ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


"NİŞAN TAŞI"

Günümüzde çoğu kişi için sadece bol magazinli bir semtimizi akla getirse de başlığımız esasında Türk'ün en eski gelenek ve sporunun tarihe ışık tutan abidelerini ifade etmektedir.

Ok ile yayın birlikteliği insanlık tarihi kadar eskiye dayanmaktadır. Yapılan arkeolojik araştırmalar bunu kanıtlamıştır. Buluntuların yanı sıra tarih öncesi dönemlerden kalma kimi mağara resimlerinde de savaşan ya da avlanan okçulara rastlanmaktadır. Eski Türklerin, bozkır koşullarının biçimlendirdiği kendilerine özgü yaşam tarzları içinde, at ve çadır gibi ok ve yay da önemli bir araç olarak karşımıza çıkar. At sırtında okla avlanan bu göçebe insanlar İskitler, Avarlar, Moğollar ve Tatarlar gibi "okçu uluslar" arasında anılmaktadırlar (Acar, 2013)

Eski Türklerde çocuk yaştan itibaren okçuluk eğitimi verilip atlı okçuluk denemeleri koyun sırtına binerek sincap, gelincik ve çeşitli kuşlara ok atarak gerçekleştirilmiştir. Ok ve yay uzunca bir süre Türklere yarenlik etmiş olup savuma ve avlanma amaçlı kullanılmıştır. Fakat bunun da ötesinde Türklerin ok ve yay ile daha özel bir ilişkisi olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Türklerin ok ve yaya gösterdikleri önem Oğuz Han'ın üç oğlu olan Gün, Ay ve Yıldız'dan olma torununa sağ kola Bozoklar; Dağ ve Deniz'den olma torununa sol kola Üçoklar adını vermesinden de anlaşılmaktadır. İslam öncesinde özellikle Çin kaynakları Türk çocuklarına küçük yaştan itibaren ok atma eğitimi verildiğini yazmaktadır. Türklerin okçulukta diğer milletlerden en büyük farkı vücudunun bir parçası gibi bindikleri atlarının üzerinde istedikleri yöne dönerek ok atabilmeleri ve hedefleri tam isabet vurma konusundaki üstün yetenekleridir. Türkler ok ve yayı kutsal saymışlardır. İslamiyet'ten önce özellikle düğün, şölen hatta savaş meydanlarında bile ok ve yay kullanımı belirli kural ve kaidelere göre yapılmıştır. İslamiyet sonrası ok meydanlarına içkili ve abdestsiz girilmemesi, ok atışlarının dua ile başlayıp sürdürülmesi gibi kurallarla bu kutsiyet korunmuştur. Ayrıca ok atmadan önce "Allah,Ya Hakk" denmesi bu kutsiyetin ibadet şuuruyla ve gaza niyetine yapıldığının göstergesidir.

Türklerde ok ve yay ayrıca bir hakimiyet sembolü olup toya çağırmada davetiye olarak kullanılmıştır. Hakanlar, kurultaya veya toya bağlılıkları olanları ok göndererek çağırırlardı. Benzer şekilde Artuklular ile Osmanlılarda hükümdarların fethettikleri yerlerde kiliselerin tavanına ok atışı yapmaları dünyaya hâkim olma düşüncesinin bir yansıması olduğu varsayılmaktadır.

Eski Türklerde evlenecek olan damat, bağlı olduğu boyun okunu geline ulaşacağı en uzak alana atarmış. Ok ve yay Türklerin yaşamını o kadar etkileşmiştir ki ölürken bile ok ile öldürülme bir şeref sayılmıştır. Osmanlı şehzadeleri ve asilleri yay kirişi ile boğdurulmuşlardır, bu hareket kişinin ölümünü onurlandırma anlamı taşımaktadır.

Şüphesiz toplumları millet yapan önemli unsurlardan birisi gelenekleridir. Bu sene 6.kez düzenlenen Etnospor etkinlikleri sayesinde bu kadim geleneğin yeniden genç nesillere tanıtılması ve gelecek kuşaklara aktarılması sağlanmaktadır. Bu tarz etkinliklerin artarak devam etmesi ve desteklenmesi Türk milletinin kökleriyle bağının yitip gitmemesi adına ayrıca önem arz etmektedir. Bu yüzden yeni nesilleri bu geleneklerle tanıştırmamız ve bu tarz etkinlikleri desteklememiz Türk okçuluğunun devamı için elzemdir.

(*Nişan taşı ; menzil taşı olarak da bilinir. Vaktiyle Türk okçuluğunda uzun mesafe atışlarında rekor kıran okçunun hatırasını yaşatmak için okun düştüğü yere dikilen taş.)


Yazarın diğer yazıları