Kazan-kazan
Nisan 2019'du...
Libya'daki krizin en sıkıntılı günleri.
Pek çok ülkenin desteklediği General Hafter, emrindeki güçlere başkent Trablus'a yürüme emri verdi.
Kaddafi'nin eski adamlarından, aynı zamanda ABD vatandaşı olan bir figür.
Amacı uluslararası alanda meşru kabul edilen hükümeti silah zoruyla devirmekti.
Başkentin kıyılarına neredeyse ulaşmışlardı.
Türkiye bu hukuksuzluğa razı olmadı.
Sahaya indi, meşru hükümete destek verdi.
O destek sayesinde Hafter güçleri püskürtüldü.
O zamanlar Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Fransa, hatta Yunanistan'dan destek alıyordu.
Kimi Çad ve Güney Sudan'dan paralı asker sağlıyordu, kimi Çin'den aldığı SİHA'ları Hafter'in emrine vermişti.
Ancak Türkiye'nin Libya'da meşru hükümeti hayata bağlaması hem o ülkenin kaderini değiştirdi, hem Türkiye için Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'da dengeleri değiştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün, daha birkaç yıl önce Libya'da Türkiye ile karşı karşıya gelen ve mücadele veren Mısır'ı ziyaret ediyor.
12 yıl sonra ilk ziyareti.
Mısır'da İhvan ile Sisi arasındaki sancılı geçmiş ya da Libya'da yaşananlar elbette unutulmadı.
Ama bu ülkeler bugün Türkiye ile normalleşen ilişkilerin kendilerine fayda sağladığının farkında.
İşte basit bir örnek.
Türkiye Libya'da perde arkasından askeri mücadele verdiği Mısır'a artık SİHA satacak noktaya geldi.
Bu bile Kahire'nin Ankara ile yakın ilişkilerden fayda sağlayacağını bilincinde olduğunun göstergesi.
Bu ilişkide iki tarafın da farklı açılardan kazanacağı çok şey var.
Haliyle tüm dünyanın gözü Erdoğan-Sisi görüşmesinde.
Örneğin İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki katliamları.
Türkiye ve Mısır bu konuda aynı çizgide.
Özellikle de son dönemde Refah'a saldırılar iyice artmışken, İsrail'in bu saldırıları durdurması yönünde baskı kurmak için ortak çalışma ihtiyacı artıyor.
Mısır ayrıca pek çok ülkeden olduğu gibi Türkiye'den de Gazze Şeridi'ne giden yardımların ara durağı konumunda.
Yardımlar Mısır ve Gazze arasındaki kara sınırından geçiyor.
Libya'dan biraz önce kabaca bahsettik.
Türkiye-Mısır koordinasyonu buradaki krizin çözümünü hızlandırma açısından da önemli.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan birkaç gün önce açıklamıştı.
Libya'da doğudaki siyasi yapıyla da diyalog kuruluyor.
Hatta Bingazi Başkonsolosluğu yeniden açılacak.
Hedef, ülkede tüm tarafların kabul edeceği bir siyasi çözümle bu kavgayı bitirmek.
Bu durumda, kriz döneminde defalarca Hafter'i sarayında ağırlayan Sisi'nin Erdoğan ile koordinasyonu da süreci hızlandırmak bakımından faydalı olacak.
Ankara-Kahire hattında ilişkilerin iyice ilerlemesi, Türkiye için olumlu başka yan etkilere de yol açacak.
Türkiye ve Yunanistan arasında bir süredir iyiye giden ilişkiler var.
Bu süreci de daha da hızlandırması muhtemel.
Zira Yunanistan, Doğu Akdeniz'deki ihtilaflarda Mısır'la birlikte hareket ediyordu.
Öyle ki Türkiye ile deniz yetki anlaşması imzalamak Mısır'ın çıkarına daha uygunken, Kahire ve Atina anlaşma imzalamıştı.
Mısır hükümeti bunun da farkında ve haliyle Akdeniz'de çıkarına en uygun seçeneği tercih etmek istiyor.
Bu da Yunanistan'ı Doğu Akdeniz'deki enerji mücadelesinde yalnızlaştıracak.
Yalnızlaşan Yunanistan içinse Türkiye ile iyi ilişkileri artırıp gerginliği azaltmak kazanım olacak.
Tabii bu arada dengelerdeki İsrail unsurunu da unutmamak lazım.
Meselenin ekonomik boyutu da var.
Afrika Türkiye için çok büyük bir ticaret potansiyeli demek.
Mısır da hâlihazırda Türkiye'nin Afrika'daki en büyük ticaret ortağı.
10 milyar dolara ulaşan ticaret hacmi daha da büyütülecek.
Kızıldeniz geriliminin küresel ticaret üzerindeki baskıları malum.
Tam da bu dönemde Mısır'a ro-ro taşımacılığı ile ulaşıp, Afrika'nın içlerine karadan devam etmek Türkiye için sağlıklı bir seçenek ve geliştirilmesi gerekli.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Tüm bunları alt alta koyduğunuzda, bu ziyaretin Türkiye için ne kadar büyük potansiyeller barındırdığına kanaat getirmek şaşırtıcı değil.
Üstelik yabancı basın da bunu farkında.
Örneğin ABD merkezli Al Monitor...
Türkiye ve Mısır'ın Doğu Akdeniz'den Etiyopya'ya kadar bölgesel eksen oluşturabileceğini yazması elbette boşuna değil.