ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Claudia Sheinbaum'ın Yahudi kimliği ve Meksika seçimleri

Claudia Sheinbaum, Meksika'nın derin Katolik kökenli sosyal yapısına rağmen, 2024 seçimlerinde öne çıkarak, ülkenin ilk kadın ve Yahudi kökenli başkanı oldu. Peki, yaklaşık 50.000 kişilik Meksika Yahudi topluluğu, nüfusunun %77'si Katolik olan Meksika'da, nasıl oldu da bir başkan çıkardı? Dahası bu durum ülkenin sosyal yapısında ne etkiler yaratmış olabilir?

Bu soruyu neden mi sordum? Çünkü, Sheinbaum'ın seçim taktikleri hayli konuşulmuş olsada, şurası ortada: Claudia Sheinbaum'ın Yahudi kimliğinin, Meksikalı seçmen üzerinde belirgin bir etkisi olmamış. Meksikalı seçmen daha çok, Sheinbaum'un politikalarını ve vaatlerini dikkate almış. Peki, Claudia Sheinbaum'un elde ettiği zaferde, Meksika Yahudilerinin desteği ne derece olmuş dersiniz? Hiç umduğunuz gibi değil. Yeterli desteği sağlamamışlar. Iyi de, bunun nedeni ne olabilir? Mesela, seçimler boyunca Sheinbaum'un kendisini dindar olarak tanımlamaması, kampanya sürecinde katolik sembolleri kullanması ve Papa Francis ile görüşmesi, olabilir mi? Öyleyse de, yani Sheinbaum'ın seçimlerdeki bu stratejik tavrı, Meksika Yahudilerini rencide etmiş olsa da, hatta bu tavır, muhafazakarlar ve kimi eleştirmenlerce samimiyetsiz bulunmuş olsa da, Meksika halkı stratejiyi satın almış görünüyor.

Peki, Sheinbaum'un liderliği, muhafazakar Meksika'da toplumsal ve siyasi dönüşümün bir işareti olarak değerlendirilebilir mi? Bu soruyu neden mi sordum? Çünkü, Sheinbaum, sol eğilimli politikaları ve reformist yaklaşımı ile biliniyor. Dolayısı ile, Sheinbaum'un da seçim kampanyalarında vaat ettiği gibi, başkanlığı döneminde, kendisinden beklenen siyasi reformlar, sosyal adalet, eşitsizlikle mücadele ve yolsuzlukla savaş sorunları, sol eğilimli politikalarla çözülmeye çalışılacaktır. Ama, Meksika'nın muhafazakar kesimlerinde, bu sol eğilimlerin karşılığı olacak mı göreceğiz. Yine de şunu belirtelim, özellikle genç seçmenler ve sosyal adalet hareketlerine destek veren aktivist gruplar, Sheinbaum'u kuvvetli bir şekilde destekliyor. Öte yandan, tepkiler karışık olsa da, Sheinbaum'un liderliği, Meksika'nın demokratik ve sosyal gelişimine yeni bir ivme kazandırabilir. Mesela, Meksika'da bir kadın lider seçilmesi, Meksika'nın modern, ilerici imajını pekiştirebilir ve uluslararası düzeyde katkı da sağlayabilir. Yine mesela, dünya genelinde 'kadınların politikadaki rolün güçlenmeli' kanaatine destek olabilir. Sheinbaum'un başkanlığı, ABD-Meksika ilişkilerini de etkileyebilir. Özellikle göç, ticaret ve güvenlik konularında ABD ile işbirliğinin nasıl şekilleneceği, küresel politik ve ekonomik dengeler üzerinde de etki yaratabilir. Dahası, Claudia Sheinbaum'un Meksika'nın Yahudi kökenli ilk kadın başkanı olarak, Meksika'nın Ortadoğu politikalarında daha dengeli bir tutumda olması, İsrail'in Gazze saldırılarına karşı, genel olarak şiddeti kınayan ve iki devletli çözümü destekleyen bir politika benimsemiş olması, Birleşmiş Milletler'in bölgedeki barışı sağlamak için daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiğini savunması, Meksika'nın, zengin müslümann ülkelerle işbirliğine büyük destek verebilir. Hatta, Sheinbaum'un İsrail ve Filistin politikasında izlediği barışçıl ve uzlaştırıcı rol, Meksika'ya küresel politikada daha geniş bir kabul görmesine katkıda bulunabilir, dahası İsrail- Gazze savaşında arabuluculuk rolünü üstlenmesine yol açabilir.

