ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


3. Dünya Savaşı mı?

Günümüzde NATO ve Rusya arasındaki gerilim, özellikle Ukrayna savaşının etkisiyle, büyük bir endişe kaynağı haline gelmiş durumda. Uzmanlar, NATO'nun Ukrayna'ya daha fazla destek sağlamasının kritik olduğunu vurgularken, doğrudan bir çatışmanın büyük olasılıkla Üçüncü Dünya Savaşı'na yol açacağını iddia ediyorlar. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in açıklamaları da bu görüşleri doğrular nitelikte.

Stoltenberg, Rusya'nın Ukrayna'daki saldırganlığının, NATO'nun ve ABD'nin güvenliğine yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtirken, NATO'nun güçlü bir savunma hazırlığında olduğunu ve Ukrayna'ya verilen desteğin devam etmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, Stoltenberg, Rusya ve Çin'in artan işbirliğinin küresel istikrarı tehdit ettiğini belirtti.

Öte yandan da, küresel mahallede her ne kadar taraflar kılıçlarını çekmiş görünseler de, NATO üyeleri dahil, doğrudan bir çatışmanın küresel güvenlik açısından ciddi riskler taşıdığının farkındalar. Yani, her iki taraf da doğrudan bir savaşın ciddi sonuçları olacağının farkında ama stratejik ve politik hedefler, çıkarları doğrultusunda hamleler yapmaktan kaçınmıyorlar. Rusya, bölgede etkinliğini arttırmak için hızla askeri stratejilerini genişletirken, NATO'da savaş tamtamları çalıyor. Olan bitenin ne kadarı blöf, ne kadarı gerçek zaman içinde göreceğiz.

Peki diyelim, NATO- Rusya savaşı çıktı, etkisi ne olur?

Olası bir NATO-Rusya savaşının, dünya üzerinde büyük çaplı ve ciddi etkiler yaratacağı ortada. Mesela, nükleer silahların kullanım riski artar. Zaten bu konuda, her iki tarafta birbirini tehdit etmekten çekinmiyor. Geçtiğimiz günlerde NATO genel sekreterinin açıklaması da bu yöndeydi. Stoltenberg ' NATO caydırıcı olması için nükleer silahlarını aktif etmeyi düşünüyor'dedi. Küresel ticaretin ve ekonominin de ciddi şekilde sarsılacağını anlamak için ise, kahin olmaya gerek yok. Dahası, Savaş bölgelerinden kaçan milyonlarca insan, hali hazırdaki mülteci krizini daha da derinleştirecektir. Zaten insanoğlunun deneyimleri göstermiştir ki, böyle kitlesel savaşlarda büyük kayıplar ve yıkımlar yaşanır, insan hakları ihlalleri artar, güç dengeleri değişebilir, bazı ülkeler arasındaki ittifaklar yeniden şekillenebilir. Dolayısı ile ortaya çıkabilecek bu etkilerin, küresel çapta uzun vadeli sonuçlar doğurabileceği ve dünya düzenini kökten değiştirebileceği ortada. Belki de hedef budur, dünya düzenini kökten değiştirmek.

'3. Dünya Savaşı'nı kim-niye istiyor?

ABD'nin ve NATO'nun stratejik öncelikleri arasında, Ukrayna'nın savunma kapasitesini güçlendirmek ve Rusya'ya karşı daha güçlü bir duruş sergilemek var. İyi de bunu niye istiyorlar?

ABD'nin bu stratejisinde temel nedenler ne olabilir?

Ukrayna, Doğu Avrupa'da stratejik bir konumda ve NATO üyesi olmasa da, NATO'nun doğu kanadındaki ülkeler için bir tampon bölge oluşturuyor. Dolayısı ile, Rusya'nın Ukrayna üzerindeki etkisini artırması, Doğu Avrupa'da ve NATO'nun doğu kanadında güç dengesini Rusya lehine kaydırabilir. Uzmanlara göre ABD, bu dengeyi korumak ve Rusya'nın etkisini sınırlamak istiyor. Zaten, ABD Başkanı Joe Biden'da, Rusya'nın zafer kazanmasının daha geniş bir güvenlik tehdidi oluşturacağını sık sık vurguluyor.

ABD için bir diğer neden şu olabilir; Ukrayna, Avrupa'ya doğalgaz taşıyan önemli boru hatlarının geçtiği bir ülke. Rusya'nın Ukrayna üzerinde kontrol sağlaması, Avrupa'nın enerji güvenliği için tehdit oluşturuyor. Bu yüzden ABD, enerji güvenliği açısından, Ukrayna'nın bağımsızlığını desteklenmesi gerektiğini iddia ediyor.

