ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Krizin 29. yılı

Türk-Yunan ilişkilerindeki tarihi anlaşmazlıklar zincirinin önemli bir halkasını oluşturan Kardak kayalıkları krizi, 1996 yılında patlak vermiş ancak kökleri Osmanlı'nın dağılma sürecine ve Lozan Antlaşması'na kadar uzanan bir mesele olarak güncelliğini korumakta. Ege Denizi'ndeki egemenlik mücadeleleri, kara sularının genişliği, kıta sahanlığı ve hava sahası gibi konular, iki ülke arasında sık sık tansiyonun yükselmesine neden olmuştur. Kardak Krizi, bu sorunların açık bir göstergesi olarak tarihe geçmiştir.

Kardak kayalıkları, Bodrum'un Gümüşlük beldesine yaklaşık 3.8 mil uzaklıkta, Türkiye ana karasına yakın iki küçük kayalıktan oluşmaktadır. 1995 yılında Yunanistan, bu kayalıkların kendisine ait olduğunu ileri sürerek statüsünü sorgulanamaz hale getirmeye çalışmıştır. Ancak Türkiye, Kardak'ın Osmanlı döneminden beri Türkiye'nin bir parçası olduğunu ve Lozan Antlaşması'nda İtalya'ya bırakılan adalar arasında bulunmadığını belirterek Yunanistan'ın iddiasına karşı çıkmıştır.

Krizi tetikleyen olay ise 25 Aralık 1995'te yaşandı. Bir Türk bandıralı yük gemisi olan Figen Akat, Kardak kayalıkları yakınlarında karaya oturdu. Geminin kaptanı, Türkiye'den yardım talep etti ancak Yunan makamları bölgenin Yunan karasuları içinde olduğunu ileri sürerek müdahale etmeye kalktı. Türkiye ise kayalıkların kendi egemenliğinde olduğunu belirterek kurtarma çalışmalarını Türk tarafının yapacağını ilan etti. Bu olay, iki ülke arasındaki tansiyonu hızla yükseltti. 26 Ocak 1996'da Yunanistan, kayalıklara asker çıkardı ve bayrak dikti. Türkiye, 27 Ocak'ta Kardak'a özel harekat timlerini göndererek Yunan bayrağını indirip Türk bayrağını çekti ve had bildirdi.

Krizin zirve noktası, 30 Ocak 1996 gecesi yaşandı. İki ülkenin donanma gemileri Kardak çevresinde karşı karşıya geldi. Türkiye, SAT komandolarını kayalıklara çıkardı ve Yunanistan'ı geri çekilmeye zorladı. Çatışma riski en yüksek noktaya ulaşmıştı. Ancak devreye ABD ve NATO girdi.

Bu olaydan sonra Türk-Yunan ilişkilerinde yeni bir gerilim döneminin başlamış oldu. Olaydan sonra Türkiye ve Yunanistan, Ege'deki egemenlik iddialarını daha sert bir dille savunmaya başladı. Türkiye, Ege'deki statüsü belirsiz kayalıkları "gri bölgeler" olarak tanımlarken, Yunanistan bu görüşü reddetti.

Krizden sonra Yunanistan ve Avrupa Birliği, Ege'deki egemenlik iddialarında Yunan tezlerini destekledi. Türkiye, 1996'dan sonra Ege'de daha aktif bir askeri varlık göstermeye başladı ve Kardak benzeri krizlerin tekrar yaşanmasını önlemek için donanmasını güçlendirdi. 1999'daki Gölcük depremi sonrası iki ülke arasında kısa süreli bir yakınlaşma yaşansa da, Ege'deki sorunlar hiçbir zaman tam olarak çözülmedi. Günümüzde Kardak kayalıkları hala ihtilaflı bir bölge olarak kalmaya devam etmektedir. Her yıl kriz yıldönümünde, iki ülkenin sahil güvenlik botları Kardak çevresinde birbirlerini taciz edebiliyor. Özellikle Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları, Mavi Vatan doktrini, Yunanistan'ın silahlanma hamleleri ve Türkiye'nin askeri tatbikatları gibi gelişmeler, Ege'deki dengeleri yeniden belirlemektedir. Kardak Krizi'nin yarattığı atmosfer, ilerleyen yıllarda benzer gerilimlerin yaşanabileceğine dair işaretler vermektedir. Dün de bugün de Türkiye, Ege'deki haklarından taviz vermeyeceğini vurgularken, Yunanistan uluslararası desteği arkasına alarak bu durumu kendi lehine çevirmeye çalışmaktadır. Ancak tarih gösteriyor ki, Türk milleti Ege'deki haklarından vazgeçmez ve gerektiğinde bu hakları korumak için her türlü mücadeleyi vermeye hazırdır.

Bugün Kardak'ın üzerinde bayrak dalgalanmasa da, Türk milleti için orası vatan toprağıdır ve Ege'deki haklarımızı savunmanın bir sembolüdür. Gelecekte re tarih boyunca olduğu gibi Türkiye, Ege'deki milli haklarını her zaman savunmaya devam edecektir.


Yazarın diğer yazıları