrili yemyeşil bir doğaya sahip. Buranın yerlisi olan Cemal amcamız var; onun sayesinde bütün koyları neredeyse gördüm. Sayesinde dağın en tepesindeki zeytinliklere çıktım. Kendimi bu açıdan inanılmaz şanslı hissediyorum.
Yeşille mavinin buluştuğu bu yer için elbette eleştirilerim var. Daha temiz bir kumsal olabilir ve yerlerdeki çöpler... Hak ettiği değer verilirse Erdek, tatil için muhteşem bir yer olabilir ki bu haline rağmen çok seviyorum.
Bildiğim birçok eski dükkanı vardır Erdek'in. Şimdilerde bir yer açılmış, adeta zaman tüneline giriş yapıyorsunuz ki bence müze bile olabilecek bir dükkan. Sokak arasında bir bit pazarı. İşletmecisi, Gül adında bir hanımefendi. Dükkana baktığınızda, yılların aktarımıyla her dönemin eşyasını bulabileceğiniz bir yer. Tüm bu eşyaları bulmak ve toplamak, bir o kadar da zaman gerektiren bir durum. İçeri girdiğinizde nereli olursanız olun, hangi yıllarda yaşamış olursanız olun, hangi duyguları, hangi tecrübeleri edinmiş olursanız olun, dükkan sizi ortak bir noktada buluşturuyor.
Nereye baksanız, sizin olmasa da, annenizin, dedenizin, komşunuzun ve babaannenizin hayatına dair mutlaka bir hatırasına ulaşabiliyorsunuz. Ben oldum olası, yaşanmışlığın sembolleri olan bu tarz dükkanlara meraklıyımdır. İstanbul'da Balat, gezmekten çok zevk aldığım bir yer. Bir gün belki Balat'ı da anlatırım.
Bizler neden sıkılıp attığımız, sattığımız ya da verdiğimiz eşyalara yıllar sonra karşılaşınca anlam yüklüyoruz? Neden mi? Çünkü insan anılarıyla yaşam boyunca iç içedir. Anıların hatırlanması, birçok kültürde ritüellerin ve geleneklerin bir parçası olmasıyla da kıymetlidir. Gördüğümüz bir vazonun bize hatırlattıkları, beynimizin bir köşesinde saklı duruyorken, vazo ile hepsi birer birer harekete geçiyor. Bizden sonraki nesillere bu aktarımla beraber o dönemi en azından anımsamış oluyoruz. Vazonun sadece materyali, rengi, şekli değil tabii ki. Onlar dönemin modasına dair bizlere bilgi verirken, aslında vazoyu alan kişinin nasıl, ne zaman, hangi duygularla aldığı gibi yorumlamaları bize kazandırıyor. Erdek'teki bu dükkana girdiğimde şu an hayatta olmayan teyzem, anneannem, babaannem, dedem hepsini anacağım eşyalarla karşılaştım. Annemin evlenirken çeyizine aldığı fincan takımını gördüğümde zamanın ne kadar hızlı geçtiğini, insanların değiştiğini, yaşlandığını ama eşyaların bir şekilde o günden bugüne gelebildiğini düşündüm. Sizde de duygusal bir durum oluşmuyor mu? Dakikalarca o fincan takımına bakıp annemin o dönem yaşadığı duyguları, mutluluğu hayal edip durdum. Bazen de hiç anılarımla bağdaştıramadığım bir eşya ile karşılaştığımda üzerine bayağı düşünüyorum. Geçmişimizin izlerine bugün bakıyor olmak ne muhteşem bir duygu. İyi ki bu insanlar var, bu işlere kıymet verip yapıyorlar. İğne oyalı yazma insana neler hatırlatıyor, görmek bu duygusal zaman yolculuğunu yapmak isterseniz Erdek'e yolunuz düştüğünde mutlaka gelip görün derim. Anılarla yüz yüze olmak insana iyi geliyor. Bugünden düne bakmak çok konforlu.
Belki de bir ürünü alıp evinizin bir köşesinde geçmişinizi yaşatmak, hatıralarınızdaki büyüklerinizden bir parçayı yaşam alanınızda tutmak size de iyi gelebilir.