Kağıttan kaplan mı, gerçek kazanan mı?
İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki katliamları birinci yılını doldurmaya yaklaştı.
İran baştan beri İsrail'in bunun cezasını çekeceğini söylüyor.
İsrail Beyrut'ta İran'ın konsolosluğunu vurdu, Tahran'dan intikam yeminleri geldi.
Tahran'da Hamas'ın eski lideri İsmail Haniye'ye suikast düzenlendi, İran "Cevabımız ağır olacak" dedi.
Son günlerdeyse Lübnan'da İran'ın vekil gücü Hizbullah'a yönelik olarak gösterilen ama sivil katliamlarının da yapıldığı çok yoğun İsrail saldırıları var.
İsrail adım adım Lübnan'ın büyük bir kısmını Gazze gibi harabeye çevirmeye başlıyor.
İran yine "Çok sert karşılık verilecek" diyor.
Ne hikmetse o karşılık, birkaç ay önce İsrail'e yönelik göstermelik bir füze ve İHA saldırısını haricinde hiçbir zaman gelmedi.
Zaten o saldırıda aslında bir şov, sadece bir mesajdı ki dünya buna hemfikir. Bir de yayınlanan tehdit videoları ve animasyonlar var ki zaten hiçbir etkisi yoktu.
Peki neden böyle?
İran gerçekten söylemlerini yerine getirecek gücü olmayan kağıttan bir kaplan mı?
Yoksa başka hesapların mı peşinde?
İsrail'in kendisini savaşa çekmeye çalıştığını söylüyor.
Bundan bilinçli olarak kaçınıp başka bir kazanç hesabı mı yapıyor?
Kapalı kapılar ardında başka pazarlıklar mı dönüyor yoksa oluşturmaya çalıştığı imajının çok altında bir kapasitesi olduğu için mi geride duruyor?
Tam da bu konuda dikkat çekici görüşler var.
Birine göre İran kağıttan kaplan değil, bu savaşın asıl kazananı olabilir.
Kimilerine göre bahane olarak öne sürülen "stratejik sabır"ın arkasında da tamamen bu yatıyor olabilir.
O görüşe göre İran her ne kadar İsrail'in Gazze'deki katliamları başladıktan sonra imajı ciddi şekilde sarsmış olarak görülse de, aslında bugün 7 Ekim öncesine göre daha güçlü.
Özellikle de ideolojik anlamda.
Şu anki tablo, İsrail karşısında askeri olarak durabilen bir komşu ülke olmadığını gösteriyor.
Ne Lübnan, ne Ürdün, ne Suriye ne de Mısır.
Bunu yapabilen aktörler yalnızca İran'ın vekil güçleri.
Ciddi kayıplar verseler de buna devam ediyorlar.
İran doğrudan kendi ordusuyla savaşmasa da İsrail ile açıktan çatıştığının mesajını böyle veriyor.
Bu mücadele ise "Şii Hilali" içindeki İran'ın vekil güçlerine bulundukları bölgelerde meşruiyet kazanımı olarak geri dönüyor.
İran uzun yıllardır bu vekil güçlere çok büyük parlar harcıyor.
Verilen kayıplara, hatta kendisinin bizzat verdiği kayıplara da katlanıyor.
Çünkü işin ardında başka hesaplar var.
Temsil ettiği ideolojinin meşruiyetini güçlendirmek bunun bir boyutu.
Diğer boyutu ise nükleer program olabilir.
Zira son dönemde nükleer müzakerelere açık oldukları yönünde mesajları daha güçlü veriyorlar.
Müzakere yoluyla batı ile bütünleşme ve ambargoların en azından bir kısmının kalkması vasıtasıyla refah seviyesinde artışı yakalamak bunun bir boyutu.
Batılı uzmanlara göre diğer boyutu ise nükleer programı, silah elde edebilecek kadar ilerletmek.
Bunu başarana kadar da doğrudan askeri olarak sahaya inmeyi düşünmüyor.
İran her ne kadar nükleer silah arzu etmediklerini söylese de, ellerindeki teknolojinin bunu yapabilmeye çok yakın olduğu yönünde mesaj vermekten de geri durmuyor.
İsrail ordusu içindeki istihbarattan sorumlu 8200 numaralı birimin emekli komutanlarından birinin mealen şöyle bir açıklaması vardı ki, aslında bu yorumları destekler nitelikte.
"İran mükemmel bir satranç oynuyor. Kendisine hiçbir şey olmuyor ama biz savaşın içindeyiz." diyor.
Tahran darbeler alıyor, kayıplar veriyor, doğrudan karşılık vermekten geri duruyor.
Ama İsrail bir yıldır İran'ın kurduğu vekil güçler ekseninin farklı farklı parçalarıyla sürekli bir savaş içinde.
Görünen o ki bundan sonra da burada böyle olacak gibi.
İran hakkındaki diğer görüşse bundan hayli uzakta.
Özellikle de Suriye'de yıllar boyunca yaşananlar hatırlandığında, İran ve Hizbullah'ın meşruiyet kazanmaktan çok rejimin yanında katliama destek veren yapılar olarak konumlandığını hatırlatıyorlar.
Bu görüşe göreyse asıl kazananlar, bölgedeki Şii-Sünni nüfuz mücadelesi içinde İran'a rakip olarak diğer Arap ülkeleri.
Çünkü kendileri dışında bölgede iki önemli güç olan İsrail ve İran'ın birbirlerini tükettikleri ortam işlerine geliyor.
Ortada apaçık duran gerçekse şu...
İsrail, şiddeti adım adım bölgeye yayıyor.
Gazze'deki katliamları Lübnan'a genişletiyor.
Bölge her geçen gün daha da büyük tehlike altına giriyor.
Her geçen gün daha fazla sivil katlediliyor.
İsrail'i isterse hızla durdurabilecek olan tek güç ABD ise başını kuma gömmeye devam ediyor.
Başkan adayları İsrail'e destekte yarışarak oy hesabı yapıyor.
Ve kazanan kim olursa olsun Beyaz Saray'a çıktıktan sonra bu desteğin karşılığını ödeyecek.