Komplo teorisyenlerine göre ise, ABD savaşı istiyor çünkü, küresel hegemonyasını sürdürme çabasında. Dolayısı ile, 'Yeni Dünya Düzeni" kurma planının bir parçası olarak, Ukrayna'da etkisini artırmak ve Ukrayna üzerinden Avrupa'nın enerji kaynakları üzerinde kontrol sağlamak istiyor. Artı, ABD, Ukrayna'ya yaptığı askeri yardımlar ile, ABD askeri-endüstriyel kompleksinin kârını artırıyor.

İngiltere

Olası NATO- Rusya savaşının bir diğer önemli aktörü, İngiltere. İngiltere, NATO'nun doğu kanadını güçlendirmeyi ve Ukrayna'ya verilen askeri desteği artırmayı savunuyor. Peki neden?

Hatırlarsanız, soğuk Savaş dönemi boyunca, İngiltere ve Rusya (o zamanki Sovyetler Birliği) birbirine karşıt iki kutupta yer alan devletlerdi. Bu dönemden kalan düşmanlık, belli ki günümüzde de devamediyor. Hele, İngiltere ve Rusya arasında 2018'de yaşanan, eski Rus ajanı Sergei Skripal ve kızı Yulia'nın İngiltere'de zehirlenmesi gibi olaylar, İngiltere'nin Rusya'ya karşı olan düşmanlığı daha da körüklemiş görünüyor. Dahası, Avrupa'nın güvenliğini ve istikrarını sağlamada kritik rol oynayan İngiltere'ye göre, Rusya'nın saldırgan politikaları, Avrupa'nın doğu sınırındaki güvenliği tehdit ediyor. Bu yüzden Londra için, NATO'nun Doğu kanadının güçlendirilmesi çok önemli. Böyle bir hamle, NATO'nun caydırıcılığını artıracağı gibi, Rusya'nın olası saldırganlıklarına karşı da bir denge oluşturur.

Ayrıca, yine İngiltere'ye göre , Ukrayna, demokratik reformlar ve Batı ile entegrasyon konusunda önemli adımlar atan bir ülke. Bu nedenle, Ukrayna'nın demokratik gelişimi desteklemek, dünya genelinde demokratik değerlerin güçlenmesini teşvik etmek anlamına da geliyor.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in açıklamaları da, İngiltere'yi destekler nitelikte. Jens Stoltenberg, Rusya'nın Ukrayna'daki olası zaferinin, otoriter liderlere askeri güç kullanarak istediklerini elde edebilecekleri mesajını verebileceğini vurguluyor. Bu nedenle de, NATO'nun Ukrayna'ya üyelik sürecini hızlandırmak için çeşitli adımlar attığını söylüyor. Stoltenberg ayrıca, 'NATO müttefiklerinin Ukrayna'ya verdikleri destek, yalnızca Ukrayna'nın değil, NATO'nun da güvenliğini sağlıyor' ifadesini sıklıkla tekrarlıyor.

Öte yandan, bu konuda, komplo teorisyenlerinin İngiltere'ye yönelik iddiaları da kabul görür argümanlar içeriyor. Bazı teorisyenler, İngiltere'nin hedefinin Rusya'yı enerji piyasalarından dışlamak olduğunu iddia ediyorlar. Dolayısı ile, Ukrayna'ya verilen desteğin arkasında, Londra'nın kendi enerji politikalarını güçlendirmek amacı var diyorlar.

Rusya

Rusya, NATO'nun Ukrayna'ya verdiği desteği kendi güvenliğine doğrudan bir tehdit olarak görüyor ve askeri yanıt verme konusunda kararlı olduklarını belirtiyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, NATO'nun Ukrayna'ya desteğini Rusya'nın güvenliğine doğrudan bir tehdit olarak gördüğünü ve Rusya'nın stratejik çıkarlarına zarar verdiğini pek çok kez dile getirdi. Rusya Milli Güvenlik Konseyi, geçtiğimiz günlerde 'Rusya - NATO savaşı çok yakın' açıklamasını yaptı.

Macron'un Fransa'sı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa'nın güvenliği için, NATO'nun Ukrayna'ya verdiği desteğin önemli olduğunu, NATO müttefiklerinin daha fazla sorumluluk alması gerektiğini belirtirken, Avrupa'nın acil ordu kurmasını gerektiğini ve sınıra asker gönderilmesini istiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un ardarda yaptığı'' Fransa nükleer bir güç- Fransa 20 bin muharip askeri zırhlı birliklerinin ile destekli Ukrayna'ya gönderdi' açıklamaları, zaten Fransa'nın bu konudaki stratejisini net açıklıyor.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, doğrudan bir Rusya-NATO savaşının küresel istikrarsızlığa yol açabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Çin, diplomatik çözümlerin ve barışçıl müzakerelerin önemini vurguluyor.