Dünyada Hintli, Yahudi liderlerin artması ve komplo teorileri

Peki, sizin de dikkatinizi çekiyor mu, dünyada Hintli ve Yahudi kökenli liderlerin artması, siyasetçilerin güçlenmesi, sadece bir rastlantıya ya da küresel perspektifteki, 'demografik ve sosyo-politik değişimler'in yansımasına bağlanabilir mi? Yoksa, bilmediğimiz başka bir plan mı var?

Önce sağduyulu başlayalım: Hintli liderlerin artışı, Hindistan'ın dünya çapında artan nüfusu, ekonomik gücü ve diaspora etkisiyle, elbette çok rahat ilişkilendirilebilir. Özellikle ABD, İngiltere, Kanada gibi ülkelerde, Hint kökenli politikacıların sayısındaki artış da bunun en büyük göstergesi zaten. Bu durum, Hint diasporasının, o ülkelerdeki başarısı ile, mesela eğitim, iş hayatı ve sosyal katılımları sayesinde olabilir. Ama, Hindistan'ın tarihsel süreçte İngiltere'nin kolonisi olduğu ve meşhur İngiliz siyaseti gerçeğini düşünürsek, somut bir kanıt olmasa bile, insan aklı komplo teorilerine yatkın hale geliyor. Yahudi liderlerin artışı ise, Yahudi diasporasının tarihsel olarak çeşitli ülkelerde güçlü ve etkili topluluklar oluşturmasıyla bağlantılı olarak açıklanabilir.

Ama, bu cevaplar yeterince ikna edici değil ki, dünyada Hintli ve Yahudi liderlerin yükselişi hakkında çeşitli komplo teorileri öne sürülüyor. Ben bir kaç tanesini sizler için seçtim.

1- Yeni Dünya Düzeni Teorisi..

Bu teoriye göre, dünyayı kontrol etmeye çalışan gizli bir elit grup var ve bu grup, siyasi liderlerin seçilmesini manipüle ediyor. Dolayısı ile, Hintli ve Yahudi liderlerin yükselişi de, bu elit grubun yaptığı planların bir parçası. Bu grup, stratejik olarak, belirli etnik ve dini gruplardan seçtikleri liderleri desteklerek, dünya siyasetini ve ekonomisini kontrol ediyor.

2. Globalizm ve Küresel Elit Teorisi:

Bu teoriye göre, küreselciler dünya genelinde tek bir hükümet kurma planlarının bir parçası olarak Hintli ve Yahudi liderleri, küresel bir düzen kurmak için destekliyor.

3. Diaspora ve Lobi Gücü Teorisi:

Bu teori, Yahudi ve Hint diasporalarının güçlü lobi faaliyetleriyle siyasi liderlerin yükselişini sağladığını öne sürüyor. Özellikle ABD'deki Yahudi lobisinin ve Hint lobisinin, politikada etkili olduğu ve kendi topluluklarından gelen bireyleri desteklediğini iddia ediyor. Bu teoriye göre, bu lobilerin hedefi, dünya siyasetini kontrol etmek.

4. Eğitim ve Ekonomik Güç Teorisi:

Bu teoriye göre ise, Yahudi ve Hint topluluklarının eğitim ve finans alanlarında güçlü olmaları, kasıtlı bir planın parçası.

5. İsrail ve Hindistan İttifakı Teorisi:

Bu teoriye göre de , İsrail ve Hindistan dünya siyasetinde ortak bir strateji izliyor.Dahası, iki ülke, küresel politikada etkili olabilmek için birlikte hareket halindeler ve bu nedenle de liderlerinin dünya çapında yükselişi planlı bir işbirliğinin sonucudur.

Sevgili okur, bu tür komplo teorileri, elbette genellikle önyargılı, spekülatif ve somut kanıtlardan yoksun, dahası dünya siyasetinde olan karmaşık dinamikleri, bireysel başarıları göz ardı eden, olan biteni basit bir nedene indirgemeye çalışan teorilerdir. Ama yine de düşünmeye değer, ne dersiniz?


Yazarın diğer yazıları