28 Şubat, Vicdanın Sessiz Çığlığı
Takvimler 28 Şubat 1997'yi gösterdiğinde Türkiye bir kez daha darbeler tarihine kara bir leke düşürdü. Tanklar Sincan caddelerinde yürüdü, basın manşetlerinden tehditler savruldu, milli iradeye kelepçe vuruldu. Ama en acısı, en onulmaz yarayı açanı, bir kesimin sistematik şekilde hedef alınmasıydı "Türbanlı kadınlar..." Üniversite kapılarında gözyaşları içinde bekleyen genç kızlar, başörtüsüyle çalıştığı için işinden edilen kadınlar, eğitim hayalleri ellerinden alınan pırıl pırıl zihinler...
Bu ülkenin belki de en çalışkan, başarılı, idealist evlatları, sırf inançlarına sadık kalmak istedikleri için kapı dışarı edildiler. Hukukun, insan haklarının, özgürlüğün dillerden düşmediği yerlerde, birinci olduğu halde sırf başörtülü olduğu için ödül törenine alınmayan hemşire genç kızın yüreğindeki yangını hala hissederim hem de çocuk aklımla. Üniversite yıllarımda ise kapısında polis zoruyla başörtüsü çıkarılan, peruk takmaya mecbur bırakılan kadınların onurunu hangi söz telafi edebilir? Eğitim aşkıyla yanıp tutuşan bir genç kızın, "Ya başını aç ya okuldan atılırsın!" tehdidine maruz kalırken hissettiği çaresizliği hangi vicdan sahiplenebilir? Ya annesi başındaki örtüyü çıkarmadı diye rütbeli asker olamayan yüzlerce genç kardeşimiz?
Özgürlük naraları atan, insan haklarından dem vuran sözde aydınlar, işte o günlerde gerçek yüzlerini gösterdiler. "İkna odaları" kurup, kadınların inançlarını aşağılayarak beyinlerini yıkamaya çalışanlar, "Bu ülkede kamu alanında başörtüsü yasaktır!" diyerek kendi ideolojisini kanun yerine koyanlar, başörtülü olduğu için insanları hor görenler, dalga geçenler, alay edenler... Sizler hangi vicdanla, hangi insani değerle bu zulmü reva gördünüz?
O dönem, başörtüsüne uzanan her zorba el, sadece bir kadının saçına değil, onun onuruna, insanlığına, özgürlüğüne saldırıyordu. "Demokrasi" adı altında yapılan bu dayatma, aslında baskının, zulmün ve faşizmin en koyu haliydi. Eğitim hakkı gasbedilen genç kızlar, işlerinden atılan kadınlar, kimliğinden ötürü hor görülen insanlar... Hepsinin gözyaşı, tarihe bir isyan olarak kazındı.
O dönemin muktedirleri, kendi ideolojilerinden olmayanları sindirmek, yok saymak ve hayat hakkı tanımamak için her yolu denediler. Ama unuttukları bir şey vardı, zulüm ile abad olunmaz! O gün mağdur ettikleri o genç kızlar, bugün doktor, mühendis, akademisyen, siyasetçi, yazar oldular. Başlarını hem de başlarındaki örtüleriyle dik tuttular, boyun eğmediler.
Döneminde "ikna odaları"nı kuranlar, üniversite kapılarında ağlayan genç kızları yaka paça dışarı atanlar, başörtüsü için "çağ dışı" diyenler, hepinize sesleniyorum o zaman çocuktuk anlamıyorduk belki gün bugün. Devran döndü tarih sizi kara harflerle yazdı! Bugün, dillerine pelesenk ettikleri "özgürlük" kelimesi, o gün mazlumlara reva gördükleri zulmün karşısında hükmünü yitiriyor.
Bugün hala o acıları hatırlıyorum. O kapı önlerinde gözyaşı döken genç kardeşlerimin sessiz çığlığı, vicdan sahibi her insanın kulaklarında yankılanmalı. O gün yaşananlar unutulmayacak, unutturulmayacak! Darbeciler, onların destekçileri, zulme ortak olanlar... Tarihin çöplüğünde kaybolup gideceksiniz. Ama başörtüsüne uzanan o kirli elleriniz, bu milletin hafızasında hep kara bir leke olarak kalacak!
Rabbim, o gün mağdur edilen herkesin gözyaşlarını şahit kılsın.
Ve bizler, bir daha asla böyle bir zulmün yaşanmasına izin vermeyelim!
Yazarın diğer yazıları

Zelenski: Putin ateşkes anlaşmasını reddetmeye hazırlanıyor

AK Parti İstanbul İl Başkanı Özdemir'in saha çalışmaları sürüyor

Şinasi Yurtsever için Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan taziye mesajı: Sanat camiamıza başsağlığı diliyorum

UEFA Avrupa Ligi| Rangers- Fenerbahçe maçı canlı izle!