Macaristan Devlet Başkanı Urban

''NATO bizi yani üyelerini kaçınılmaz bir savaşa sürüklüyor''

Sırbistan Devlet Başkanı Vucic

''Temel ihtiyaç maddelerini stoklamaya başladık. Üç, dört ay içinde kaçınılmaz,durdurulamaz bir savaşa sürükleniyoruz. ''

Almanya

Almanya, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı saldırıyı "Zeitenwende" yani dönüm noktası olarak nitelemişti. Bugün Almanya, Ukrayna'ya silah ve askeri ekipman gönderen ikinci en büyük ülke konumunda olsa da, olası bir savaşa temkinli yaklaşıyor. Mesela, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Ukrayna'ya ileri düzey silah sistemleri gönderme taraftarı değil. Scholz, bu tür adımların Rusya'yı daha da kışkırtabileceğinden ve daha geniş bir çatışmaya yol açabileceğinden endişe ediyor. Bu temkinli yaklaşım, Almanya'daki tarihi ve psikolojik faktörlerle de açıklanabilir; zira Almanya, geçmişte Rusya ile yaşadığı savaşların travmasını halen derinden hissediyor .

Öte yandan, Almanya, uzun yıllar Rusya'dan gaz tedarikine bağımlı kalmış ve bu enerji bağımlılığını jeopolitik gerilimlerden ayrı tutmaya çalışmıştı. Ancak Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı sonrası bu politikasını değiştirdi.

Sonuç olarak, Almanya'nın savaşa doğrudan katılma gibi bir hazırlığı yok, ancak mevcut gerilimlerin ışığında savunma kapasitesini güçlendirme çabalarını sürdürüyor

Komplo teorisyenleri ve bazı düşünce kuruluşları, Almanya'nın Ukrayna-Rusya savaşındaki tutumuna dair çeşitli görüşleröne sürüyorlar. Özellikle sağ kanat ve aşırı sağ gruplar, Almanya'nın Ukrayna'ya verdiği desteği eleştirerek, bu desteğin Almanya'yı gereksiz yere bir çatışmaya sürüklediğini iddia ediyorlar. Bu gruplar, NATO ve ABD'nin, Ukrayna'yı Rusya'ya karşı bir vekil savaşında kullandığını öne sürerek, Almanya'nın bu duruma dahil olmaması gerektiğini savunuyorlar

Ayrıca, COVID-19 karşıtı komplo teorilerini destekleyen bazı gruplar, Ukrayna savaşını da benzer bir perspektiften ele alarak, Batı'nın Rusya'ya karşı yürüttüğü politikaların aslında birer manipülasyon ve kontrol aracı olduğunu iddia ediyorlar Bu teoriler, Rusya'nın uluslararası arenada yalnızlaştırılmasını eleştiriyor ve Almanya'nın daha tarafsız kalması gerektiğini savunuyor .

Ama sonuç olarak, hali hazırda Almanya, 20 bin Alman askerini Litvanya'da konuşlandırmış durumda.

Türkiye

Türkiye, 'Savaş ve Seferberlik' konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tam yetkiyle ve tek yetkili olarak tayin etti. MSB komisyonu başkanı Hulusi Akar ise" 3 .Dünya Savaşı başladı" açıklamasını yaptı.

Peki, böyle bir savaşın, Türkiye'ye faturası ne olur?

Türkiye'nin jeopolitik konumu, savaşın etki alanları açısından büyük önem arz ediyor. Bu konum, Türkiye'yi savaşın odak noktalarından biri haline getirebilir.

Türkiye, NATO üyesi olarak askeri operasyonlarda yer almak zorunda kalabilir. Bu durum, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini ve güvenlik politikalarını etkileyebilir..

Olası savaşın sosyolojik etkileri de sert olabilir. Özellikle, ortaya çıkabilecek bir mülteci akını toplumsal dinamikleri fazlasıyla zorlayabilir.

Öte yandan, Türkiye'nin enerji arz güvenliği, böyle bir savaşta tehlikeye girebilir. Dolayısı ile, enerji fiyat artışı, ekonomik büyümeyi yavaşlatıp ve enflasyonu artırabilir.

Türkiye'nin ticari ilişkileri ve yabancı yatırım çekme kapasitesi olumsuz etkilenebilir. İhracat ve ithalat hacmi düşebilir, bu da doğal olarak ekonomik büyümeyi yavaşlatır.

