ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Zor zamanda yetişti

Dünyanın gündemi günlerdir İran'da yaşanan kaza.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve diğer 7 üst düzey isim düşen helikopterde hayatını kaybetti.

İran için büyük bir çoktu.

Gerçekten kaza mı yoksa iç hesaplaşma ya da dış müdahale sebebiyle gerçekleşen bir sabotaj mı, baştan beri tartışılıyor.

Bu tartışma kolay kolay da bitmeyecek gibi.

Meseleyi baştan beri yakından takip eden, helikopter pilotlarıyla da görüşüp fikir alan biri olarak kanaatim bunun gerçekten bir kaza olduğu yönünde.

Bölgedeki ani sis ve coğrafyanın zorluğu buna işaret ediyor.

Ancak Ortadoğu coğrafyasında diğer ihtimallerin de hiçbir zaman kökten yok sayılamayacağını da vurgulamak lazım.

Ancak benim asıl değinmek istediğim bu değil.

Kaza haberi alınınca onlarca arama kurtarma ekibi harekete geçti.

Bölgeye yönlendirildiler ancak hem hava çok kötüyü, hem bölge çok sarp.

Öyle ki enkaza ulaşmak neredeyse 18 saat sürdü.

Gittiklerinde hiç kimse hayatta değildi.

Bu sürede İranlıların yaşadığı zorluk, Türkiye'den yardım talep etmelerine yol açtı.

Milli Savunma Bakanlığı gece görüşlü bir helikopter ve aynı özelliklere sahip Bayraktar Akıncı TİHA gönderdi.

Enkazı bulup koordinatlarını bildiren de Akıncı oldu.

İran İHA üretmiyor mu?

Ebabil'in ilk modeli Devrim Muhafızları tarafından 1986'da üretilmeye başlanmıştı.

Aslında kendi üretimleri yaklaşık 20 model var.

Ebabil, Muhacir, Şahin, Yasir, Şehid bunlardan en bilinenleri.

Hatta Rusya'nın Ukrayna'ya saldırılarında da çok yoğun şekilde kullanılıyorlar ve Moskova'ya ciddi şekilde avantaj sağladılar.

İran füze ve nükleer teknolojide ileri seviyelere ulaşmaya daha çok yatırım yapıyor.

Bu nedenle pek çok İHA üretmiş olmasına rağmen bunları zor zamanlarda kendilerine fayda sağlayacak teknolojiyle donatamadıklarını anlıyoruz.

İşte bu nedenle o teknolojiye sahip olan Bayraktar Akıncı TİHA İran'a gitti, ülkenin cumhurbaşkanının içinde can verdiği helikopterin enkazının yerini belirledi.

Yani aracı üretmek yetmiyor.

Aksi takdirde İHA'nız olsa da işe yaramaz.

Yüksek teknolojiye sahip olmak ve o araçları bunlarla donatmak bambaşka bir yetenek.

Ve Türkiye'nin ürettiği SİHA'larda yerlilik oranını yüzde 93'ün üzerinde.

Bu yeteneğe sahip olduğumuz görmek büyük bir yetenek.

Devamının geldiğini bilmekse bir kadar büyük bir güven hissi veriyor.

Hatırlayın, çok değil daha 12 yıl önce Akdeniz'de düşürülen F-4 uçağımızın enkazını bulmak için ABD'ye ait Nautilius gemisini yardıma çağırmıştık.

O günlerden bu günlere gelmek kolay olmadı.

Büyük yatırımlar, büyük mücadeleler gerektirdi ama varılan seviye hiç de yadırganmayacak cinsten.

İşte o nedenle hafta başından beri dünyanın dört bir yanında medya kuruluşlarında Türk İHA'larının yetenekleri ve Türkiye'nin geldiği seviye konuşuluyor.

Türkiye sadece askeri operasyonlarda değil, keşif, gözetleme, doğal afet ve kaza gibi durumlarda da bu araçları en iyi kullanan ülke olarak öne çıkıyor.

Özellikle çevre ülkelerde bu şartlar altında uçup, böylesine kritik bir görevi üstlenebilecek insansız hava araçları yok.

Ne günlerden, ne günlere...

Bana öyle geliyor ki yaşananların ardından Akıncı'yı envanterinde görmek isteyecek ülkelerin sayısı da ciddi şekilde artacaktır.

Reisi Perşembe günü toprağa verilecek.

Şimdiyse gözler haliyle İran'ı bundan sona ne beklediğinde.

Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Muhbir, anayasa gereği vekaleten cumhurbaşkanı oldu.

50 gün içinde ülkeyi seçime götürmek zorunda.

Seçim 28 Haziran'da.

Muhammed Muhbir'in de aday olması bekleniyor.

Diğer adaylar kim olacak zamanla göreceğiz.

İktidara muhafazakar şahinler mi daha ılımlı reformcular mı gelecek merak konusu.

İbrahim Reisi muhafazakar kanattandı.

Ülkeyi yöneten siyasi akım değişirse İran'ın bölge politikasında bazı değişimler yaşanır mı?

Asıl merak edilen bu.

Bazı küçük değişimler beklenebilir elbette ama İran'da dış politikayı asıl yöneten cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı ya da hükümet değil.

Son söz ülkenin dini lideri Ali Hamaney'de.

Bu nedenle kimse büyük değişimler beklemiyor.

Meselenin bir başka boyutu daha var.

Reisi'nin ölümüyle 4 sandalyeli Uzmanlar Meclisi'ndeki bir sandalye de boş kaldı.

Bu urumdaki her değişim çok önemli.

Çünkü Uzmanlar Meclisi, ülkenin dini lideri vefat edince yenisini ya da dini lideri değiştirebiliyor.

Yani 85 yaşındaki Ali Hamaney'in halefini belirleyecekler.

Üstelik Hamaney'den sonra bu makama Reisi'nin gelmesi güçlü bir ihtimal olarak görülüyordu.

Şimdi yeni halefin kim olacağı da merak konusu.

Ali Hamaney'in oğlu Mücteba Hamaney, adı öne çıkanlar arasında.

İbrahim Reisi'nin ölümü onun önünü açmış olabilir.

Lakin dini liderin, oğlunu kayırıyormuş gibi görünmemek için buna sıcak bakmadığı söyleniyor.

Şimdi yeni bir ismin ortaya çıkması ve üzerinde uzlaşılması gerekli.

Fakat görüştüğün İranlı kaynaklardan gelen çok daha ilginç bir öngörü de var.

"Ülkede bir karmaşaya mahal vermemek ve birliği sağlamak için tek bir dini lider yerine makamı paylaşan üçlü bir şuraya dönülebilir" diyorlar.

Tıpkı Bosna Hersek'teki Devlet Başkanlığı Konseyi'nde olduğu gibi.

Bunun gelecekteki ihtilafları ortadan kaldırmak için akılcı bir yöntem olabileceği görüşü bana oldukça ilginç geldi.

Gerçi bu yöntem Bosna'da ihtilafları ortadan kaldırmadı.


Yazarın diğer yazıları