ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Türkiye'nin siyasi kültürü

Türkiye'de siyasi kültür; tarihsel, toplumsal ve kültürel dinamiklerin etkisiyle şekillenir. Bu dinamiklerin temel unsurlarından biri, toplumun siyasi parti ve liderlik anlayışıdır. Şurası sanırım hepimizden kabul görür; Türkiye'de siyasi partiler güçlü lider figürlerine dayanır ve bu lider kültü, partilerin politikalarını, stratejilerini belirlemede çok önemli rol oynar. Dolayısı ile toplumun, bu liderlerin görüşleri ve idealleri çerçevesinde manüple edilmeye çalışılması anlaşılır bir durumdur. Anlaşılamayan, demokratik bir kültüre öykünüp- o kültürü yüceltip, bir lider etrafında toplanan ikna edilmişlerin, fikir birliği içinde olmadıklarına verdikleri faşizanca – fanatik tepkidir. Yani Türkiye'de siyasi kültürün oluşumunda, demokrasi anlayışı büyük bir meseledir ve dolayısı ile siyasal kültür ve demokrasi ilişkisi, hastalıklıdır.

Türk siyasi kültürünün bir diğer etki kriteri, laiklik ve din olgusudur. Toplumda zaman zaman tartışmalara ve gerilimlere neden olsa da, Türkiye'nin kurucu ilkelerinden biri olan laiklik, siyasi kültürde önemli bir yer tutar. Ama laiklik konusunda, şu son 10- 15 seneye dek akılcı çözümlemeler yapılamadığı için, Laiklik-siyaset- demokrasi ilişkisi, en kullanışlı imha silahı olmuş.

Bir diğer etkeni, bölgesel farklılıklar ve etnik çeşitlilik olarak belirleyebiliriz. Türkiye hepimizin bildiği gibi, etnik, kültürel ve bölgesel çeşitliliğe sahip nefis bir mozaik ülke. Dolayısı ile, bu çeşitlilik, siyasi kimlikler ve talepler üzerinde etkili olabiliyor.

Sivil toplum kuruluşları, sendikalar, medya ve diğer toplumsal aktörler de elbette siyasi kültürün önemli parçalarını oluşturuyor. Bu aktörlerin, demokratik katılımın ve denetlemenin sağlanmasında kritik roller üstlendiği kabul görse de, neden olabileceği olumsuz sonuçlar da göz ardı edilmemeli. Mesela medyanın, linç kültürünün yayılmasında ki kullanışlı rolü inkar edilebilir mi? Özellikle sosyal medya platformları, bu konuda olağanüstü bir hıza sahipler. Bireylerin anonim kalabildiği ve hızla organize olabildiği bu alanda, linç girişimlerinin ve kampanyalarının düzenlenmesi adeta çocuk oyuncağı. Üstelik, geleneksel medya da, bazen manipülatif haberler ve kışkırtıcı yorumlarla bu süreci tetiklemekten çekinmeyebiliyor.

Bir diğer etki başlığı, Türkiye'nin jeopolitik konumu olabilir. Türkiye'nin stratejik bir konuma sahip olması, ülkeyi uluslararası ticaret yolları, enerji koridorları ve askeri stratejiler açısından kritik bir noktaya yerleştiriyor. Bu da, büyük güçler ve bölgesel aktörlerin Türkiye politikalarına yönelik tacizlerine neden oluyor. Dolayısı ile, günümüzde de güncel dinamiklerin yarattığı koşullar, ABD, Rusya, AB gibi çeşitli dış güçlerin, Türkiye'ye karşı iştahı oldukça kabartıyor. Burada acı olan, bu dış güçlerin toplumun bazı kesimlerinden- aydınlarından, siyasetçilerinden vs destek bulabilmesi.

Siyasi kültürü etkileyen bir diğer dinamik de, ekonomik yapı. Özellikle enerji arzının güvenliği ve enerji kaynaklarına erişim, dış politikada önemli bir unsur. Bu durum, enerji zengini ülkeler ve enerji koridorları üzerinde etkili olan güçlerin, Türkiye'nin bağımsız politikalarını etkilemeye çalışmasına neden oluyor.

Sırada, içinde yer aldığımız bölge ve Ortadoğu'nun etkileri var... Orta Doğu'daki çatışmalar ve istikrarsızlık, Türkiye'nin güvenlik ve dış politika gündemini doğrudan etkilediği ortada. Suriye iç savaşı, Irak'taki gelişmeler ve İran ile olan ilişkiler, Türkiye'nin bölgesel politikasında dış etkilere açık hale gelmesine neden olabiliyor. Mülteci krizleri ve terör tehdidi gibi sorunlar da işin bonusu.

Gelelim Türk siyasetinde, kumpas kültürüne. Türkiye siyasetinde kumpas kültürü karmaşık ve tarihsel kökleri olan bir konu başlığı. Türkiye'nin yakın tarihi, özellikle 2000'li yıllardan itibaren çeşitli kumpas davaları ile dolu. Mesela, Ergenekon ve Balyoz gibi yüksek profilli, davalar... Bu davalarda, askeri ve sivil bürokrasinin üst düzey isimlerine yönelik ciddi suçlamalar yapılmış, ancak sonradan bu davaların büyük ölçüde sahte deliller ve manipülasyonlarla yürütüldüğü ortaya çıkmıştı. Kamuoyunda geniş yankı uyandıran bu durumun, adalet sistemine olan güveni sarsan da bir yanı olmuştu.

Ez cümle Türk halkının siyasi kültürü; tarihsel, sosyal ve kültürel dinamiklerin bir bileşimi olarak zengin ve çeşitli özellikler taşır. Batı, bu kültürü ve Türkiye'deki siyasi gelişmeleri, kendi çıkarlarına göre dizayn etmek- yönlendirmek için elinden geleni ardına koymuyor. Peki biz ne yapıyoruz?


Yazarın diğer yazıları