Turizmin katkı değeri çok azalır..

Türkiye'nin taraf tutması daha karlı olabilir mi?

Türkiye'nin olası bir Rusya-NATO savaşında hangi tarafı tutmasının, daha karlı olacağını değerlendirmek karmaşık bir konu olduğu kadar, ekonomik, güvenlik, diplomatik ve iç politika açısından da çeşitli faktörlere bağlı bir konu.

NATO, Türkiye'nin savunma ittifakının temel taşı. Artı, olası bir savaşta Türkiye'yi koruma taahhüdü var. Böyle bir durumda, NATO ülkelerinin sağlayacağı ekonomik ve askeri yardımlar, savaşın getireceği baskıyı hafifletebilir. Dahası, NATO ile güçlü ilişkiler, Türkiye'nin Batı ile diplomatik gücünü olumlu yönde etkiliyor. Yani, NATO'yu desteklememek, Türkiye'nin kendi güvenliğini garanti altına alması açısından kritik olabilir.

Türkiye'nin yeni ittifak arayışlarının avantajları ne olabilir?

Yeni ittifakların avantajları;

Türkiye'ye dış politikada daha fazla esneklik ve bağımsız hareket etme olanağı sağlayabilir.

Ekonomik ve askeri alanlarda yeni işbirliği fırsatları yaratabilir.

Türkiye'nin jeopolitik konumu, yeni ittifaklarla stratejik avantajlar elde etmesine yardımcı olabilir.

Türkiye'nin tarafsız kalma olasılığı var mı? Tarafsız kalmanın sonuçları ne olabilir?

Türkiye, coğrafi olarak Rusya ve NATO arasında stratejik bir konumda bulunuyor. Bu nedenle tarafsız kalmak, her iki tarafın da baskısı altında kalmak anlamına gelebilir. Diğer dikkate alınması gereken durum ise, Türkiye'nin NATO Üyeliği. Türkiye, NATO üyesi olarak ittifakın kolektif savunma yükümlülüklerine bağlı. NATO'nun 5. maddesi gereği, bir NATO ülkesine saldırı, tüm NATO üyelerine yapılmış sayılır. Bu durum, Türkiye'nin tarafsız kalmasını zorlaştırabilir.

Tarafsız kalmak, Türkiye'nin ticari ilişkilerini sürdürme olanağı sağlayabilir diye düşünenler olabilir. Ancak, her iki tarafın da ekonomik yaptırımlarıyla karşılaşma riski çok daha fazla. Bu yüzden mesela, enerji arzında kesintiler yaşanabilir, bu da Türkiye'nin enerji güvenliğini tehlikeye atabilir.

Güvenlik ve Askeri Etkiler: Tarafsız kalmak, Türkiye'nin savunma kapasitesini güçlendirmek için ek çabalar göstermesini gerektirebilir. NATO'nun güvenlik garantilerinden tam anlamıyla yararlanamama riskine de neden olabilir. Dolayısı ile bölgesel güvenlik tehditleri artabilir ve Türkiye'nin sınır güvenliği risk altına girebilir.

Bölgesel Güç Konumu: Tarafsız kalmak, Türkiye'nin bölgesel bir güç olarak konumunu korumasına bir süre yardımcı olabilir. Ancak bu durum, bölgesel istikrarı sağlamak için daha fazla diplomatik çaba gerektirebilir. Ayrıca, bu durum NATO üyeleri arasında güvensizlik yaratabilir. Mesela, Rusya ile ilişkilerde denge sağlanabilse de, Batı ile ilişkilerde gerilimler yaşanabilir.

Ez cümle, Türkiye'nin olası bir Rusya-NATO savaşında tarafsız kalması, hem fırsatlar hem de riskler barındıran karmaşık bir strateji olduğu görülüyor. Tarafsız kalmak, kısa vadede bazı avantajlar sağlayabilirken, uzun vadede jeopolitik ve ekonomik belirsizliklere de yol açabileceği de ortada.

Rusya'yı desteklersek ne olabilir?

Rusya ile iyi ilişkiler, Türkiye'nin bölgesel politikalarında daha esnek hareket etmesine, mesela Suriye ve Karadeniz gibi kritik bölgelerde stratejik avantajlarını daha iyi korumasına yardımcı olabilir. Hatta, Türkiye, Rusya ile askeri işbirliğini de artırabilir. Ancak bu durum NATO ile ilişkileri daha karmaşık hale getirebileceği gibi Türkiye'nin NATO'nun koruyucu şemsiyesinden çıkma ihtimaline neden olabilir. Bu da elbette, ülkenin güvenlik risklerini artırabilir..

Dahası, Türkiye, Batı dünyasında diplomatik izolasyonla karşılaşabilir. Avrupa Birliği ve ABD ile olan ilişkiler ciddi şekilde zarar görebilir.

Tarihsel sürece bakınca, Rusya'ya rağmen çıkarlarını yönetmekte Türkiye çok zorlanabilir.

Yeni ittifaklar, Batı dünyasından diplomatik izolasyon riskini artırabilir ve uluslararası arenada Türkiye'nin manevra alanı daraltabilir.

NATO ya da ABD güvenilir mi?

ABD'nin ve NATO'nun, Türkiye için güvenilir bir müttefik olup olmadığı, tarihsel olaylar ışığında değerlendirmek gerekse de, biz güncel gelişmelere bakalım:

Sınırımızda, ABD'nin açık terör desteği bilinen gerçek. Bu ihanet ikili ilişkilerde, doğal olarak derin kırılmalara neden oldu. Dahası, verilen sözler tutulmadığı için Türkiye'nin ihtiyacı olan hava savunma sistemlerini Rusya'dan alması (S-400) ve buna tepki olarak F-35 programından çıkarılması, iki ülke arasındaki askeri işbirliğinde ciddi gerilemelere neden oldu. ABD, CAATSA (Amerika'nın Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası) kapsamında Türkiye'ye yaptırımlar uygulaması ise, ABD ile son yıllarda ticaret anlaşmazlıkları ve gümrük tarifeleri gibi konularda, gerilen ekonomik ilişkileri daha da zorlaştırdı. Diğer anlaşmazlık alanlarını saymıyorum bile...

Peki, Rusya ile stratejik ortaklık güvenilir mi?

Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi satın alması, iki ülke arasındaki askeri işbirliğini güçlendiren önemli bir adım. Ama Rusya ve Türkiye; Suriye, Libya ve Karadeniz gibi çeşitli bölgelerde çıkar çatışması yaşıyor. Bu durum, stratejik ortaklığın sürdürülebilirliğini zorlaştırır. Dahası, İki ülkenin farklı dış politika öncelikleri ve stratejik hedefleri, uzun vadeli bir ortaklığa çok elverişli durmuyor. Sanırım Rusya ile işbirliği kısa vadede kazançlı gibi görünse de, uzun vadede sorunlar ve olası kayıplar barındırıyor.

Türkiye'nin B planı ne olabilir?

Türkiye, bugün hem NATO hem de Rusya ile dengeli bir diplomasi yürütüyor ve her iki tarafla da ilişkilerini korumaya çalışıyor. Ama, Ankara'da karar vericilerin, her halukarda, olası durumlar için, bir B planı çalışması yaptıkları hissediliyor. Mesela Türkiye; enerji kaynaklarını çeşitlendirerek enerji güvenliğine yönelik hamlelerini artırıyor, savunma kapasitesini artırmak ve güçlendirmek için hızla, yerli savunma sanayi yatırımları yapıyor, sınır güvenliği ve iç güvenlik konusunda önemli adımlar atılıyor. Yerli üretim destekleniyor. Diplomasi ön planda tutularak, bölgesel istikrarın sağlanması hedefi vs vs güdülüyor. Bu stratejiler, Türkiye'nin olası bir 3. Dünya Savaşı durumunda daha güçlü ve istikrarlı bir konumda olmasını sağlayabilir.

Sonuç olarak, olası bir Rusya-NATO savaşı, büyük çaplı bir çatışmaya ve hatta Üçüncü Dünya Savaşı'na yol açma potansiyeline sahip olduğu bir gerçek. Bu nedenle, Türkiye'nin bu durumu dikkatle izlemesi ve ulusal çıkarlarını korumak için stratejik adımlar atması gerekiyor. Türkiye'nin alacağı bu kritik kararlar, mevcut jeopolitik dinamikler, ekonomik ihtiyaçlar ve ulusal güvenlik öncelikleri göz önünde bulundurularak dikkatli bir şekilde değerlendirilmeli. Ama şurası gerçek ki, Türkiye'nin olası bir Rusya-NATO savaşında tarafsız kalması, karmaşık ve zor bir seçenek. Türkiye'nin hangi tarafı desteklemesinin daha karlı olacağına dair, kesin bir yanıt vermek de , birçok değişkene bağlı olduğu için kolay değil. Dileyelim ki, savaş bir 'olasılık 'olarak kalsın. Filler tepişirken, çimenler ezilmesin..


Yazarın diğer yazıları